CHP'li vekilin 1.200.000 liralık telefon faturasından çok, bu konuda açıklama yapan CHP Grup Başkan Vekili Engin Altay'ın "Tasarruf yapılacaksa saraydan başlamak lazım!" beyanatı üzerinde düşünmeliyiz.
CHP’li vekilin 1.200.000 liralık telefon faturasından çok, bu konuda açıklama yapan CHP Grup Başkan Vekili Engin Altay’ın “Tasarruf yapılacaksa saraydan başlamak lazım!” beyanatı üzerinde düşünmeliyiz.
Zaten asıl problemimiz de bu.
Tartışmayı bir tarafa bırakıp düşünmeliyiz gerçekten.
Bu nasıl bir savunmadır?
Çorbanın milletvekillerine 1 liradan satıldığı meclis lokantasını da düşünmeliyiz.
Yanlışlıklar o kadar çok ki…
Taraflar liste yapıp ellerine alır ve saatlerce birbirlerinin hatalarını birbirlerinin gözlerine sokabilirler…
Nereye varırız?
Ne işe yarar?
Bırakalım partizanlığı…
Her etnik ırk, mezhep ve ideolojiden toplanıp bir araya, söyleyelim çayları ve ellerimizi vicdanımıza koyup şu soruya cevap verelim:
-Bir insan neden belediye başkanı olmak ister?
Belediye başkanlığı hevesi hedefe daha güçlü vurduğu için öne aldım.
Sonra ilave edelim:
-Bir insan niye milletvekili olmak ister?
Parti tüzüğünü okumaya kalkanları kovarım çay meclisinden. Biz bizeyiz.
Neden işine bisikletle giden ecnebi belediye başkanı bizde haber oluyor ve şaşırıyoruz da bir ilçe belediye başkanının makam arabası adı altında tatmin etmeye çalıştığı komplekslerini neden es geçiyoruz?
Gazeteciliğe yeni başladığımız yıllarda en büyük hayalimiz sarı basın kartı alabilmekti. Tescilli bir gazeteci olmanın ötesinde bir tarafı vardı. Yurt içi telefon görüşmelerinde ve yurt içi uçak seyahatlerinde yüzde 50 indirim, şehir içi seyahatler bedava, futbol maçları başta olmak üzere her türlü sportif faaliyete rahatça ve ücretsiz girebilmek vs.vs.
Sonra gazetecilerin bu kıyak haklarını kökünden tırpanladılar neredeyse…
Zaten gazetecilik de çay-simit vasatından çoktan terfi etti ve plaza/ iş takipçiliği ve veya yandaş/ candaş ilişkiler çerçevesinde üç kuruşluk kıyaklara aldırmaz oldu.
Dürüst olalım.
Birbirini ısıran milletvekilleri, milletvekillerinin özlük hakları ile ilgili bir kanun teklifinde jet hızıyla uzlaşabiliyorlar.
Emeklilere üç otuz para promosyon verilecek; iki senedir binlerce beyanat ve haber, netice üç sene için çeyrek buçuk nazarlık…
Vekillerin emeklilik hakları söz konusu olduğunda, olduğu an kanunlaşıyor bu ülkede…
Biz kimin ne götürdüğünü umursamıyoruz artık. Düşünmüyoruz da…
Tartışıp duruyoruz sadece.
CHP’li vekil işin cılkını çıkarmış, grup başkan vekili de sıvamış. Onun için haber oluyor, biz de burada geyiğini yapıyoruz. Başka partiden bir milletvekili olsaydı çok mu şaşırırdık?
Memleketin ağır meseleleri var.
Sınır ötesi operasyonlar…
Hayati bir referandum…
Küçümsemiyorum. Vesayetten kurtulmak arzum ve “evet”e meyyal olduğum da aşikâr…
Köprülere ve tünellere seviniyorum; bağlantı yolları bitmeden açılmasına sinir oluyorum.
Geçiş ücretleri de tartışılmaya değer.
Ama bizim problemimiz bunlar değil… Saflara ayrılıyor, memleket ve millet menfaatini bir kenara koyup, mahallenin geçkin karıları gibi birbirimize laf yetiştiriyoruz.
Halbuki düşünmek ve zihniyet çarpıklığı probleminde uzlaşıp ortak menfaatler için birleşmek ve sonra tartışmak…
O telefon faturasının izahı olamaz.
“Tasarrufa saraydan başlamak lazım” da ucuz ve aciz siyaset tavrı.
Yolsuzlukları çarpıtarak, hesabını Fetö’nün liderliğinde hırsız hainlerin ve satılmışların sormaya kalktığı bir ülkede işimiz kolay değil.
Onun için ayrışmadan ve birbirimizi ısırmadan vekillerimiz gibi…
Demli çaylarımızı yudumlayıp, o iki soruya dürüstçe cevap arayalım.
Gönlümüzdeki bu kırıklığı ya iktidar çözecek, “Memleketin imarı tamam, biraz da insanı imar edelim” diyerek…
Ya da millet bu imarı dayatacak, evet/ hayır kavgasında boğulmadan.
Sahi, bir insan niye belediye başkanı olmak ister?
Veya milletvekili?
Velhasıl, zaten yol olmuş 1 liralık çorbayla beleşe yaşamak… Kimse milyonluk telefon faturası tartışmasıyla rant devşireceğini ummasın. Gülüp geçiyoruz.