Muhalefetin hiçbir gayret ve çaba sarf etmeden, "gökten inen sofra" gibi kendi kendine olacağını zanneden zihniyet, bu nasipsizliğin en büyük sebebidir.
İrfân altyapısının dile yansımasının en güzel örneklerini taşıyan Türkçemizdeki “yarım hekim candan, yarım hoca imandan eder” sözünü sıcak siyâset yapımıza da uygulayabiliriz. Her şeyin bol bol bulunduğu ülkemize, Allah işini yapan bir muhalefet nasip etmiyor. Muhalefetin hiçbir gayret ve çaba sarf etmeden, “gökten inen sofra” gibi kendi kendine olacağını zanneden zihniyet, bu nasipsizliğin en büyük sebebidir.
İktidar olsa bile çalışmak gibi bir alışkanlığı olmayan ve iktidar olmak için de seçime tek parti olarak girmesi gereken muhalefet anlayışımız, tam bir “devletçi” anlayış ile hareket ediyor. Öyle ki, neredeyse açık açık muhalefeti de devletin yapmasını istiyor. Zîra devlet ile iktidârı birbirine eşit görüyor. Her şeyi devletten bekleyen anlayışla muhalefeti de devlet=iktidar’ın görev ve sorumluluğu zannediyor. “Neme lâzım” diyerek yan gelip yatan ve muhalefet olarak icraat yapmayı sâdece “istemezük” demek olarak gören muhalefetin rol modeli olan CHP, artık tam anlamıyla kulağının üstüne yatıp daldığı uykudan uyanamama sorunu yaşamaktadır.
“Dinime küfreden Müslüman olsa” sözü mucibince en azından itiraz ettiği şeyi öğrenme çabası bile göstermeyen bir muhalefet, olsa olsa Allâh’ın şefkat tokadıdır. Demek ki Allah bu milleti seviyor da tokadı yumuşak vuruyor.
Ama Türkiye olarak bizim böyle bir muhalefet ile siyâsî hayâtımızı sürdürme lüksümüz yoktur. Bu muhalefetin sebep olduğu ayak bağları ile koşmaya çalışmak gibi bir isrâf imkânımız da yoktur.
Okuma-yazma oranını yükseltme bahanesiyle alfabeyi değiştiren CHP’nin hem anlamda “okuma zâfiyeti” içinde olduğunu görüyoruz. 16 Nisan’dan sonra değişecek olan sistemde yürütme erkinde hâlâ başbakanlık olduğu gafını, “biz ezbere hem de tersinden bile okuruz” diye geçiştirmeye çalışma okumamanın en bâriz ispâtıdır. Bu konuda çok şey yazıldı, söylendi hatta bu gafı unutturacak uluslararası diplomatik skandallar bile yaşandı. Ancak görünen o ki, CHP tepkileri okumuyor ve hiçbir şey olmamış gibi devam ediyor. Daha kötüsü, partinin adındaki “halk”ın zekâsıyla dalga geçme hatâsında ısrar ediyor.
Anlamak ve yapıcı muhalefet yapması gerekirken, okumayan bir muhalefet anlayışının 16 Nisan’daki “hayır” söylemi, “tek adamlık”, “seçilmiş padişahlık”, “Atatürk’e bile verilmeyen yetkiler” gibi ifâdelerle doldurulmaya çalışılıyor. Böyle bir muhalefetin demokrasiye katkı sağlamasını beklemek maalesef zaman kaybı olur. Maalesef diyorum çünkü demokrasimizin daha da gelişmesi ancak ve ancak ciddi karşıt fikirlerle mümkündür. Ama “hiçbir şey değişmezse her şey çok güzel olacak” sloganı da bu ciddiyetten çok uzaklarda olduklarını göstermektedir. Bu slogan, ciddiye alınamayacak kadar içi boş ve kulağın üstüne yatıp bilinçsizce sayıklarcasına ağızda gevelenen bir söylemdir.