GAZETECİLERİN POSTMODERN ÇİLESİ

Alican DEĞER 30 May 2016

Alican DEĞER
Tüm Yazıları
Zannedersiniz ki gazeteciler, liderleri takip ederken bir elleri yağ, bir elleri bal içindedir. Di mi? Böyle derseniz çok yanılırsınız. Çünkü kimsenin yağ bal verdiği yoktur. Ortamda ne varsa ona eşlik ederler.

Zannedersiniz ki gazeteciler, liderleri takip ederken bir elleri yağ, bir elleri bal içindedir. Di mi? Böyle derseniz çok yanılırsınız. Çünkü kimsenin yağ bal verdiği yoktur. Ortamda ne varsa ona eşlik ederler. Alın size bir örnek: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Diyarbakır’daydı. Biliyorsunuz. Gezinin ikinci bölümünde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Yıldırım ile birlikte 12 Mayıs'ta PKK'lıların bomba yüklü kamyonu infilak ettirmesi sonucu 16 köylünün öldüğü Tanışık Köyü'ne taziye ziyaretinde bulundu. Diyarbakır’dan köye Kolordu’dan kalkan 5 Skorsky helikopter ile gidildi. Cumhurbaşkanı, Başbakan, yetkililer, korumalar vs derken gazetecilere de bir Skorsky düştü. Ama nasıl sığılacaktı? Skorskylerde bir iki tane dışında oturulacak yer olmadığı için çare naylon taburelerde bulundu. Gazeteciler çağın en modern taşıtına, ülkemizin en iptidai oturma malzemeleri üzerinde bindi. Fotoğrafa dikkatli bakarsanız ortada oturan Avni Ağabey’in (Özgürel) yüzündeki “Geniş” gülümsemeyi görebilirsiniz. Diğerlerinde ise şaşkınlık seziliyor. Tabii dönüş yolu da aynı araçla aynı şekilde oldu.

Benim annem, senin anneni genelevde görmüş

Yavuz Bingöl’ün Kıbrıs’da kumar oynarken fotoğrafı yayınlandı ya. Casino kameralarından bu fotoğrafı Sabah Gazetesi muhabirinin çektiği görülmüş. Ama fotoğraf Sözcü Gazetesi’nde yayınlanmış. Bu nedenle Sabah muhabirinin işine son verilmiş. Sözcü muhabiri de “Benim telefonum oteldeydi. Arkadaşımdan telefon istedim. O da ‘benimkinde bir sorun var ben çekip sana veririm’ dedi. Fotoğrafı çekti. Yani sadece kibarlıktı” diye konuşmuş. Bu konudaki siyasi lafları birazdan edeceğim ama öncelikle ben de yöneticisi olsam bu muhabiri kovardım. Ama, Yavuz Bingöl’ün fotoğrafını çektiği için değil, çektiği fotoğrafı bana getirmeyip başka gazeteye verdiği için. Ne zamandan beri kibarlık muhabirliğin gerek şartlarından oldu. Haber söz konusuysa hiç bir muhabir kibar olamaz. Rahmetli Savaş abi, Savaş Ay, bir kare fotoğraf için bizi hareket eden araçtan tekme ile atardı.

Haber olur ya da olmaz. O ayrı bir tartışma. Haber olmayacaksa bile o muhabirin yöneticisi olarak ben karar vermek isterdim. Gelelim yukarıda vaad ettiğim siyasi laflara. Yavuz Bingöl kumar oynadı. Ayyy ne büyük mesele. Pekiyi sen ne arıyordun orada. Ne işin vardı muhabir olarak kumarhanenin içinde. Madem bu kadar kötü birşey, turistik tur mu düzenliyorlardı? Yavuz Bingöl, “Kumarla Mücadele Derneği Genel Başkanı” da, kumarda yakalanmış gibi davranmanın ne anlamı var? Sanki Yavuz Bingöl hayattan elini ayağını çekti, ahlak, kitap konuşmalar yapıyor. Herkese kumar oynamamasını öğütlüyor. Yavuz Bingöl’ü kağıt oynarken görmek istiyorsan Cihangir’de takıldığı kahveye gider görürsün.

