13 Kasım 2019 Çarşamba günü Türkiye Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump'ın davetlisi olarak ABD'deydi.
İki lider arasında yapılan görüşmeler sonunda ABD’de Türkiye karşıtı faaliyetler içinde olan çevreler büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Erdoğan ve Trump, iki ülke arasında var olan sorunların çözülmesi yolunda olumlu adımlar atmak konusunda uzlaştılar. Açık söylemek gerekirse Türkiye, ABD için çok önemli bir müttefik. Aynı zamanda önemli bir ticari “partner”. ABD de Türkiye için çok önemli bir müttefik. Türkiye ve ABD ilişkileri öyle kolay “bitti artık” denilecek ilişkiler değil. İki ülkenin birbirlerine ihtiyacı var.
Türkiye Devlet Başkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Trump işte bu gerçeği bir kez daha gözler önüne serdiler ve iki ülke arasında “kriz çıkarmak” isteyenler amaçlarına ulaşamadı.
Avrupa’da da bu nedenle üzülenler olduğunu iyi biliyoruz. 13 Kasım 2019 günü ABD’den Türkiye’ye yönelik olumsuz haberler bekleyenler bir kez daha hüsrana uğradı.
Oysa örneğin Avrupa Parlamentosu’nda 13 Kasım 2019 günü özel toplantılar düzenlemişlerdi.
Sosyal demokrat meclis grubu milletvekili Demetris Papadakis, 13 Kasım 2019 akşamı “1974’te gerçekleşen Kıbrıs Barış Harekatı” üzerine bir “propaganda” toplantısına davet etmişti. “Kayıp şahıslar” konusunu bir kez daha istismar etmek amacıyla yapılan bu toplantılar nedense hep Türkiye ile ilgili gündemler söz konusu olduğunda yoğunlaşıyor. Türkiye ile ilgili hangi konu konuşulursa konuşulsun bazı Yunan ve Kıbrıslı Rum milletvekilleri ya toplantılara katılıp konuyla hiç ilgisi olmayan “Kıbrıs ve Türkiye” üzerine her zaman tekrarladıkları “saçmalıkları” anlatıyorlar ya da işte böyle toplantılar yapıyorlar. Oysa eğer gerçekten Kıbrıs’ta “kayıp şahıslar” üzerine konuşmak gerekiyorsa 1959 ve 1974 yılları arasında kaybolan Kıbrıslı Türkler üzerine de konuşmak gerekiyor. Ama ne yazık ki mesele “kayıp şahıslar” değil. Kıbrıs’ın güneyinde hala “en iyi Türk ölü Türk’tür” cümlesini konuşanların oldukça çok olduğu gerçeğine rağmen bu konuda Brüksel’de nedense hiç kimse konuşmuyor. Neyse ki Rum milletvekillerinin saçmalıklarından herkes bıkmış olmalı ki yaptıkları toplantılara da kimse gelmiyor.
13 Kasım 2019 Çarşamba Günü Türkiye hakkında ABD’den “olumsuz” haber bekleyen başkaları da elbette boş durmayıp Avrupa Parlamentosu’nda Amerikalı bir misafiri konuk ettiler. AP milletvekilleri Bert-Jan Ruissen ve Peter van Dalen organize ettikleri bir konferansa Andrew Brunson’u konuşmacı olarak davet ettiler.
Andrew Brunson Avrupa’da pek tanınmadığı için kısaca tanıtalım. Kendisi uzun yıllar Türkiye’de yaşamış ve ilginç bir şekilde Türkiye’nin her köşesinde “network” oluşturmuş bir “papaz”. Kendisinin “papaz” olmasının yanı sıra Türkiye’de bir “Amerikan ajanı” olarak suçlanıp yargılandığını da hatırlatmakta yarar var. Türkiye ile ABD arasında bir “Brunson” krizi yaşanmasında da başrol oynayan bir “papaz”. Serbest kaldıktan sonra da özel bir uçakla döndüğü ABD’de Türkiye’ye yönelik düşmanlık besleyen kesimlerin toplantılarının vaz geçilmez ismi olarak izlenen bir “papaz”. ABD’de Evanjelistlerin propaganda çalışmalarında oldukça önemli bir rol üstlenen Brunson anlaşılan şimdi Avrupa’da da propaganda için kullanılmaya başlandı.
