AYDA 360 LİRAYA KENDİNİZİ PATLATIR MISINIZ?

Alican DEĞER 31 May 2016

Alican DEĞER
Tüm Yazıları
Bu DAEŞ ilginç bir örgüt. Normalde terör örgütleri bir inanç temelinde hareket ettiklerini göstermek için militanlarına para falan vermezler.

Bu DAEŞ ilginç bir örgüt. Normalde terör örgütleri bir inanç temelinde hareket ettiklerini göstermek için militanlarına para falan vermezler. Yapılacak harcama varsa karşılarlar. Ama Gaziantep’te ortaya çıkarılan belgelerde gerektiğinde kendilerini patlatacak olan militanların 120 ile 600 dolar arası maaş aldıkları ortaya çıktı. Bekar militanlar 120 dolar, yani yaklaşık 360 lira, eşi ve çocuğu varsa eş başına 120 daha. Çocuklar için ise, çocuk başına 50 dolar daha. Bir nevi bordrolarımızdaki sosyal kalemler gibi. Hatta kimileri elektrik, su ve kira yardımı bile alıyormuş. Maaş artışını nasıl talep ediyorlardı acaba. Ben çok daha iyi “Terör eylemi yaptım. Filancadan daha çok almam lazım” mı diyorlardı?

Bunlar bildiğin kiralık askerler gibi, kiralık teröristlermiş. Üstelik çok da ucuza gidiyorlarmış. Hücrenin toplam harcaması ise 22 terörist için topu topu 7500 dolar. Teröristlerin adı listede kod adı olarak yer aldığı için eminim, olmayan birkaç kişi adına da ödeme düzenlenmiştir. Öyle ya “Filanca kod adlı kişiye 500 dolar verdim” dese, “İmzalı bordroyu ve banka dekontunu getir” diyecek değiller ya. Doğal olarak para hücrenin başındakine kalır. 

Daha önce hücrenin başı Yunus Durmaz’ın bilgisayarında yapılan incelemede, örgütün Suriye’deki komuta merkeziyle yaptığı mesajlaşma trafiğine ulaşılmış. Maaş artışı talebinde bulunduğu belirlenen Durmaz’ın mesajda, “İşlediğimiz amellere karşılık maaşımın 20 bin dolara çıkarılmasını istiyorum” dediği ortaya çıkmış. Buradaki ilginç durum, yapılan terörist faliyetlerin “Amel” yani dinin buyrukları uyarınca yerine getirilen işler olarak tanımlanması.  Eee madem amel niye 20 bin dolar aylık istersin be adam. Sanki CEO.

“Ne olur gel. Valla “Nataşa” demeyeceğim”

Önce fahişe muamelesi yaptık. İsim taktık. *Nataşa aşağı, Nataşa yukarı.” Ama, gelmeye devam ettiler. Sonra, bavul ticaretini aşağıladık. Laleli sokaklarında kazıkladık. Yine de geldiler. Sahte içki ile zehirledik. Öldürdük, dövdük, kimi otellere almadık, geldiler. Evlerimizde kaçak bakıcı olarak çalıştırdık, hiç bir sosyal haklarını vermedik, geldiler. Ama artık gelmiyorlar. Nisan ayında Rus turist sayısı tam tamına yüzde 80 düşüşte. İnanılmaz bir rakam. Uçak krizi ile başlayan süreç tahrip edici bir şekilde devam ediyor.

Rusya’da sokaktaki insanlar Türkiye’yi severler. Mutlaka ya kendilerinin ya da bir yakınlarının bizimle ilgili bir anısı vardır. Çilekeş ve dayanıklı bir halktır. Belli ki Rusya’da kamu otoritesi bu işe ağır bir şekilde el koymuş. Nasıl olur, ne zaman olur bilmem ama bir şekilde bu iş çözümlenmeli.  Yoksa “Acımadı ki, acımadı ki” diye bağırmamızın anlamı yok. Belli ki çok acıyor. 

Gel de gurur duyma

Bu adama iyi bakın. Akıl almaz şeyler yapıyor. Adı:Renan Öztürk. Amerika’da yaşıyor. Araştırdığınızda kendisi hakkındaki bilgiden çok yaptığı işleri buluyorsunuz. Bir tırmanıcı. Yani inanılmaz yükseklikteki sarp kayalara, dağlara tırmanıyor. Sanatçı. Dağların zirvesinde resim yapıyor. Film yapımcısı. Çıktığı dağları ve çıkış maceralarını filme alıyor. “Meru” isimli bir filmi izlerken tesadüf ettim. Meru çıkılması imkansız bir dağa çıkan bir dağcı ekibinin serüveni. Renan Öztürk buradaki en önemli karakterlerden biri. İsminden Türk olduğu belli.  Ne olur internetten yaptığı işleri bir görün. Gurur duyacaksınız.

Herkes sakız çiğner ama çingene kızı tadını çıkartır.

Yıllar evvel bir gazeteci arkadaşım, bir huzurevinde röportajlar yapıp fotoğraflar çekiyor. Bu sırada çok yaşlı bir teyze gözüne ilişiyor. Yaşı 90. Soruyor ona: “Teyze, şimdi genç olsan ne yapardın?” Teyzem cevap veriyor: “O yapma, etme dedikleri şeyler var ya, hepsini yapardım.” Evet hepimiz yaşıyoruz. Ama kimilerimiz tadını çıkarıyor.  Kimilerimiz hayatın gerçek bir armağan olduğunu ve gerçekten tükendiğini unutuyor. Geri çevrilebilecek birşey değil. Aldığınız nefes sayısı sınırlı. Ve bu yazıyı okurken bile azalıyor. Çıldırıp kendinizi sokaklara vurun demiyorum. Ama yaşadığınız anın tadını çıkarın. Sevdiklerinize, sevdiğiniz şeylere zaman ayırın. Nitelikli zamanlar yaratın.