​AK PARTİ'DE NEDEN REHAVET HÂKİM?

Ekin GÜN 05 Mar 2017

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
Unutmamak için hep hatırlamamız lazım.

Unutmamak için hep hatırlamamız lazım.

Ve şimdi hatırlayalım…

15 Temmuz yaşanalı daha sene olmadı, seneler geçse de 15 Temmuz’u zihnimizde diri tutmak görevimiz.

Hem de en önemli görevimiz.

15 Temmuz’u unutmak/unutturmak için o alçak darbe girişiminden hemen bir ay sonra meydana dökülenleri bilmiyor değiliz.

15 Temmuz’u unutmak/unutturmak demenin ne demek olduğunu da gayet iyi biliyoruz.

Milletin o destansı dirilişini unutmak, Türkiye’yi bir sömürge ülkesi haline getirmek için darbeye kalkışan o alçak darbeci teröristleri yoka saymak verdiğimiz bu bağımsızlık mücadelesine halel getirir.

Onun için unutmayacağız, her fırsatta tekrar hatırlayacağız, hatırlatacağız.

Şunun şurasında 15 dakikayla suikasttan kurtulan bir lidere sahibiz.

Bu lider sadece Türkiye’nin değil, dünyadaki tüm mazlumların ve mağdurların umudu, yeryüzünde ezilen, hor görülen ve sömürülen her ülkenin tek şansı belki de.

Yaşadığımız her hadisede; 17-25 Aralık darbesinden tutun da 15 Temmuz’a kadar ki her hain operasyonda tek bir hedef vardı…

O da Erdoğan’dı.

Küresel sistemin, ekonomi baronlarının, dev güçlerin Erdoğan’sız bir Türkiye, Erdoğan’sız bir AK Parti istediklerini biliyoruz.

Buna çanak tutan “mahalle zabıtalarını” da fark etmiyor değiliz, fark ediyoruz, her şeyi görüyoruz, her şeyin bilincindeyiz.

Şimdi idrak etmemiz gereken tek bir şey var.

O da Türkiye’nin 16 Nisan’da sadece cumhurbaşkanlığı sistemini değil, aynı zamanda kendi geleceğini de oylayacağı.

Evet, tarihi bir referandumdan bahsediyoruz, EVET demenin sadece bir EVET demek olmadığı aynı zamanda hepimizin geleceği olduğunu anlamamız lazım.

O nedenle buna basit bir referandum dersek yanılırız, hata yaparız.

O zaman çalışmamızı da buna göre yapmak zorundayız.

Lakin AK Parti’nin il/ilçe teşkilatlarına bakıyorum ve eski seçimlerde olduğu gibi o doludizgin heyecanı göremiyorum.

Hane hane dolaşmaları, sokak sokak dolaşmaları, sahalara çıkıp vatandaşlara cumhurbaşkanlığı sistemini anlatacak kişileri, gençleri göremiyorum.

Eski zamanlardaki gibi elime broşür tutuşturan, kolumdan çekip bana bu sistemi anlatmak için dil döken hiç kimseye rastlamadım şu zamana dek.

Elbette ki gerçekten canıyla, pahasıyla EVET demenin ne demek olduğunu anlatan il ve ilçe teşkilatları vardır, yok değildir ama eskiye kıyasla şimdi ki durumu da ifade etmemiz gerekiyor.

Ve referanduma şunun şurasında 1,5 aylık bir zaman dilimi kaldı.

Bu rehavet neyin nesidir?

EVET’i çantada keklik olarak görmek midir yoksa başka bir şey midir?

Peki böylesine tarihi bir referandum için sokağa dökülmeden, ev ziyaretleri yapmadan, stant kurup vatandaşlara görünür olmadan gerçekten o çok bahsedilen bir “dava” ruhundan bahsedebilir miyiz?

15 Temmuz günü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir talimatıyla sokağa dökülüp canını vermeye hazır olan vatandaşlarımızı hatırlıyoruz değil mi?

