Kıbrıs'ın Rum zulmü altında inlediği yıllar çok uzak değil. 1974'e gelene kadar yaşanan katliamlara artık dur demenin zamanı gelmiş, bütün hazırlıklar yapılmıştı. Dışişleri Bakanı rahmetli Turan Güneş'in barış görüşmelerinin çıkmaza girmesi üzerine, kızını kastederek "Ayşe tatile çıksın" sözüyle başlayan Barış Harekatı'nda bir gerçeği millet olarak bütün çıplaklığıyla görmüştük. Dışarıya bağımlı olan savunma sanayimizin böyle bir durumda uygulanan ambargo ile elinin, kolunun bağlı hale gelmesi bizi zor durumda bırakmıştı. 

Bu duruma çözüm bulmak için "Kendi uçağını, kendin yap" sloganıyla milli bir seferberlik başlatılmıştı. Bu amaçla 1987'de özel bir yasayla kurulan Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı ve bağlı şirketler, bugün harikalar yaratıyor. Başta Tusaş olmak üzere, Aselsan, Havelsan, Roketsan gibi şirketler dünya çapında başarılara imza atıyor, ordumuz için gerekli olan araç- gereç ihtiyacını karşılıyor. Doğrusu, kötü komşu, yani ABD, bizi mal sahibi yapmıştı. Halkın bağışlarıyla kurulan vakfa bağlı şirketler bugün milyon dolarlık projelere imza atıyor, savunma sanayiimizin dışa bağımlı olmasının önüne geçiyor. Vakıf şirketlerinin son iki yılda, yerli alt yüklenicilere toplam 1,5 milyar dolar ödeme yapacak konuma gelmesi, bu alanda gelinen noktayı çok iyi anlatmaktadır.

Tusaş veya beynelmilel adıyla TAI, havacılık alanında büyük başarılara imza atan bir şirket olarak ön plana çıkmaktadır.

Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nün ihtiyacı olan T129 ATAK tipi helikopterler peyderpey teslim ediliyor. TF-X diye adlandırılan ve F-16'ların yerini alması planlanan Milli Muharip Uçaklar ise yurtiçi imkan ve kabiliyetlerle tasarlanıp, prototiplerinin imal edilmesi bu şirket tarafından planlanıyor. 

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin en çok keşif, gözetleme, hedef teşhis ve tespitinde ihtiyaç duyduğu ANKA-S İHA projesi kapsamında bu yıl 6, 2018'de de 4 adet İnsansız Hava Aracı yapılarak teslim edilecek. 

Yeni Nesil Temel Eğitim Uçağı Hürkuş için Savunma Sanayii Müşteşarlığı, Tusaş ile anlaşma yaptı. Bunların her biri büyük emek ve zaman harcanarak gerçekleştirilmiş kusursuz projeler olarak, gurur abidesi gibi bu şirketlerin başarı hanesine yazılıyor. 

Türk mühendislerinin ve teknik adamlarımızın milli savunma sanayimiz için gösterdiği gayret alkışlanacak kadar önemli ve büyüktür. 

Savaş uçakları ve helikopterlerin üretilmesinde alınan mesafe, ilk yerli yolcu uçağının yapımının da yakın olduğu müjdesini vermeye delalet etmektedir. 

Türk zeka ve kabiliyetinin bunun da üstesinden geleceğine olan inancımız tamdır.

Her alanda dünya ile yarışan teknolojik alt yapımız ve insan kaynağımızın daha da gelişme göstermesi için, devlet ve özel sektör kuruluşlarının yaptığı iş birliğini de vurgulamadan geçemeyeceğiz.

Türkiye, bulunduğu jeostratejik konum itibarıyla, savunma sanayiinde çok güçlü olmak zorundadır. Adeta bir ateş çemberinin ortasında kalan böyle bir ülkenin savunmaya yaptığı ve yapacağı harcamaların fazla oluşunu ileri süren ve bunu eleştiren çevrelerin ülke gerçeklerini görmezden geldiği ortadadır.

Elbette, savunma sanayiine ayrılan bütçenin daha az olması bizim de arzu ettiğimiz bir durum. Fakat, ortada vatanın bekası ve bölünmesi gibi önemli bir sorun varken, bu hesapları yapma lüksüne sahip değiliz.   

Ülkemizin dirlik ve düzenliği için harcanacak paranın miktarı ne olursa olsun, sorgulanmaması kanaatindeyim.

Milli kuruluşların ve oralarda çalışan değerli bilim adamlarımızın, mühendislerimizin, teknisyenlerimizin ve de yöneticilerimizin,  milli savunma ve savaş sanayinin gelişimi için gösterdiği gayreti takdirle izliyor ve alkışlıyoruz. Elinize, beyninize ve yüreğinize sağlık. 

Ne mutlu Büyük Türkiye ideali için çalışanlara.