Hem Fransa'da hem de dünya genelinde Emmanuel Macron'un politikalarının Nicolas Sarkozy'den daha "kötü" olduğu konusunda artık kimsenin şüphesi yok. Ancak Macron'un yanlış politikalarının faturasını ödemek zorunda kalan Fransız vatandaşları artık "dur" diyor.
Fransa’nın “büyük umudu” olma hayaliyle Fransa Devlet Başkanı olan Emmanuel Macron “büyük bir hayal kırıklığı” olmuş durumda. Macron’u seçenlerin içinde pişman olanların sayısı her geçen gün artmakta.
AB üyesi olmak için ülkelerinin bile adını değiştirip “Kuzey Makedonya” yapacak kadar büyük hata yapan Makedonların mı ahı tuttu?
Yoksa Libya’da Macron’un desteklediği savaş baronunun katlettiği kurbanların mı ahı tuttu?
Ya da DAEŞ üyesi olan Fransız vatandaşı teröristlerin eşlerini ve çocuklarını ülkeye almadığı için bu Fransız vatandaşı kadınların ve çocukların mı ahı tuttu?
Suriye’de desteklediği terör örgütü YPG’nin katlettiği masum insanların mı ahı tuttu?
Bu listeyi uzatabiliriz. Hem Fransa’da hem de dünya genelinde Emmanuel Macron’un politikalarının Nicolas Sarkozy’den daha “kötü” olduğu konusunda artık kimsenin şüphesi yok. Ancak Macron’un yanlış politikalarının faturasını ödemek zorunda kalan Fransız vatandaşları artık “dur” diyor.
Sadece sarı yelekliler değil artık her meslek grubu ve onları temsil eden sivil toplum örgütleri sokakta.
Aslında mesela artık sadece “emeklilik konusundaki reform” değil. Hem grevler hem de eylemler artık çok daha fazlasını hedeflemekteler. Fransa’da sokaklarda en çok duyulan slogan. “Macron, démission!”. Macron’un “suni liberal grubu ve onun destekçileri” sürekli azalırken Le Pen güçleniyor. Sadece o değil. Yeşiller, muhafazakarlar, sosyalistler, komünistler ve tüm diğer Macron’a muhalif olanlar artık “yeni rüyalar” peşindeler.
Aslında “emeklilik reformu” konusunda Macron haklı. Fransa ekonomisi iyi gitmiyor. Buna karşın Fransa’da var olan sayısız emeklilik olanakları ve 55 yaşında emeklilik “lüksü” bize Yunanistan’ın geçmişini ve batışını hatırlatıyor. 40’ın üzerinde farklı emeklilik olan Fransa’da emekliler AB içinde ne yüksek emekli maaşı alanlar olarak ilk sıradalar. Fransa’nın bu duruma uzun süre dayanabilmesi çok zor. Avrupa’da 55 yaşında emeklilik “tembelliğine” alışan Fransızların sokağa dökülmesine de şaşırmıyoruz. Üstelik daha erken ve farklı avantajlar bile söz konusu. Emekliler arasında “eşitsizlikler” de kabul edilemez durumda.
Bu açıdan bakıldığında Fransa’nın yıllardır bu konuda reforma ihtiyacı var. Ancak sokağa çıkma ve hükümeti bezdirme konusunda oldukça tecrübeli olan Fransız vatandaşları buna izin vermediler. Jaques Chirac ve Nicolas Sarkozy de denediler ve başaramadılar.
Emmanuel Macron’un da başarması imkansız. Çünkü her alanda hata yaparak gücünü yitirdi. Şimdi haklı olduğu bir konuda vatandaştan geniş destek bulma şansı yok. Hatta mesele artık “emeklilik” olmaktan çıktı. Birçok meslek grubu kendi alanları için talepler ve beklentiler ile grevlere destek vermekteler. Sarı Yelekliler konusuna hiç değinmiyoruz. Bu cumartesi gününden itibaren nasıl daha da sayıca güçlendiklerini göreceğiz.
Macron’un tüm bu gelişmelere cevabı ise AB açısından kabul edilemeyecek orandaki polis şiddeti aslında her şeyi daha da “berbat” bir hale getirmekte.
“Kara Perşembe” bitmedi ve devam ediyor.
Sadece perşembe günü 1,5 milyon çalışan grevdeydi. Hızlı trenlerin yüzde 90’ı ve banliyö trenlerinin yüzde 70’i devre dışı kaldı. Uluslararası tren bağlantısı kesildi. Uçaklar iptal oldu. Toplu taşımacılık çöktü. Sadece Paris’te öğretmenlerin yüzde 78’i grev yaptığından okullar, ana okulları ve kreşler kapalı kaldı.
800.000 çalışan sokaklarda eylem yaptı. Şiddet yanlıları da fırsatı değerlendirdi.
Cuma günü farklı değildi. Ve dün, Sarı Yeleklilerin düzenli eylem günü cumartesi de yoğun geçti. İnternet üzerinden organize olan eylemler aynı zamanda “internetin de gücünü” belgelemekte.
Bir yandan Macron, Amerikan dijital-şirketlerinden vergi istediği için ABD’nin Fransız ürünlerine yüzde yüz oranında yani 2,4 milyar dolar vergi uygulaması getireceğini açıklaması Fransız ekonomisine büyük darbe vururken diğer yandan grevler ekonomiyi daha da zorlamaktalar. ABD’ye ihraç ettikleri şampanya, süt ürünleri, kozmetik malzemeleri ve diğer ürünler nedeniyle sorun yaşayacak olan Fransızlar şimdi bir de grevlerin neden olduğu kayıplarını karşılamak zorundalar.
Üstelik bu grevler tüm Avrupa’yı da etkilemekte. Sadece demiryolları ve hava trafiği açısından değil. Fransa ile farklı alanlarda sıkı iş birliği halindeki sektörler de grevlerin olumsuz etkilerine maruz kalmaktalar.
Kısacası “Macron, démission!” diyenlere çıkarları gereği hak verenler sadece Fransız vatandaşları değil. Örneğin çok kısa zaman önce Fransız CSA (Peugeot/Citroen) tarafından satın alınan Almanya’daki Opel fabrikasının işçileri de Fransa’nın bu gidişatı karşısında kara, kara düşünmeye başladılar. Haklılar.