Kaldı ki, bu ülkede, Serdar Ortaç’lar, Mehmet Ali Erbil’ler yıllardır kumar ile anılır. Bir kez olsun bu tarzda haber yaptın mı? Yaptığı yasadışı mı? Türkiye’de yasal olarak ‘kabahatler’ kapsamında. 80 TL cezası var. Kıbrıs da yasadışı mı? Hayır. Ayrıca Kıbrıs casinoları Türkiye’deki hemen her sanatçıya konser verdirir. Aklınıza kim gelirse. Sanatçılar buralardan para kazanır. Kazanmalıdır da. Bir kere, bir sanatçıyı kumarhaneden para alıyor diye eleştirdin mi? O Casino’da sahneye çıkan sanatçının jest olsun diye kumarhaneye inmesi, hiç birşey yapmasa bile bir kaç el oyun oynaması beklenir. Sanatçı sahne öncesi veya sonrasında birkaç dakika veya birkaç saat ortalıkta görünür. Yani aslında Kıbrıs’da sahneye çıkan her sanatçı mutlaka kumar oynar.

Açıkça itiraf etmelisin ki, bu fotoğraf ve haber eğer Yavuz Bingöl, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili olarak olumlu sözler etmese yayınlanmazdı. Bir nevi intikam alındı. Şimdi artık yeni bir kriterimiz mi var: “Tayyip Erdoğan’ı sevdiğini söyleyenler mutlaka onun hayat görüşünü tümüyle taşımalı” Kılıçdaroğlu’nu sevdiğini söyleyen veya söyleyecek olan bir başka sanatçı da aynı onun gibi davranmalı. Öfff. Gerçekten çok sıkıcısınız….

Bazen gerçekten Cennet’ten çıkma

Bir yolcu otobüsünde yaşananları okumuşsunuzdur. Bir muavin, yalnız seyahat eden bir kadının yanında mastürbasyon yapıyor. Uyuyan kadın fark edince ortalık ayağa kalkıyor. Polisti, savcıydı derken ‘Şeytan’a uyduğunu’ söyleyen muavin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılıyor. Sonra tepki çekince tekrar tutuklanıyor. İşte tam da böyle durumlarda içimden mahalle tarzı bir çözüm geçiyor. Mahalle tarzı çözümle kastettiğim, öyle yargılanmak falan değil, bir temiz dayak. Bu sapık muavin belli ki 6 ay ceza alacak, ertelenecek falan filan. Etkilenecek bir kariyerinin olmadığı da ortada. “Dünya Otobüs Muavinleri Birliği Genel Sekreterliği” görevinden atılacak değil. Ama iyi bir dayak yese hiç unutmadığı bir anısı olurdu. Ne yazık ki aynı yasalar buna izin vermiyor. Hatta yazının burasında “Siz benim dediklerimi unutun. Sadece şaka yapmıştım. Şiddet kötü bir şeydir” demem gerekiyor. Yoksa muavin serbest kalır ben yargılanırım.

Bizde sapığa sapık dedirtmezler

Yıllar evvel bir Alanya sapığı vardı. Belki hatırlarsınız. Geçmiş zaman, galiba üç Hollandalı kadın turisti “Sizi gezdireceğim” diyerek Toroslar’a götürmüş, orada tecavüz etmiş, yanlış hatırlamıyorsam birini de dağdan atarak öldürmüştü. O tarihte bir televizyon kanalının haber merkezinin sorumlu müdürüydüm. Savcılıktan bir çağrı geldi. Kalktım gittim. Bu Alanya sapığı meğer bizi şikayet etmiş. “Bana sapık dediler, etkilendim” demiş. Gerçekten inanamadım. Savcıya durumu anlattım. O da dinledi, dinledi. İfade bitiminde bizi destekler cümleler sarf etti. Ne beklersiniz, “Takipsizlik” verecek di mi? Alın size takipsizlik. Kocaman bir dava açtı. Ben Alanya sapığına, haberde sapık dediğimiz için yargılandım. Bayağa, bayağa duruşmalara çıktım. Sonraları ne oldu bilmem. Yıllardır ses çıkmadığına göre muhtemelen Hakim insaf etti de beraat ettik.