​İSTANBUL İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ ÖMER FARUK YELKENCİ: ÇÜNKÜ ÖĞRETMEN AYNI ZAMANDA BİR AKTÖR

Neşe BERBER 20 Haz 2017

Neşe BERBER
Tüm Yazıları
İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Faruk Yelkenci: Bu yıl öğretmen akademimizde ilk yılımızdı, oldukça verimli bir program oldu. Seneye oyunculuk yeteneği ile ilgili bir modül ekleyeceğiz. Çünkü öğretmen aynı zamanda bir aktör. Önümüzdeki yıl her dönem için bir program planladık. Yeni modulümüzle birlikte toplam 800 öğretmenimizi akademilere alabileceğiz.

“Öğrencinin gözünün içine bakacaksınız. Gözyaşını sileceksiniz. Evde anne babasının kardeşlerinin derdini bileceksiniz. Onlarla birlikte kirleneceksiniz. Onların üstünü temizleyeceksiniz. Onların derdi ile dertleneceksiniz.’’ diyen İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Faruk Yelkenci ile YeniBirlik için projelerini ve öğretmene bakışını tüm samimiyeti ile konuştuk.

Eğitimde neler yapıyorsunuz? Hangi projeler hayata geçirildi ya da geçiriliyor?

 İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü olarak İstanbul Üniversitesi, İstanbul Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü ile yapılan protokoller kapsamında “İstanbul Öğretmen Akademileri” adıyla bir çalışma başlattık. Daha sonra bunu Bakanlığımız, Öğretmen Yetiştirme Genel Müdürlüğü kendi programına da dahil etti.

Bu çalışma kapsamında, öğretmenlerimizin yöntem bakımından zenginleştirilmesi ve eğitim öğretim çalışmalarında ihtiyaç duyacakları noktalarda birikimlerinin güçlendirilmesini hedefledik. Bu sayede öğretmenlerimiz bunu öğrencileriyle paylaşarak okullarına yansıtacak ve çalışma bölgelerinde farkındalık  oluşturacaklardı.  

Akademi eğitiminin diğer amaçlarından biri, öğretmenin öğrenciye ulaşmasını sağlayıp, onun zihnine ve kalbine dokunmasına yardımcı olmaktır. Akademiler sınırlandırmalardan kaçıp sınırları aşarak yeni bir bakış açısıyla yeni bir dil oluşturmanın mümkün olduğuna dair bir yaklaşım sunuyor.

Öğretmen Akademileri öğretmenlere nasıl katkı sunuyor?

Eğitim fakültelerinde eğitim bilimleri bölümlerinde olduğu gibi mesleki ya da akademik alanda değil, biz öğretmenlerin bakış açılarını geliştirmeyi hedefliyoruz. Öğretmen olabilmek için asıl diğer donanımları da edinmelisiniz ki o zaman öğretmen olabilesiniz. Bir matematik öğretmeni edebiyat bilmeli, müzik bilmeli zaman zaman şiirden yada müzikten istifade ederek yöntem geliştirip dersini anlatabilmeli. Ayrıca sanat bilmeli ve sanatın diğer dalları  resim, tiyatro, mimariyi bilebilmeli. Bütün bunlardan istifade edebilmeli. Kısaca öğretmen çelebî olabilmeli.

Bir neslin yetiştirilmesinde önderlik yapan öğretmenlerimiz büyük bir vazife şuuru ile görevlerini yürütmekte, kutlu mesleklerini aslına uygun olarak icra etme çabasını göstermekteler. Geleceğin büyük Türkiye’si, öğretmenlerimizin gayretiyle şekillenmektedir. Geleceğimiz olan gençlerimizin çağı anlama ve anlamlandırma çabası, geçmişi sağlıklı değerlendirme, geleceği doğru anlayabilme ufku, öğretmenlerimiz tarafından verilmektedir

Öğretmenler  bu akademilerden mezun olduktan sonra nasıl bir çalışma içine giriyorlar?

Öğretmenler, bu akademiden mezun olduktan sonra diğer arkadaşlarına bu eğitimleri kendi okullarında diğer öğretmenlerle çalışmalar yapıyor.

