İnsanın inanmak istemediği fakat huzursuz eden iddialarda belirgin bir artış var.
Aslı astarı nedir, bir yerlerden maksatlı olarak mı üfürülüyor bilemiyorum.
Bu iddialara kulak kesilirseniz; FETÖ’cüler Türkiye’de fink atıyor ve onca temizliğe rağmen, aslında en etkili kadrolar hala iş başında ve hatta kaçanlar/ gidenler usul usul geri dönüyor…
Geri dönmekle kalmıyorlar, tekrar iş başına geçiyorlar, yetkililer bir şekilde göz yumuyor falan filan…
“Hadi canım…” diye itiraz ettiğinizde örneklerle ikna mekanizması devreye giriyor.
Bak şu kuruluşta şu isim, bu makamda filanca, üstelik bilmem kim de serbest bırakıldı cemaatin imamı olmasına rağmen…
Bu işler parayla dönüyor, satan satana güya…
Elimde belge-bilgi yok.
Fakat iddia çok…
İddiaya bir de tüy dikiyorlar ki, “Bu sefer adamların darbe yapmaya bile ihtiyaçları yok…” gibisinden…
İşte orada benim kayış kopuyor.
Yazımın asıl konusu, derdimin püf noktası işte burada başlıyor.
Cumhurbaşkanımız bir ara tepesi attığında “Alayınız gelin…” demişti ya…
Tam da o moddayım şimdi.
Tamam ulan! Hadi dedikleriniz doğru olsun…
Mücadele yapılamıyor olsun.
Bu adamlar geliyor olsun.
Da…
Nereye geliyorlar? Nasıl geliyorlar? Kime geliyorlar? Biz neci oluyoruz?
Allah saklasın, Tayyip Bey yok, iktidar iktidarını kaybetmiş, bu kahpeler de kafa kaldırmış…
Eeee… Sonra…
Ne yapacaklar?
O kalkan kafayı bu millet bu sefer “Sokağa çıkın!” diyecek biri olmasa bile, 15 Temmuz’dan beter şekilde ezmez mi?
Bu iddiaların gerçek olduğu gün, bizim yaşamamıza gerek kalmayan gündür.
Askeri mi alabilecekler yanlarına, polisi mi?
Hadi üç-beş kendini gizlemiş soysuz çıktı diyelim…
Sokaklarda, meydanlarda, resmi binalarda, orduda, emniyette vatanı sahiplenip Vatikan’ın sülüklerine, Siyonizm’in uşaklarına dur diyecek kimse olmayacak mı?
Bu millet uyandıktan sonra…
Ne yapacağını bildikten sonra…
Öyle rezil bir gün geldiğinde, davranmak için dürtülmeyi beklemez.
En yakınındaki soysuzun kafasını oracıkta ezer. İner meydana göğsünü siper eder. Özlediği şehadet için, bunca zamanın hesabını sormak için, evlatlarına örnek olmak için, küfrün karşısında, münafıklığın karşısında, kalleşliğin karşısında yumruğuyla, taşıyla, sopasıyla, canıyla velhasıl neyi var ve neyi yoksa koyar ortaya…
Vazgeçin bu dedikoduları dillendirip yaymaktan…
Bu ülkede yaşayanlar olarak eğer adam isek, bu saatten sonra “durumdan vazife çıkarmak” sırası bizdedir.
Darbe yapılacaksa millet yapar.
Ne askerin ne polisin ne herhangi bir cemaatin ne de ipi dışarıda köpeklerin bu ülkeyle oynamaları, satmaları artık mümkün değildir.
Ta ki son ferdimiz can verene kadar.
Teyakkuzdayız.
O gün geldiğinde, soysuzlarla birlikte, soysuzlara karşı mücadele etmeyen, Cumhurbaşkanını yalnız bırakan, bir öyle bir böyle çalkalayanların da hesabı kesilir.
Kaldı ki, o gün Allah’ın izniyle gelmeyecek.
Neden gelmeyecek? sorusunun “Çünkü” ile başlayan cevabı sonra…