Aslında Avrupa Parlamentosu’nda ne işi var denilebilir. Zaten konuşmacısı olduğu toplantıya da başlama saatinde yeterince katılım olmadığı için toplantısı geç başladı. Yoğun bir telefon trafiği sonucu küçük toplantı salonunun dolması sağlanabildi. Toplantının konusu ise “Türkiye’de inanç özgürlüğü” idi.
Andrew Brunson, Evanjelistlerden bildiğimiz klasik “İslam karşıtı” konuşmasını yaparken dinleyenler sanırım biraz şaşırmıştır. Çünkü aslında asıl konusu olan Türkiye’deki Hristiyanlara yönelik genel eleştiriler dışında hiçbir şey söylemedi. Türkiye ve İran’ı hedef alan konuşmasında açık adres vermese de PKK terör örgütünü ve onun Suriye’deki uzantısı YPG terör örgütünü, Türkiye ve İran’a ve Siyasi İslam’a karşı Hristiyan dünyasını savunacak güçler olarak tanımladı. Daha birçok saçmalıklar dile getirdi. Elbette bu anlattığı “komplo teorilerinin” müşterisi yani “alıcısı” var. Toplantıya katılan HDP temsilcileri Brunson’ın konuştuklarında çok hoşnut kaldıklarını yaptıkları konuşmaları ile dile getirdiler. Şaşırmadık.
Kısaca anlatmak istediğimiz aslında Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye karşıtlarının bu tarz toplantılarla bir şey elde edemeyeceği gerçeği. Boşa kürek çekiyorlar.
Öyle olduğu da 12 Kasım 2019 günü yapılan Savunma ve Güvenlik Alt Komisyonu toplantısında bir kez daha kanıtlandı. Türkiye ile ilgili komite üyelerinin de katıldığı bu toplantıda hangi konu konuşulursa konuşulsun ve konuyla ilgili olsun ya da olmasın Türkiye düşmanlığı ile nam salmış milletvekilleri ve parlamentoda tek işleri “Türkiye hakkında olumsuz propaganda yapmak” olduğunu sandığımız Kıbrıslı Rum milletvekilleri Türkiye aleyhine konuşmalar yaptılar. Ancak bu konuşmalar “düşmanlık ve kin” dolu konuşmalar olduğundan içerikleri de hep gerçek dışı oldu.
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyini işgal ettiğini ve daha önce de Kıbrıs’ın kuzeyini işgal ettiğini anlatanlar, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde petrol kıyılarını ele geçirdiğini iddia edenler, Türkiye’nin Suriye’den hiç çıkmayacağı kehanetinde bulunalar ve daha birçok buna benzer “palavra” dile getirildi. Yalanlar büyüdükçe her zaman toplantının kalitesi de düşüyor doğal olarak. Türkiye hakkında “bilgisizce” ya da “kasıtlı” gerçek dışı iddialarda bulunan milletvekilleri Türkiye eleştirel gözle bakan uzmanların bile tepkisine yol açmakta.
12 Kasım 2019 günü de böyle oldu. Bir milletvekili diğerleri gibi saçma iddialar dile getirdikten sonra “Türkiye Suriye’de soykırım yapıyor” deyince “EU Instute for Security Studies (EUISS)” temsilcisi dayanamadı ve “yeter artık saçmalamayın” demek zorunda kaldı. Oyunları bozulan milletvekillerinin şaşkın bakışları altında Soykırım tarihte örneğin Nazi Almanya’sında oldu ve milyonlarca Musevi katledildi. Türkiye’ye böyle bir suçlama yapılamaz. Ne dediğiniz bilin” dedikten sonra da yapılan konuşmaların gerçek dışı iddialardan oluştuğunu ve hiçbirinin doğru olmadığını tek tek açıklayarak anlattı.
Elbette Türkiye düşmanı milletvekilleri ikna olmadılar ve “Komisyonda gerçekleri konuşan” birinin olması onları çok rahatsız etti.
Biz ise sevindik. Çünkü Avrupa Birliği’nde ve Avrupa Parlamentosu’nda meydanın “sadece Türkiye düşmanlığı yapanlara” bırakılmadığını biliyoruz. “Türkiye düşmanlığı” en başta Avrupa Birliği’nin çıkarları ile çelişmekte. Türkiye düşmanlığı yapanlar en başta AB’nin çıkarlarına zarar vermekteler.