İstanbul Öğretmen Akademileri bakış açısını değiştiren, yöntem merkezli, gönüllülük esasına dayalı, mekan ve insan üzerinden sivilleşmeyi hedefleyen bir zeminde şekillendirildi. Eğitimleri okullarda veya  tek bir mekanda yapmıyoruz. Nerelerde yapıyoruz; Gülhane Parkı’ndaki Alay Köşkü yani Ahmet Hamdi Tanpınar Kütüphanesi, Fuat Sezgin Bilim Müzesi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Osmanlı’nın lisan mektebinde gerçekleştiriyoruz. II. Abdülhamit döneminde lisan eğitimi için açılan şimdi meslek lisesi olan lisan akademisinde yapıyoruz eğitimleri. Mesela oranın tavan süslemelerini İbrahim Çallı yapmış. Öğretmenlerimiz buralara geldiği zaman tüm bu detay bilgileri de öğrenmiş oluyor. Her mekanın insanlara hem duygu hem bilgi hem görgü noktasında katkısı oluyor.

 Öğretmen akademilerinin eğitmenlerini nasıl seçiyorsunuz?

Öğretmen Akademilerinin eğitimlerine o alanın içinden yüzyıllardır bir geleneği devir almış ve sürdüren. İskender Pala, Selim İleri, Doğan Hızlan, Ali Ural, Savaş Barkçın, İhsan Fazlıoğlu, Ahmet Özhan, Erol Sayan gibi isimler bizim eğitimcilerimiz. Bu geleneği bizim devir almamız ve sonraki nesillere aktarmamız lazım.

Bu yıl ilk yılımızdı, 15 Mayıs’ta bitirdik. Denedik ve oldukça verimli bir program oldu. Seneye bir modül daha ekleyeceğiz. Aktörlük yeteneği ile ilgili bir modül olacak. Çünkü öğretmen aynı zamanda bir aktör. Bizim nicelik kaygımız yok. Nitelik çok önemli. Bu yıl 350 öğretmenimiz mezun oldu. Her yıl mezun olanlara farklı alanlar ile yeni eğitimler vereceğiz. Önümüzdeki yıl her dönem için bir program planladık. Yeni modulümüzle birlikte toplam 800 öğretmenimizi akademilere alabileceğiz. Bu yıl katılan arkadaşlarımızı da farklı programlara davet edip onları izlemeye ve ellerinden tutmaya devam edeceğiz.Öğretmen nasıl olunur? 

Öğrencinin gözünün içine bakacaksınız. Gözyaşını sileceksiniz. Evde anne babasının kardeşlerinin derdini bileceksiniz. Onlarla birlikte kirleneceksiniz. Onların üstünü temizleyeceksiniz. Onların derdi ile dertleneceksiniz. 

Her ne iş yaparsanız yapın, bulunduğunuz yerin coğrafyasını, sosyolojisini, iklimini ve kültürünü bilecek ve dikkate alacaksınız.‘Ailenin Dönüşümü ve Adab-ı muaşeret’ bu projeye neden ihtiyaç duyuldu?

1950’den itibaren büyükşehirlere özellikle İstanbul’a çok büyük göçler başladı. O dönemde ki göçlerin sebepleri ekonomikti. Daha sonra 1980’li yıllarda hem ekonomik hem teröre bağlı göçler büyük kitleler halinde devam etti. İstanbul çok hızlıca büyüdü bu arada sosyal bir kırılma yaşandı toplumun yapısı değişti. Göç eden insanlar köydeki kırsaldaki kültürlerini büyükşehirlere getiremediler. Geldikleri kentlerdeki şehir kültürünü de edinemediler. Dolayısı ile yüz yıllardır devam eden bir kültür, bir eğitim bu şekilde kesintiye uğradı. Bir başka sebep de aile yapısındaki değişim. Daha önce geniş aile yapısında çocuklar her şeyi sosyal öğrenme yolu ile anneannelerinden, babaannelerinden, dedelerinden ve diğer büyüklerinden öğreniyorlardı. Büyüklere saygıyı ifade eden babanın yanında bacak bacak üstüne atılmaz, yüksek sesle konuşulmaz bunları bizlere öğreten dedelerimiz, babaannelerimiz, anneannelerimiz. Aile yapısı değişince, geniş aile çekirdek aileye dönüşünce hem anne ve baba çalıştığı için çocuk bu sosyal öğrenme ortamını da yitirdi. Bu iki sebepten dolayı adabımuaşeret dediğimiz kuralları aktarma ortamı kayboldu.

