Tedbir alınıyor. Problem çözülüyor. Fakat birkaç ay sonra tekrar hortluyor.

“Körler sağırlar birbirini ağırlar” çizgisindeki anlamsız ve maksatlı ödül organizasyonunda “Diriliş” dizisine yapılan saygısızlığı, tarihimize ve milletimizin teveccühüne yapılan bir saygısızlık olarak algılayıp tepki gösterdik.

Güzel!

Hatta Cumhurbaşkanımız bile bu tepkiye ortak oldu, sahip çıktı.

Bu daha güzel…

Osmanlı alerjisi, kutsallara saygısızlık ve millete mesafeli durma gibi seviyesiz ve çirkin vasıflara sahip bir kitlemiz var. Ispatulayla kazıma noktasına geldik. Islah olmayanlar bir şekilde leke olmaktan çıkacaklar. Bu bir avuç kendini “seçkin” ve “hâkim” sanan azınlık, bu ülkenin rantının ellerinden kayıp gittiğinin farkındalar; kudurmalarının sebebi bu.

Fakat konumuz onlar değil.

Artık mümkün mertebe konumuz bu hastalıklı güruh olmayacak.

Fakat onlara gösterdiğimiz tepki üzerinden bir “istismar”, “yakışıksızlık” ve “saygısızlık” uygulamasına tekraren dikkat çekmek istiyorum.

Çünkü yazılıp çiziliyor.

Tedbir alınıyor.

Problem çözülüyor.

Fakat birkaç ay sonra tekrar hortluyor.

Biz tutup en prestijli eserlerimizden birine Yavuz Sultan Selim’in adını veriyoruz.

O ki tarihin gördüğü en büyük sultanlardan biridir.

Askeri dehası, çalışkanlığı, fütuhatı, şairliği, manevi derinliği ve derecesi ile milletimizin yüz akı bir padişah…

Camisini ve türbesini mükemmelen restore ediyoruz.

Aferin bize…

Ama sonra kapısına bir masa bir sandalye atıp, türbesinin girişinde makbuzla yardım topluyoruz.

Üzerindeki bilgileri tespit için fotoğrafını çektiğim makbuz koçanı 50 kuruşluk bağışlar için…

Bunun adı ne?

Yuh bize….

Bu nasıl bir rezilliktir? Defalarca engellenmesine rağmen Yavuz’un, Fatih’in, Eyüp Sultan’ın kapısında resmi dilencilik gerçekten nasıl bir rezilliktir?

Bu utanç verici işin sorumlusu, TÜRÇEK… Yani Türbeler Çeşmeler Taşınır Taşınmaz Kültür Varlıklarını Koruma ve Yaşatma Derneği…

İzin veren ise İstanbul Valiliği…

Ama bütün milletin alnına kara leke…

Gidin başka yerde başka usullerle yardım toplayın.

Bize bu vatanı kanıyla canıyla armağan eden ecdadımın mezarı önünde dilencilik yapmayın.

Adam İstanbul’u alıp verecek, sen türbesini onarmak için makbuzla yardım toplayacaksın.

Kaç kere engellendi bu terbiyesizlik…

Kaç kere müdahale edildi.

Fakat birilerinin o 50 kuruşları toplamaya ihtiyacı ve hırsı var herhalde…

Birkaç hafta sonra dilenci tezgâhı kuruluyor, makbuzlar diziliyor, türbeye yardım çirkinliği başlıyor yeniden.

Bu ne arsızlık!

Eğer Sultanlarımızın mezarlarına sahip çıkacak gücümüz yoksa…

Eğer o muhteşem insanlara bu saygısızlığı sürdüreceksek…

Kapılarına diktiğimiz görevlilerin maaşlarını veremiyorsak…

Kapatalım…

“Türbeye yardım!” çığırtkanlığı tarih şuurumuzu ve manevi değerlerimizi işportacı mantığıyla yerle bir ediyor.

Yazık!