HÜRRİYET BYLOCK'U SULANDIRARAK NE AMAÇLIYOR?

Ekin GÜN 30 Eki 2016

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
​Gitmişler David Keynes adında birini bulmuşlar ve haber yapmışlar.

Gitmişler David Keynes adında birini bulmuşlar ve haber yapmışlar.

Bir de manşetten pazarlıyorlar.

Kim bu David Keynes?

“Eski” FETÖ’cü bir adam, ByLock’un patentinin üzerinde olduğunu söylüyor ve Amerika’da yaşıyor.

ABD’ye yerleştikten sonra adını değiştirmiş; gerçek ismi Alparslan Demir.    

Haberi yapan ise Hürriyet gazetesinden İsmail Saymaz.

Kim bu İsmail Saymaz?

Özellikle 15 Temmuz’dan sonra CNN Türk ekranlarında çok gördüğümüz Hürriyet’in muhabirlerinden.

Birkaç sene içinde girmediği delik kalmayan operasyonel bir isim olduğunu ise söylemeye lüzum yok.

Aslında laf aramızda kendileri yeni Ahmet Hakan oluyor.

Bir tek köşesi eksik; o da kısa zamanda olacaktır, bekleyip görelim.

Hürriyet birkaç gün önce bu David Keynes denilen “eski” FETÖ’cüyle röportaj yaptı ve Keynes, ByLock’u kullananlarının %90’ının FETÖ üyesi olduğunu söyledi.

Peki geriye kalan %10’a n’oldu?

Kimdir bunlar?

Yahut ByLock’u kullanan “bazı” kişiler “aklanmaya” gayret ediliyor da haberimiz mi yok?

Ayrıca neden FETÖ’cü olmayan kişiler kripto şifreli bir program olan ByLock’u kullansın?

Röportajda buna bir cevap var mı?

Elbette ki yok.                             

Çünkü niyet başka.

Niyete gelmeden ByLock nedir ondan biraz bahsedelim de neden normal bir kişinin ByLock kullanma gibi bir ihtimali olmadığı anlaşılsın.

ByLock, FETÖ’nün örgüt içi haberleşmesini sağlayan bir program.

Bu programı isteseniz de akıllı telefonlarınızın mağazalarından indiremiyorsunuz.

Velev ki indirme imkânınız olsa bile kullanmanız mümkün değil.

Çünkü programı indirdikten sonra programı kullanan başka birilerinin referans kodlarına ihtiyacınız var.

Ancak bu sayede programı kullanmanız mümkün.

Dolayısıyla FETÖ üyeleri kendileri dışında başka birinin ByLock kullanmasını bu şekilde engellemiş oluyorlar.

Hiç değilse minimum düzeyde tutuyorlar.

Ayrıca bu program 3 katmanlı güvenlik protokolü içerdiği için de kırılması zor bir program olmakla beraber Türk istihbaratı uzun uğraşlar sonucunda kırmayı başardı.

Ve FETÖ üyeleri bu programı Ocak 2016’da kullanmayı bırakıyorlar, Eagle uygulamasına geçiyorlar.

Özellikle darbe yazışmalarının yapıldığı program olarak Eagle işaret ediliyor.

Eagle’ı kırmak için de Türk istihbaratı büyük bir yol alsa da çalışmalar devam ediyor.

Şimdi bazı aklıevveller ya da FETÖ’ye yaltaklananlar çıkmış diyor ki “Ocak 2016’da bu programın kullanılması bırakılmış nasıl FETÖ’yle bağlantı kurarsınız?”

Yahu FETÖ’yle bağlantı kurmak için 15 Temmuz’a gerek yok.

17-25 Aralık’tan sonra FETÖ’yle bağlarını koparmayan herkes FETÖ üyesidir, teröristtir.

Kırmızı kitaba girmiş olan bir örgütten bahsediyoruz.

Dolayısıyla referans alacağımız 15 Temmuz değil, 17-25 Aralık sonrasıdır.

17-25 Aralık’tan sonra bu ByLock üzerinden iletişim sağlayan herkesin FETÖ’cü olduğunu söylesek yanılmış olmayız.

Çünkü kripto şifreli olan bu programın yazışmaları yeterli delil oluşturmaya yeter de artar.

Hatta karda yürüyüp iz bırakmayan ve takiyeciliği hayat felsefesi edinmiş bu örgütün ortaya çıkarılmasında ByLock önemli bir delil oluşturuyor.

Karşımızda kriptosundan tutun sahtekarlıkla kendilerini gizlemek için her türlü ahlaksız yolu deneyen bir örgüt ve üyeleri var.

Şimdi çıkıp da “ByLock kullananların %10’u FETÖ üyesi değil” demek, “Ocak 2016’dan beri bu program kullanılmıyor” diyerek FETÖ’yle mücadelenin delillerini sulandırmaya çalışmak çok net bir şekilde FETÖ’yle mücadeleyi baltalama operasyonudur.

Ayrıca haberin üzerinden daha 48 saat geçmeden kendi haberlerini hem gazetelerinden hem de televizyon kanallarından yalanlamaya girişerek “aklanmaya” çalışmak da beyhude bir çabadır.

48 saat dolmadan ne değişmiştir de böyle geri bir adım atılmıştır?

Hatta Doğan Medya’da Mehmet Ali Yalçındağ gönderildikten sonra bu tarz haberlerin ve yayınların çıkmasının sebebi nedir?

Bunun sebebi kadar gönderilme sebebi ne olduğu gibi bu işte kimlerin parmağı vardır?