Özellikle adabı muaşeret alanı dersle verilecek bir eğitim değil. Biz o yüzden bu konuda çok hassasız bu eksikliği tespit ettikten sonra tutup ders yapalım mantığımız asla yok. Bu konuda hassas davranmamızın sebebi bu konunun örtük öğrenme ile sosyal öğrenme yollarıyla yapılması gerektiği. Adab-ı muaşeret eğitiminin nasıl yapılacağı meselesinde ise sosyal öğrenme ortamları oluştururken bahsettiğimiz bir okul iklimidir. Şimdi ailede bunu kaybettik, maalesef televizyon ve internetten farklı şekilde besleniyor çocuklar. Ailede kaybedilen bu ortamı, bu iklimi okulda nasıl oluştururuz derdimiz bu. Anne babalar olarak biz ilk eğitimi vermeliyiz.

Sözlük Özgürlüktür Projesi

Sözlük özgürlüktür çünkü kelimeleriniz ve kavramlarınız kadar düşünür düşünebildiğiniz kadar özgür olursunuz.

Aslında bu sözlük okuma alışkanlığını öğrencilerimize tekrar kazandırma amaçlı bir proje. Bu projeyle öğrencilerimiz, Şeyh Galip’in, Fuzuli’nin, Yunus Emre’nin, Mehmet Akif’in, Yahya Kemal’in, Sezai Karakoç’un, Cemil Meriç’in ve daha birçok mütefekkirimizin kelimelerini anlayacak, onların fikir dünyalarının içine girebilecektir. "Böylece öğrencilerimizin kelime hazinelerini ve kavram bilgilerini geliştirip kendi iklimlerini tanımalarını sağlamayı ümit ediyoruz. Sözlük özgürlüktür çünkü kelimeleriniz ve kavramlarınız kadar düşünür düşünebildiğiniz kadar özgür olursunuz. Böylece bir felsefe, bir düşünce dünyası, bir bilim dili kurabilirsiniz.

Yelkenci, projenin çeşitli etkinliklerle de destekleneceği ve zenginleştirileceğini kaydederek, "Okul kütüphanesinde sözlük sohbetleri, sınıftan başlayıp tüm İstanbul çapına kadar sözlük kullanma bilincini teşvik edici, kademeli yarışmalar düzenlenecek. Okullarda toplu ve kuşatıcı etkinliklerin yanı sıra ders içi etkinliklere de yer verilecek. İlkokul 1. sınıftan  12. sınıfa kadar, her sınıf için ayrı ayrı hazırlanmış ders içi etkinlikler yapılacak.

Önemli projemizden biri de tematik meslek liseleri oldu

İkinci önemli projemiz ise tematik meslek liseleri oldu.  Bu fikri ortaya koyduk. İstanbul’da buna ihtiyaç olduğunu Bakanlığımıza sunduk ve bakanlığımızda bunu kabul etti. Şu an İstanbul’da onayını aldığımız yedi tane tematik meslek lisemiz var. Meselâ Mücevheratcılar Odasıyla protokol yapıyoruz. Kuyumculuk meslek lisesi için. Diyoruz ki bunların eğitim programlarını siz, biz ve üniversite birlikte yapacağız. Öğretmen ve idarecilerini beraber alacağız. Öğrencilerini alırken TEOG sınavından yüzde yetmiş bakıp yüzde otuzunuda yetenek sınavı ile alacağız. Tabelasında kuyumculukta yazabilecek. Nihayetinde sektörden teknolojik alanlardaki gelişmeyi okulumuza taşımanızı istiyoruz. Bu alandaki bilgiyi öğrencilere aktarmalarını da istiyoruz. Bu çocuklar mezun olduktan sonra istihdam sağlamalarını istiyoruz. Bu projemizi çok önemsiyoruz.

Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi ile sivil toplum kuruluşları, yayıcılar ve medyanın da katıldığı bir çalıştay yaptık. Bu çalıştayın sonuçları neticesinde oluşturduğumuz yol haritasını yaz boyunca gerçekleştirip önümüzdeki eğitim yılı için bu projeyi de hayata geçirmeyi planlıyoruz.