Bİ MAKARNA, Bİ BÖREK YAPALIM

Funda ÖZKALYONCU
Tüm Yazıları
Annelerimiz ya da hepimiz, akşam yemeği derdine düştüğümüz zamanlar olur. Akşama ne yiyelim, sorusu okur hep ve kurtarıcı cümle gelir, bi börek yapalım yiyelim, ya da bi makarna yapalım yiyelim.

Ailemizin sıcacık cümleleri bu olurdu.

Hep beraber, çoluk çocuk karın doyurmanın adı ve telaşı bu olurdu.

Yufka açılır, 3 yufka alınır, patates haşlanır, içine bol peynir konur, tuz karabiber oh mis olurdu.

Kocaman kızarmış tepsi masaya gelir, çıtır çıtır ses çıkararak dilimlenir, yanında ayran ya da yoğurt konur, sıcacık yenirdi.

Böylelikle, aslında bir akşam yemeği kurtulmuş olurdu.

Ya şimdi.

1 kilo un 20 TL.

Bir yufka 15 TL,  eh bir tepsi börek için 3 yufka gerekiyor eder  45 TL, yarım kilo patates böreğe koysak 7.5 TL.

Yumurta 2 adet, 7 TL.

Peynir en az 15 TL.

Süt, yoğurt, yağ, kırmızı biber, tuz, maydanoz, fırın elektrik derken bir tepsi böreğin maliyeti yukarıda çıktı işte.

Bir tepsi börek o da patatesli olursa, ortalama 100 TL maliyeti var.

Beyaz peynirli, kaşar peynirli ya da kıymalı börekleri saymayacağım.

Yanında ayranı, yoğurdu onu da hiç saymayacağım.

Ya makarna.

1 paket makarna 15 TL.

Domatesli yapacaksak, domatesin kilosu en son gördüğümde 40 TL idi.

Üzerine peynir, ya da yoğurt döksen maliyeti ortada.

Eskiden, fakir tanımı yapılırken, onlar fakir sabah akşam makarna ekmek yerler denirdi.

Ya şimdi;

Sabah akşam börek, ya da sabah akşam makarna bile yiyemez duruma geldi insanlar.

İnanılır gibi değil.

Ekonomi herkese eşit davranmıyor.

Kimsenin parası mutfağına, karnını doyurmaya yetmiyor.

Böylece, insanlar birbirine ne diyor.

Yolunu bul para kazan.

Boşuna çocuk okutma.

Bu ülkede zengin olmak için insanlıktan çıkmak gerekiyor ise.

Çık canım.

Bir ülkede karnı acıkan çocuklar var ise ve istediklerini yiyemiyor ve karnını doyuramıyor ise.

Bir ülkede çocuklar okula beslenme çantası boş gidiyorsa, aç kalıyorsa.

Biz.

Hayatın, hangi yanına yaslanalım bilemedim.

İnsanlar, ruha iyi gelen şeyleri, öğretileri falan ararken, midemize iyi gelen şeyleri bulamıyor ise, karnın aç ise, ruhu aramanın ne manası var ki.

Camiden çıkan insanlar bu günümüzü aratma Allah'ım derken, önlerinden geçtiği lokantalara başlarını çevirirken çok şükür demenin ne anlamı kaldı ki.

Demem o ki.

Karnın aç ise.

Hayat sana kötü davranıyor demektir.

İnsanlar kendinden dışarı bakamaz hale geldi ise, inanın karnı gurulduyor demektir.

Karnını doyurmak için ömrünü masaya koysan yetmez halde isek.

Karnın açsa, çok önemlidir çok.

Vah vah bize.

 

Funda'nın aklındakiler..

 

... Gazete 2.sayfasında başlık atmış.

"Altın vize" cazip gelmiş.

Tek tek ünlü isimlerinin adlarını yazmışlar.

Altın vize nedir?

Avrupa ülkeleri, Amerika’da Kanada’da bir ev alarak, ya da o ülkenin istediği euro ya da dolar kadar yatırımı yaparak, o ülkeden golden vize alıyorlar.

Sonra;

Artık, o ülkelere vize almadan gidiyorlar.

Zamanla oturuma, zamanla vatandaşlığa dönüşen durum oluşuyor ve bunlar o şartları yerine getiriyorlar.

Sonunda vatandaş oluyorlar.

Yani, bunların hepsi paraya bağlı işler.

Yani, bunların hepsi tuzu kuru hayat ve çalışmaları.

400, 500 bin euro’lar falan konuşuluyor.

Neyse;

Aklınıza gelen tüm ünlüler bu golden vize peşindelermiş.

Burcu Biricik, Sarp Apak, Emre Yetkin, Volkan Konak, Onur Akın, Hande Yener, Zeynep Bastık, Demet Özdemir ve hatta burada isimlerini sayamayacağım nice ünlüler buralarda ev almışlar.

Kim ne diyebilir ki.

Güle güle otursunlar, insanların kendi paraları, ne isterlerse alırlar.

Hatta parayı veren düdüğü çalar.

Konumuz şu.

"Golden vize cazip geldi" başlığı olmaz, yanlış.

Ünlüler, yavaş yavaş yurt dışında düzen kuruyorlar deseniz tamamdır.

Ya da burada para kazanıp, orada yatırım yapıp, ev alıyorlar, düzen kuruyorlar deseniz tamamdır.

Ülkeden ümidi kestiler, en azından çocuklarını kurtarma peşindeler deseniz tamamdır.

Cazip ne yahu.