Peki onlar vatanları için sokağa dökülmediler mi, kendilerini her platformda “ölümüne… ölümüne…” savunan liderleri için meydanlara inmediler mi?

Erdoğan, Gezi darbesinde yalnızdı, 17-25 Aralık darbesinde yalnızdı, FETÖ’yle mücadelede yalnızdı hatta kendisinin de dediği üzere en yakın çalışma arkadaşlarına bile FETÖ’nün ne kadar tehlike olduğunu anlatmıştı ama anlayan olmamıştı.

Bir tek yanında milleti vardı, şimdi de öyle.

O millet onu yalnız bırakmaz, 15 Temmuz günü olduğu gibi onunla “ölümüne… ölümüne…” gider ama Erdoğan’ın omuzlarındaki bu yükü hiç değilse biraz olsa sırtlamak gerekmez mi?

Erdoğan’ın omuzlarındaki bu yükü sırtlamak, Erdoğan’ın şehir şehir dolaşmasına gerek kalmadan girilmedik hane, dolaşılmadık sokak bırakmamak gerekmez mi?

Peki görebildiğim kadarıyla bazı yerlerde neden yapılmıyor bu?

Neden bazı AK Parti teşkilatlarında bir heyecansızlık, bir rehavet hâkim?

Gençlik Kolları bu EVET kampanyasıyla ilgili nasıl faaliyetler düzenliyor bilmiyorum örneğin.

Ya da AK Parti teşkilatlarını sokakta göremiyorsam, göremediğim yerlerde nasıl çalışmalar yapıyorlar onu da bilmiyorum.

EVET çıkacağını garanti görmek büyük bir hata olur.

Özellikle aynı garanti 7 Haziran’da da görülmüştü ve çıkan sonuç hepimizi darmadağın etmişti.

O zaman Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bu mücadelesinde yine yalnız bırakmak kime fayda sağlayacaktır?

Şer cephesi birleşmiş, HAYIR için sokaklara dökülmüşken, AK Parti’nin de şu son 1,5 ayda sokakları, evleri domine etmesi gerekiyor.

Kimse kusura bakmasın, tüm yük Erdoğan’ın omuzlarına bırakılamaz, bu yükü sırtlamadan “dava” demenin de bir anlamı olmaz.

Millet 15 Temmuz’da liderinin tek bir sözüyle nasıl sokağa döküldüyse, 16 Nisan’da da gider EVET oylarıyla sandıkları patlatır ama kendisine olan bu ilgisizliği de unutmaz.

Unutmaz ama sırf lideri için yapar bunu, kendisini her kulvarda kelle koltukta savunan lideri için gereken neyse onu yapar ama bu ilgisizliği, bu heyecansızlığı, bu rehaveti de kafasının bir köşesine kazır.

Onun için son 1,5 ay kaldı tarihi referanduma.

Ve bu sadece basit bir referandum değil.

Dört bir taraftan kuşatılmaya çalışılan ülkemizin aynı zamanda geleceğini de oylayacağız.

Tüm dünyaya, tüm şer cephelerine ve bu millete düşmanlık edenlere karşı vereceğimiz EVET cevabının farkında olmamız şart.

Bunun yolu da şimdiye kadar hiç olmadığı şekilde EVET’i hane hane anlatmaktan geçiyor.

Henüz bir şey kaybedilmiş değil ama bundan sonrası için de tempoyu artırmak şart.

Not: “Üslup her şeydir” diyerek Erdoğan’ı kıyasıya savunan yazarlara demediğini bırakmayanlara şimdi de “haşerat” diyen bir milletvekili eklendi. Ama “üslup her şeydir” diyen “mahalle zabıtalarının” bu üsluba verdikleri bir cevap olmadı. Anladık ki, mesele “üslup” değilmiş, iyi bir kamuflajmış bu.