24 Haziran 2018 tarihinde yapılacak olan erken seçim Avrupa'daki Türkiye karşıtlarının da gerçekte söz konusu Türkiye olduğunda nasıl bir "iki yüzlülüğe" ve "çifte standarda" sahip olduklarını belgelemek açısından bir "turnusol kağıdı" gibi. Neden mi? Gerçek yüzleri ortaya çıkıyor da ondan!

Size “ciğerlerini çok iyi bildiğim” o kimisi Yeşil, kimisi sol ya da kimisi sosyal demokrat “maskeli” Avrupa’nın sözde “insan hakları savunucuları” ve “demokrasi havarileri” hakkında bazı gerçekleri anlatmak istiyorum.

Türkiye’nin her seferinde demokratik seçimlerle ezici bir çoğunluk tarafından seçilen lideri Recep Tayyip Erdoğan’ı “diktatör” olmakla suçlayacak kadar terbiyesizleşen ve demokratik tercihini kullanan milyonlarca Türk seçmene hakaret eden bu çevreler Recep Tayyip Erdoğan’ı ve AK Parti’yi son yıllarda MHP ile işbirliği yaptığı için çok sert eleştirmekteydiler. Avrupa’nın yukarıda sözünü ettiğim sözde “çok demokratları” rahmetli Alparslan Türkeş’i, Devlet Bahçeli’yi ve MHP’yi her fırsatını bulduklarında çok çirkin bir şekilde karalamaktan hiç geri kalmadılar. MHP’yi neredeyse “demokrasi düşmanı” olarak tanımladılar her zaman.

Hatta bununla yetinmediler. Avrupa’da dernekler kurarak örgütlenen Ülkücülere karşı her türlü “dışlayıcı” davranış ve uygulamadan geri durmadılar. Bir çok Türkiye kökenli yerel politikacı sadece ve sadece MHP’ye sempati duyduğunu ve Ülkücü olduğunu söyleyen derneklerin toplantılarına ya da etkinliklerine katıldıkları için partilerinden atıldırlar. Yani Katolik Kilisesi’nin o karanlık dönemlerinde gündeme gelen “afaroz edilme” uygulaması Türkiye kökenli yerel politikacılar ve hatta Hamburg’da bir eyalet meclisi üyesi Ülkücülerin konuğu olduğunda anında gerçekleştirildi. Türkiye kökenli bir Yeşil, sol, sosyal demokrat ya da Hristyan demokrat parti üyesi ülkücülerin yanında gözüktüğünde siyasi hayatı sona erer. Bu aslında tam bir demokrasi skandalı. Ama son yıllarda Avrupa’da demokrasi kuralları Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyen Türkler söz konusu olduğunda hemen rafa kaldırılmakta.

Saadet Partisi için de daha düne kadar durum hiç farklı değildi. Özellikle “Milli Görüş” söz konusu olduğunda halen devam etmekte olan mahkemeler ve istihbarat birimlerinin sürekli takipleri gündeme gelmekte Avrupa’da. Hem Milli Görüş hem de Saadet Partisi daha düne kadar “anayasa için sakıncalı” konumda tanımlanmaktaydı en başta Almanya’da! Bu da özünde tam bir demokrasi skandalı aslında.

Peki ne oldu da Avrupa’da Türkiye karşıtları ve daha düne kadar MHP ya da Saadet Partisi dendiğinde “düşman” muamelesi yapan Avrupalı çevreler şimdi eski MHP’lileri ve Recep Tayyip Erdoğan’a karşı Cumhurbaşkanı adayı çıkaran Saadet Partisi’ni böylesine “çok sevmeye” başladılar.

Onca yıldır yaşamakta olduğum Avrupa’da bazı Avrupalıların bu hallerini ilgiyle izlemekteyim.

Almanya’da, Belçika’da, Hollanda’da, İsveç’te, İsviçre’de ya da Avusturya’da MHP’ye açık bir şekilde düşman olan hükümet çevreleri, resmi kurumlar ve siyasi partiler hatta Katolik ve Protestan Kiliseleri ve Türkiye düşmanlığıyla tanınmış sendikalar MHP’nin eski üyesi ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’e tam destek vermekteler? Bu çevrelerin hiç biri “aptal” ya da “cahil” değil. Türkiye konusunda bilgililer. Meral Akşener MHP’nin İçişleri Bakanı olduğunda onu “şahin” diye karalayan bu çevreler şimdi onu “güvercin” olarak “destekleyelim ve besleyelim” çağrısı yapmaktalar!

Aynı çevreler ne oldu da şimdi Saadet Partisi’ni AK Parti’ye karşı “SPD ve CHP’nin kardeş partisi olarak” desteklemekteler? Haberimiz olmadan Saadet Partisi “Sosyalist Enternasyonal’e üye mi oldu?”

Çünkü Alman sosyal demokrat partisi SPD temsilcileri bir dönem “CHP’yi MHP’den farkı yok” diyerek Sosyalist Enternasyonel’den attırmaya çalışıyorlardı. Şimdi aynı SPD’liler büyük bir çoşkuyla CHP, (MHP’den ayrılanların oluşturduğu İYİ Parti ve Saadet Partisi’ni” desteklemekteler.

Utanmasalar 24 Haziran 2018 Erken Seçimi’nin CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve DP ittifakı kazansın diye kiliselerde ayinler düzenleyecekler!

Çok merak ediyorum CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve DP’nin iyi niyetli ve yurtsever üyelerinin hiç mi kafası karışmıyor? “Türkiye ve İslam düşmanlığı ile nam salmış bazı Avrupalı çevreler nasıl oluyor da birden bu derece İYİ Parti ve Saadet Partisi “dostu” oluverdiler” sorusunu sormuyorlar mı?

Bu soruyu sorduklarında oynanan oyunu ve Türkiye’ye zarar vermekten başka hiç bir hedefi olmayan planları da görecekler.

Avrupa’nın malum çevreleri “demokratik, sosyal ve güçlü Türkiye’yi” istemiyor! Bu nedenle de kendi ülkesinde yasakladığı, karaladığı ve haklarında demediğini bırakmadığı Türk politikacıları ve partilerini sırf Recep Tayyip Erdoğan bir kaç oy eksik alsın umuduyla tüm güçleriyle desteklemekteler.

Bu seçim bir kez daha Türkiye karşıtlarının gerçek yüzünü teşhir etmekte!