Geçtiğimiz pazar günü Almanya'nın doğusundaki beş eyaletten biri olan Thüringen Eyalet Parlamentosu seçiminde bir ilk gerçekleşti.
Eski sosyalist Doğu Almanya’nın o zamanki iktidar partisi SED’nin devamı olan Sol Parti birinci parti oldu. Okurlarımız için daha açık yazalım: Hala komünistlerin umudu olan, sosyalist bir Almanya hedefine sahip olan ve günümüz Almanya’sıyla sorunlu Sol Parti yüzde 31 oy olarak birinci parti oldu. Bu Almanya’da bir ilk. Sol Parti aslında beş Doğu Alman eyaletinde yüksek oy almaktaydı. Ancak her şeye rağmen birinci parti konumuna gelememişti. Pazar günü bu hedefine de ulaştı.
Almanya’nın AB üyesi olması ile sorunlu, NATO’ya karşı, Rusya’ya ambargo yapılmasına karşı, Almanya’nın ekonomik sistemini değiştirmek isteyen Sol Parti seçmenlerin üçte birinin oyunu alarak Almanya’da dengelerin değişmekte olduğunu gösterdi.
Sol Parti, Thüringen’de SPD ve Yeşiller ile bir koalisyon hükümeti oluşturmuştu ve başbakan da Sol Parti’den Bodo Ramelow’du. Bu koalisyon hükümeti sayesinde SPD ve Yeşiller’in oylarını da almasını bildi. SPD ve Yeşiller kaybederken kazanan Sol Parti oldu. Radikallerle “iş birliği” bir kez daha “radikalllere” yaradı.
Sadece bu kadar olsa iyi!
Thüringen Eyalet Meclisi seçimlerinde en başarılı olan parti ise AfD. AfD yüzde 23,4 oy oranı ile ikinci parti oldu. AfD’nin Berlin’deki yöneticilerinin bile fazla “radikal” bulduğu Thüringen AfD Başkanı Björn Höcke aşırı sağcı ve popülist sloganlarıyla oyların dörtte birini almayı başardı. Sol Parti ve Yeşiller’in “faşist” diye tanımladığı Björn Höcke’nin temsil ettiği AfD zihniyeti, Almanya’nın en uç “aşırı sağ-popülist” olanı olarak yüzde 23,4 oy oranı alırken son seçimlere göre oy oranını da yüzde 12,8 arttırma başarısını gösterdi.
Björn Höcke’nin AfD’si kesinlikle Avrupa ve AB karşıtı. Sanırım Höcke’nin sığınmacılar, yabancılar ya da Müslümanlar konusunda “iyi düşünceleri” olmadığını yazmama gerek yoktur. “Björn Höcke’nin yanında Marie Le Pen “liberal” kalabilir” dersem her şey anlaşılır.
Kısacası Almanya’nın Thüringen Eyaleti’nde Alman merkez partilerinin “demokrat olarak tanımlamadıkları” biri aşırı solcu diğeri aşırı sağcı iki parti toplam yüzde 54,4 oy oranına ulaştılar.
Bu iki parti birbirlerine “düşman” olsalar da birçok konuda aynı görüşe sahipler. Avrupa karşıtlığı, AB karşıtlığı ya da Türkiye düşmanlığı gibi konularda hiçbir farkları yok. Sadece terör örgütü PKK söz konusu olduğunda Sol Parti, PKK ya da SDG gibi terör örgütlerini destekler ve meclislerde onların paçavraları ile fotoğraf çektirirken AfD, PKK gibi terör örgütlerine tamamen karşı. Bu konuda anlaşmaları mümkün değil. Sol Parti, terörü destekleyen yabancılara karşı değil. AfD ise yabancıların tamamı ile sorunlu.
Merkez partilerinin yanlış ve seçmene güven vermeyen politikaları bu sonuca neden olurken onların hali de çok kötü.
Thüringen Eyalet Meclisi seçiminde CDU yüzde 11,7 0y oranında bir kayba uğrayarak ancak yüzde 21,8 oranında oy alabildi. Oysa bu eyalette yıllardır en güçlü parti CDU’ydu.
Son yıllarda zaten çok kötü durumda olan SPD ise kaybetmeye devam ediyor. Yüzde 4,2 oy oranında kayıp ile ancak yüzde 8,2 oy oranına ulaşabildi. Federal düzeyde ancak yüzde 13 oy alabilen SPD, Almanya’nın doğusunda da neredeyse her eyalette ancak yüzde 8 oy oranına sahip.
Federal düzeyde neredeyse birinci olan Yeşiller ise Almanya’nın doğusunda pek destek bulamıyorlar. Yüzde 5,2 oy oranıyla ancak mecliste kalmayı başarabildiler.
Liberallerin hali ise tam bir “komedi”. FDP, Almanya’nın doğusunda ilk defa bir eyalet meclisine girmeyi başardı. Sadece 5 oy fazla alarak yüzde 5 oranına ulaşabildi. Buna rağmen FDP çok sevindi. 5 oy sayesinde Thüringen Eyalet Meclisi’ne girdiler ve belki de FDP sayesinde bir koalisyon hükümeti kurulabilecek.
Sol Parti’nin 29, AfD’nin 22, CDU’nun 21, SPD’nin 8, Yeşiller’in 5 ve FDP’nin 5 milletvekilinin olduğu Thüringen Eyalet Meclisi’nde şimdi bir hükümet kurulması çok zor gözüküyor. Toplam 90 milletvekilinin olduğu mecliste hükümet oluşturmak için 46 vekile ihtiyaç var. Sol Parti, SPD ve Yeşiller ancak 42 sayısına ulaşabilmekteler. FDP, Sol Parti ile koalisyonu ret ediyor. CDU, Sol Parti ve AfD ile bir koalisyonu ret ediyor.
Nasıl bir koalisyon ya da azınlık hükümeti çözümü bulacaklarını hep birlikte izleyeceğiz.
Ancak en son Suriye’de Güvenli Bölge önerisi konusunda Almanya Savunma Bakanı ve Dışişleri Bakanı’nın ne kadar farklı konuştuğunu da gördüğümüz federal hükümetin bu seçimler sonrasında hali de pek parlak değil.
Merkez partiler seçmenin güvenini kaybettikçe radikaller kazanıyor. Almanya için bu gidiş hiç iyi değil!