Allahü teala bu milleti büyük bir badireden korudu. Belli ki hala duaları kabul olan büyükler, temiz insanlar var. Cenabı Hak kimseyi şaşırtmasın, aklını örtmesin. Düşünün televizyonlarda ekranlara gelen parça, perişan, bir gün gözü öbür gün kafası patlamışlar, Yunanistan'a hatta PYD'ye sığınan rütbeli askerler generaller, albaylar şunlar bunlar.  Bu insanlar az uz da okumamışlar. Ufak tefek de sıkıntılar atlatmamışlar. Nasıl oluyor da karşınıza çıkanı öldürün, tanklarla ezin diyebiliyorlar? Halkın kahir ekseriyetinin sevdiği Cumhurbaşkanı'mızı öldürerek onunla selfi çektirmek için plan yapıyorlar. Vatandaşın dişiyle tırnağıyla biriktirip aldığı arabaları tanklarla ezerek güç gösterisi yapanlar. 

Ben bir damla sudan meydana geldim diyemeyip "Ben ne dersem o" diye çirkin çirkin kükreyenler. Anaları ağlatıp kardeşleri inletenler. Size yapılanlar inanın hiç bir şey değil. Torunlarınız, yavrularınız ağlıyorlardır üzülüyorlardır elbette ama biz biliyoruz ki, polise füzeler atan insanları helikopterlerle tarayanlar, ellerindeki tüfeği insanlara fütursuzca doğrultanlar bu emri sizden aldılar. 

Spor kulüplerimiz ta başından olmasa da ilk fırsatta bir araya gelerek darbeyi ve darbecileri kınayanlar olarak göğsümüzü kabarttılar. Önce Arda Turan daha sonra Çin'de forma giyen Burak Yılmaz saflarını belli ederek halkımıza ve seçilmişlerine destek verdiler. Bu futbolcularımıza "Halkımıza kurşun sıkan benim askerim değildir" diyerek katılan Galatasaraylı basketbolcu Işıl Alben gönlümüzde taht kurdu.

Çeşitli konularda "Arkadaşlar şimdi futbol konuşmanın zamanı yok" diyerek duyarlılık gösteren Fatih Terim hocamızdan bir çıt bile yok.  Diyeyim mi darbe neden başarılı olamadı...  Çünkü kibir sahibiydiler. Açıklama yapmayanlarda da var bu hastalık. Büyüklenme kendini ölümlü değil firavun gibi ölümsüz sanma hastalığı... Oysa firavunun hesabını burnundan giren bir sinek görmüştü. Ona sineği musallat eden Allahü teala darbecilerin de aklını örttü. Kibirlinin düşmanı Cenabı Hak ahirette en büyük cezayı vereceğini vaat ediyor dünya da da rezil ve rüsva olacaklarını bildiriyor.  Hiç secdeye varıp teslim olanla başını herkesin üstünde tutmaya çalışan bir olur mu? Geçmiş olsun Türkiyem. Allah bu millete bir daha böyle kanlı acımasız darbe teşebbüsleri göstermesin... 

Taffarel ve Gomez'e Podolski de katılır mı?

Güzel çok güzel bir Brezilyalı olan ve sevimliliği ile iz bırakan Taffarel 15 Temmuz gecesi alçaktan uçan F16'ların yüksek ses ile meydana getirdiği korku ortamından ürkerek ülkemize veda etti. Oysa Taffarel daha yakın bir zaman önce iki yıllık sözleşme yenilemişti. Burası onun ekmek yediği yerdi çekti gitti. Galatasaray kulübü de ona teşekkür etti... 

Alman milli takımında yeniden parlayan Mario Gomez de ülkemizde yaşanan gerginliği bahane ederek ülkemizden ayrıldı. Beşiktaş da Gomez'e teşekkürünü resmi siteye koyduğu yazıyla duyurdu. Bunlara aynı kariyer ve kalitedeki Galatasaraylı Lucas Podolski'nin katılıp katılmayacağını doğrusu merak ediyorum. Beşiktaşlı Quaresma'nın "Türkiye çok büyük ve güçlü bir ülke olduğu için darbe girişimi başarısızlıkla sonuçlandı"  şeklindeki sözleri ve ülkemizin üçüncü dünya ülkesi olmadığını vurgulamasını yürekten alkışlamak gerek...  Podolski Galatasaray'da devam eder veya etmez bekleyip göreceğiz... Yabancıların gitmek istemesi bir tercih meselesidir. Saygı göstermek ise bize kalmış bir şey. Dostlar zor günlerde belli oluyor... 

Başaran Ulusoy'dan aldığım ders!

Gazeteciliğimin henüz başında sayılırdım her haberin üzerine balıklama atlıyor ve bir an önce çalıştığım kuruma iletmek için çaba harcıyordum. O zamanlarda ulaşım şimdiki gibi çok seçenekli ve tıkır, tıkır değildi. Kim bilir ne yolla önce Beşiktaş'a oradan Kadıköy Dereağzı'na giderek Fenerbahçe tesislerine ulaşıyordum. Ali Şen başkan Fenerbahçe şampiyon  deyiminin spor dünyasında yerleşmeye başladığı zamanlardı.  Fenerbahçe yönetimi içinde de çeşitli fırtınalar kopuyor anlaşmazlıklar gazetemizde yer alıyordu. Şu  anda yanılmıyorsam Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı olan Başaran Ulusoy da yönetim kurulu üyesiydi ve basın ile ilişkilere de o bakıyordu. 

Bir gün herhalde onu üzecek bir yayın yapmış olmalıyım ki karşıma gelip "Süleyman bey al sana bu kağıdı orada yatak odamdaki telefon numarası var. Lütfen benimle ilgili bir şey yazacaksan bana sor" demişti. Aradan o kadar yıl geçmiş olmasına rağmen bu dersi hiç unutamıyorum. O zamanlar cep telefonu denilen nimet yok idi. Telefonla ulaşmak, telefon bulmak zor şeyler idi. Doğrusunu isterseniz şimdi gazetecilik yapmak o zamana göre daha kolay... Ama şu da var ki, o zaman malzeme bol idi. Şimdi o kadar yok ve özel haber olayı bitti gibi bir şey... Başaran Ulusoy ağabeyimizi verdiği yatak odasındaki telefondan aradım mı diye soruyorsanız. İnanın hatırlamıyorum...  Aramamış olabilirim... 

Bruma'nın gerçek adı

Galatasaray'ın 2013 yılında Portekizin Sporting Kulübü'den 12 milyon dolara transfer ettiği Bruma'nın o zamana kadar Mario Jardel dışında en pahalı bonservisli futbolcu olması, 5 yıllık anlaşma yapılması gibi teknik ayrıntılarını bir kenara bıraktıktan sonra gerçek isminin ne olduğunu arz edelim:

Armindo Tue na Bangna...

Bu onun resmi evraklarda geçerli olan ismi... O kısaca Bruma olarak tanınıyor... 

Tıpkı Edson Arantes De Naksimento'nun Pele olarak tanınması gibi...

Portekiz, İspanya ve Brezilya'ya futbolcuların gerçek isimleri ile bilenen adları hep farklıdır. 

Fenerbahçelilerin unutamadığı Alex'in asıl ismi Alexsandro de Souza idi...