Kemal Kılıçdaroğlu'nun Focus Dergisi'ne verdiği röportajı bir "haber" olarak değerlendirirsek, hiçbir şeyi doğru yapıyor olamayız.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Focus Dergisi’ne verdiği röportajı bir “haber” olarak değerlendirirsek, hiçbir şeyi doğru yapıyor olamayız.
Zamanında Abdullah Öcalan’ı kendimiz yakalayıp gereğini yapamadığımız gibi.
İdam kalktıktan sonra kucağımıza birilerinin bırakması gibi.
Devletin işleyişinden söz edemeyiz.
Bir Türk siyasetçinin yabancı bir dergiye “Türkiye’de can ve mal güvenliğinin olmadığını” söylemesi düpedüz ülkesini kötülemesidir.
Şu cümlelere bakın:
“Uzun zamandır Türkiye'de halihazırda hiç kimse için güvenlik garantisi olmadığını söylüyorum ne canınız ne de mal ve mülkünüz için. Maalesef yasaların geçerli olmadığı ve adaletsiz bir dönemde yaşıyoruz. Dünyanın güvenini yeniden kazanmak için Türkiye acilen normale ve demokrasiye geri dönmek zorunda. Demokrasiden yana olan bütün güçleri bir araya getireceğiz ve Erdoğan'ı iktidardan indireceğiz. Bundan kesinlikle emin olabilirsiniz.”
Enis Berberoğlu’nun yolladığı haberler iyice panikletmiş olmalı.
Böyle bir siyasetçiye yerli/ milli diyebilir misiniz?
Böyle bir siyasetçinin fitne yürüyüşündeki ayakkabısını müzesine kaldırmak isteyen bir şirkete yerli/ milli diyebilir misiniz?
Belediye Başkanı iken Antalya’nın canına okuyup sonra milletvekili olarak soluğu mecliste alan Mustafa Akaydın ise Antalya’da yaptığı basın toplantısında 15 Temmuz şehitlerimiz için “O ölen 250 vatandaşımızın katili devlettir. Bunu açık açık bir vekil olarak söylüyorum.” ifadelerini kullandı. 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü kapsamındaki anma etkinliklerini de içine sindiremeyen Akaydın “Milli Bayramlarımızı unutturup 15 Temmuz gibi bir faciayı kutluyorlar.” deme cüreti gösterdi.
Akaydın konuşmasının devamında FETÖ’yü aklamayı da ihmal etmiyor:
“"Bakın o gece evimdeydim Meclis kapanmıştı Perşembe veya Cuma gecesiydi 15 Temmuz, haberler dönmeye başlayınca eşime dedim ki bu bir tiyatro. İlk kapalı grup bir veya iki gün sonra yapıldı. Orada da kalktım dedim ki bu bir tiyatral darbe teşebbüsüdür. Arkadaşlar ben asker çocuğuyum 1960 darbesini bile çok net hatırlıyorum birçok şey benim evimde yaşandığında 8 yaşındaydım. Birçok darbe teşebbüsünü özellikle 22 Şubat'ı babam aktif rollerdeydi evde de yaşadık, ben böyle bir darbe görmedim hayatımda böyle bir darbe olmaz. Darbe bir kere geceleyin iki üç civarı olur.”
Çocukluğundan darbeci yani…
CHP bu işte.
Bir vatandaş olarak benim bu kafa ile uzlaşmam mümkün değil.
Birlik beraberlik çağrılarında, bu zihniyetin araya sızması ülke adına güç değil, birlik ve beraberliği her an satmaya hazır unsurları kabul anlamındadır.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Erdoğan’ı kesinlikle iktidardan indireceğiz” sallamasına karşılık, bu zihniyeti “Türkiye’den kesinlikle sileceğiz” azmi ve kararlılığı içinde olmalıyız.
Bu ülkeye elbette muhalefet partisi lazım.
Ama devletini milletini satmaya hazır, karanlık güçlerin oyuncağı, kirli kasetlerin oyuncusu siyasetçileri meclisten temizlememiz şart.
Sürekli yalan söyleyen…
Fikirsiz, projesiz…
Milli haysiyetimize gölge düşüren çapsızlara bir de dokunulmazlık zırhı giydiriyor ve yapacak onca iş varken, bunların saçtıkları pisliklerle uğraşıyoruz.
Kimi zaman “Kurucu parti” ifadesinin altını çizerek aba altından sopa gösteren ve Türkiye’yi tek parti diktasıyla yöneten bu CHP’nin ya ıslah edilmesi lazım ya da tasfiye edilmesi…
Bu çirkin beyanatları siyasi haberler olarak görüp hazmediyorsak, 15 Temmuz’dan ders almamışız demektir.