DEAŞ terör örgütü artık Suriye ve Irak'ta neredeyse tamamen yok edilmiş vaziyette.
Türkiye’nin teröre karşı top yekün mücadelesi ve Suriye’de gerçekleştirdiği askeri harekatlar sayesinde DEAŞ’ın binlerce teröristi ya etkisiz hale getirildi ya da teslim oldu.
DEAŞ terör örgütü yok edilirken de zaten bilinmekte olan bir gerçek daha da gün yüzüne çıktı. DEAŞ terör örgütünün mensubu olan teröristler sadece Suriyeli ya da Iraklı değildi. DEAŞ’ın asıl gücünü toplam 40 ülkeden gelip DEAŞ’a katılan 40 bin terörist oluşturuyordu.
40 bin “yabancı ülke vatandaşı” teröristin ise yaklaşık 3 bin kadarı Avrupa ülkelerinden gelmişti. 2 bin kadarı sadece Fransa’dan olan bu teröristlerin geldiği diğer ülkeler Hollanda, Almanya, Belçika, İsveç, Danimarka ve diğer Avrupa ülkeleri.
Avrupa ülkelerinin aslında bu konuda bir özeleştiri vermesi gerekir.
Acaba niçin bunca genç insan Avrupa’daki yaşamlarını bırakıp, insanlık düşmanı bir terör örgütünün propagandasına kanarak Suriye ya da Irak’a gittiler?
Bu sorumuz sadece DEAŞ terör örgütü için değil. Aynı zamanda PKK ve YPG terör örgütleri de aynı yöntemlerle Avrupalı gençleri teröre teşvik etmekteler!
Avrupa ülkelerinde “yabancı” ve “Müslüman” oldukları için hep dışlanan gençler genellikle DEAŞ terör örgütüne katıldılar. Avrupa’da doğan ve doğdukları ülkenin vatandaşlığına sahip olan bu insanlar “ayrımcılık” nedeniyle kendilerini içinde yaşadıkları topluma ait hissedemediler. “İstenmeyen” vatandaşlar olduklarına inandılar. Ve büyük bir hata yaparak DEAŞ gibi terör örgütlerinin propagandasına kanarak “ölüm yolculuğuna” çıktılar.
Çünkü “dışlandıkları”, “istenmedikleri” ve “kendilerini ona ait hissedemedikleri” Avrupa’ya bir “alternatif” bulduklarını sandılar. Hem teröre alet olup insanları öldürdüler hem de kendileri öldü.
Avrupa ülkeleri şimdi sanki bu gençler ile hiç ilgileri yokmuş gibi davranıyor. Oysa bu gençlerin “terörist” olmalarının sorumluluğunu taşıyanlar arasında onların vatandaşı oldukları ama onlara “yabancı” muamelesi yapan Avrupa ülkeleri de var.
Şimdi bu 3 bin kadar Avrupalı “istenmeyen” teröristlerden çoğu öldü. Geriye kalanların arasında ise çok sayıda çocuk ve kadın var. Avrupa ise bu gerçeği kabul etmek istemiyor ve kendi vatandaşlarını geri almamak için her yola başvuruyor. Bir büyük sorumsuzluk örneği daha sergilenmekte.
Oysa İsveç’ten 45 yetişkin ve 57 çocuk, İngiltere’den 8 yetişkin ve 10 çocuk, Fransa’dan 130 yetişkin ve 320 çocuk, Danimarka’dan 8 yetişkin ve 13 çocuk, Avusturya’dan 3 yetişkin, İtalya’dan 6 yetişkin, İspanya’dan 4 yetişkin ve 17 çocuk, Hollanda’dan 50 yetişkin ve 90 çocuk, Finlandiya’dan 13 yetişkin ve 33 çocuk, Belçika’dan 57 yetişkin ve 69 çocuk ve Almanya’dan 124 yetişkin ve 138 çocuk sadece şu anda bildiğimiz rakamlar!
Bu çocuklar ve çoğu kadın olan yetişkinler şimdi Avrupa’nın “istenmeyen çocukları”.
Fransa, DEAŞ’lı vatandaşlarının Suriye'de yargılanmasını istiyor. Ancak, yargılamayı kimin yapacağı ve hala PKK ve YPG terör örgütü kontrolünde olan yerlerdeki Fransızların ne olacağı henüz net değil..
İngiltere de DEAŞ’a katılan vatandaşlarını geri istemiyor. İlk adımı da attı.15 yaşındayken Suriye'ye kaçan ve hamile olduğunu söyleyerek evine dönmek isteyen DEAŞ'lı terörist Şemima Begüm ülkesine kabul edilmedi. İngiltere bununla da kalmadı, hamile kadını vatandaşlıktan çıkardı.
İngiltere’nin ayrıca bir de önerisi var. Avrupalı DEAŞlı teröristlerin, ABD'nin Guantanamo'da El Kaide üyelerini hapsettiği cezaevine götürülmesini istiyor. Bu öneri gerçekten çok çirkin bir çözüm.
Türkiye’de de şu anda hapishanelerde 200 civarında DEAŞ mensubu Avrupalı terörist var. Ayrıca Barış Pınarı Harekatı sırasında bir kısmı kadın ve çocuk olan 287 DEAŞ’lı da bulunmakta. Bu şahısların hepsi Avrupa ülkelerinin vatandaşları.
İlginçtir! PKK terör örgütüne destek veren Avrupalılar haklı olarak yakalanıp, yargılandığında hemen Türkiye’yi eleştiren ve vatandaşlarının serbest bırakılmasını isteyen Avrupa ülkeleri DEAŞ söz konusu olduğunda vatandaşlarını istemiyorlar. Tipik bir “çifte standart” uygulaması! Avrupa ülkelerinin “sevdiği” teröristler ve “sevmediği” teröristler olduğunu görmekteyiz.
Türkiye İçişleri Bakanı Süleyman Soylu haklı olarak bu duruma tepki göstermekte.
“Şimdi de elimizde bulunanları elbetteki ülkelerine göndereceğiz. Ancak Avrupa yeni bir metot belirledi. Belirledikleri metot, “Biz bunları vatandaşlıktan çıkaralım. Bunlar, bulundukları yerlerde yargılansınlar.’” diyorlar. Bu durumu kabul etmek mümkün değildir. Hiç üzülmesinler, biz elimizdeki DEAŞ’llılarıi ister vatandaşlıktan çıkarsınlar ister çıkarmasınlar kendi ülkelerine göndeririz." diyen İçişleri Bakanı haklı!
Avrupa ülkeleri ve AB bu konuda üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmeli ve vatandaşlarına sahip çıkmalılar. Özellikle çocukların günahı yok! Bu çocukların tüm akrabaları da Avrupa’da. Anneleri ve babaları “istenmeyen” bu çocuklar “istenmeyen” olmayı hak etmiyorlar!
AB eğer kendi değerlerine saygılı ise bu duruma bir çözüm bulmak zorunda!