AK PARTİ VE MHP ARASI OY GEÇİŞKENLİĞİ

Erol ERDOĞAN 19 Eki 2016

Erol ERDOĞAN
Tüm Yazıları
​Devlet Bahçeli MHP'ye ilk genel başkan olduğunda bazı ülkücüler ve siyaseti yorumlayan pek çok insan, onun partinin başında kalıcı olmadığını düşünüyordu. Yazının başına oturduğumda hesapladım, Devlet Bahçeli, MHP'ye genel başkan seçileli 20 yıl olmuş. TBMM'de grubu bulunan partilerde Bahçeli'den daha kıdemli genel başkan yok.

Devlet Bahçeli MHP’ye ilk genel başkan olduğunda bazı ülkücüler ve siyaseti yorumlayan pek çok insan, onun partinin başında kalıcı olmadığını düşünüyordu. Yazının başına oturduğumda hesapladım, Devlet Bahçeli, MHP’ye genel başkan seçileli 20 yıl olmuş. TBMM’de grubu bulunan partilerde Bahçeli’den daha kıdemli genel başkan yok. Bazı kongre dönemlerinde “Bu defa Bahçeli gider” denildiği oldu ama o her defasında tehlikeyi atlattı. En son, Meral Akşener’in genel başkan adaylığını ilan etmesiyle benzer söylemler yine tekrar edilmeye başlanmıştı. O yine ayakta ve partisinin başında.

Dün (18 Ekim 2016 Salı) Devlet Bahçeli konuşurken, MHP çizgisinde olmayan pek çok insanın, Bahçeli’nin konuşmasından farklı cümleler seçerek paylaştığını gördüm. Bahçeli’den cümle paylaşanlar arasında azımsanmayacak oranda AK Partili vardı. 15 Temmuz’dan sonra ben de 3-4 defa Devlet Bahçeli’nin sözlerinden paylaşımlarda bulundum. MHP’nin ideolojisine taraftar değilim, kendimi o çizgiden epey uzakta görüyorum. Öyle olsa da, taraftarı olmadığım bir siyasi çizgide, değerlerime uygun bir konuşma veya davranış gördüğümde hiç çekinmeden sözün veya davranışın sahibini alkışlarım. Bahçeli, işte makul çoğunluğun bu duygusuna hitap ediyor. 

MHP’ye hiç oy vermedim ama 15 Temmuz’dan beri pek çok insan gibi ben de Bahçeli’nin özellikle yurtsever duruşunu beğeniyle izliyorum ve takdir ediyorum. Darbe girişiminin olduğu saatlerde hiç çekinmeden ortaya çıkarak koyduğu darbe karşıtı tavır, ona mesafeli duran pek çok kişinin gönlünü fethetti. Yenikapı konuşması, kendisine yönelmiş beğenileri daha ileriye taşıdı. PKK-DAEŞ terörü ve dış politikadaki söylemleri ise beğenileri güçlendirdi. 

Devlet Bahçeli’nin darbe ve terör söyleminin yanı sıra yeni anayasa ve başkanlık sistemi konularındaki çıkışları da ona puan kazandırıyor. Bahçeli “Türkiye’nin nasıl ve hangi sistemle yönetileceğiyle ilgili muamma kökünden bitirilmelidir” diyerek tıkanan gündemin açılmasını sağladı. Sözünde ısrar etti, eleştirilere göğüs gerdi. Böylece ‘gündem belirleyen’ liderler arasına girdi. Dahası “Egemenliğin sahibi aziz milletimiz aynı zamanda son sözün de sahibidir, millet ne derse odur” diyerek adlarında ‘halk’ kelimesi olan CHP ve HDP’den daha halkçı bir tavır da sergilemiş oldu. Bir konuda “Millet ne derse o olacaktır” diyebilmek demokratlık işaretidir. MHP gibi ‘devletçi’ damarı kuvvetli bir partiden böyle bir sözün çıkmış olmasını önemsiyorum.

Son 15-20 yıllık seçimlerde, zaman zaman MHP-CHP arasında ciddi oy geçişkenliklerine şahit olmuştuk. Haziran ve Kasım 2015 seçimlerinde ise MHP’den AK Parti’ye doğru oy geçişi oldu. 15 Temmuz’dan sonra durum biraz değişti; Bahçeli’nin dominant duruşları, AK Parti ve MHP arasındaki oy geçişkenliğini çift yönlü hale getirdi. Bakalım, bu geçişkenlik ne kadar sürecek, seçimlerde ne oranda ve hangi yönde gerçekleşecek? Çünkü üç vakte kadar seçim gözüküyor.