Cevaplanacak çok soru var açıkçası.

***

Bu mücadele sadece Erdoğan’ın mücadelesi değil

Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen gün yaptığı konuşmada aslında bir cümleyle bir kitaplık bir şeyi anlatıyordu.

Dedi ki Erdoğan: “Yakın arkadaşlarımdan, siyaset arkadaşlarımdan, muhalefet partilerinden, iş dünyasından, sivil toplum kuruluşlarından her çevreden pek çok kişi FETÖ'nün üzerine çok gittiğimi, kendilerine haksızlık yaptığımı bana söylüyordu. Sadece milletim beni bu mücadelemde kayıtsız şartsız destekledi.”

Cumhurbaşkanı’nın bu sözleri anlamak isteyene çok şey anlatıyor, anlamak istemeyense zaten onun yanında duruyormuş gibi yapıp sözüm ona kendine “meşruiyet” sağlıyor.

Bu sözleri duyduktan sonra artık bazılarının başını ellerinin arasına alıp düşünmesi şart oldu.

FETÖ’yle mücadele Erdoğan’ın kişisel meselesi değil, bir ülke meselesi, bir milli mesele.

Bunu anlamak istemeyene, bunu anlayıp da hayata geçirmeyene milletin hakkı hiçbir zaman helal olmaz.

Millet bu kişileri aynı şekilde hiçbir zaman affetmez.

Bazıları, Erdoğan’ı her fırsatta kelle koltukta savunanlara “Erdoğan’dan daha çok Erdoğan’cı” diye laf atacağına FETÖ’yle mücadelede Erdoğan’ın yanında dursa ülke için daha hayırlı bir iş yapmış olurdu.

Hiç değilse başımıza bombalar yağmamış olurdu.

***

Erdoğan’a laf atmak Kemal Bey’in haddi değil!

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu önceki gün katıldığı bir televizyon programında hiç utanmadan hiç de sıkılmadan aynen şu cümleleri kullandı: “Beyefendi Marmaris’te tatil yaparken Meclis topa tutuluyordu”

Bunu diyebilmek için gerçekten bir insanın terbiye sınırlarını çoktan aşmış olması hatta bu da yetmeyip kötü niyetli olması lazım.

Kemal Bey bilmiyor mu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Marmaris’te 15 dakikayla suikasttan kurtulduğunu?

Kemal Bey bilmiyor mu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her türlü riske rağmen Atatürk Havalimanı’na indiğini?

Kemal Bey bilmiyor mu bu darbedeki en önemli hedeflerden birinin FETÖ’cü teröristlerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı öldürmek olduğunu?

Hepsini biliyor.

Hem de bal gibi biliyor.

Ama işine gelmiyor.

Dönüp de Kemal Bey kendine baksın; darbe bastırıldıktan sonra “darbeye hayır” dediğini, darbenin yaşandığı ilk saatlerde ortalıkta görünmediğini ve şehitleri unutup da FETÖ’cüleri “mağdur” olarak göstermek istediğini unutmasın.

Çünkü biz bu ayıplarını ve utanmazlıklarını unutturmayacağız!

***

Bir tek sen eksiksin Ahmet Kaya…

Cuma günü Ahmet Kaya’nın doğum günüydü.

Yaşasaydı 59 yaşında olacaktı.

Onu “vay şerefsiz” manşetleriyle ülkeden gönderenler bugün utanmadan hala “demokrasi havariliğine” devam ediyorlar ama onların her türlü kötü kalpliliğine rağmen zihinlerde Ahmet Kaya unutulmuyor.

Hele o şarkıları…

Dinledikçe tekrar dinlenen, 7/24 dinlesek de hiç sıkılmadığımız o parçaları…

Bir Ahmet Kaya eksik gerçekten Türkiye’de şuan.

Yaşasaydı en önce PKK’nın haince terör saldırılarına karşı çıkardı.

15 Temmuz’daki hain FETÖ’cü teröristlere karşı çıkardı.

O her zaman milletin yanında duran bir insandı.

7’den 70’e.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın belediye başkanlığı döneminde hapis zulmüne en karşı çıkanların başındaydı ve Erdoğan’ı en son gün dahi yalnız bırakmamışken ne diyordu Ahmet Kaya: “Artık şarkı söyleyenlerin ve şiir okuyanların tutuklanmadığı, tutuklanmayacağı cumhuriyetlerde bir daha görüşmek üzere…”

Artık bu cumhuriyette şiir okuyanlar ve şarkı söyleyenler hapse girmiyor Ahmet Kaya.

Bir tek sen eksiksin…

***

Yeni başlayanlar için 29 Ekim…

Türkiye Cumhuriyeti 93 yaşına girdi ama hala bazıları Cumhuriyetle ilgili yalan yanlış bilgilere inanmakta ısrar ediyor.

- Cumhuriyet demokrasi demek değildir; bilakis Cumhuriyet ilan edildikten sonra dahi Türkiye tek partiyle yönetilmiştir. Dünyada da Cumhuriyetle yönetilen ama demokratik olmayan pek çok ülke vardır.

- Cumhuriyet halkın rızasıyla değil, belli bir grubun kararıyla ilan edilmiştir.

- Cumhuriyet Lozan’la ilan edilmemiştir, hatta Lozan imzalanırken Cumhuriyet diye bir şey yoktur.

Belki seneye kadar bazıları bunları idrak etmeye karar verir de öyle Fener Alayı’na çıkar!