Gösteriş için gittiğiniz Umre turlarından istediği verimi alamadınız… Şimdi de benim insanımın acısı üstünde tur düzenliyorsunuz.

Duydum ki birileri üçer beşer ünlüleri toplayıp, deprem bölgesine götürüyormuş. Resmen tatil tur şirketleri gibi, afet bölgesine “tur” düzenliyorlarmış. Ve sıkı durun… Bu turda her şey bedavaymış! Uçak bileti, konaklama, günlük aktiviteler hatta verilecek hediyeler. Ziyaret edilecek yerler, itinayla belirleniyormuş. En güzel fotoğrafların çekileceği AFAD çadır bölgeleri, en renkli aktivitelerin yapılacağı kreş çadırları, en güzel yemeklerin dağıtıldığı aş evleri bir bir seçiliyormuş. Bitti mi? Tabi ki bitmediiii… Hangi çadırların ziyaret edileceği, hangi ailelerin sırtının sıvanacağı, hangi çocukların başı okşanacak belliymiş. Ve buna “Moral Turu” diyorlarmış. Tüm iyi niyetleriyle, tamamen Allah için yapıyorlarmış. Tek dertleri depremzedeler ve onların psikolojileriymiş. İşin aslı astarı; o bölgede bu felaketi yaşayan biri olsam… Annemi, babamı, kardeşimi, evladımı, yakınlarımı kaybetmiş olsam. Michael Jackson ile Zeki Müren mezarından çıkıp gelse, acaba umurum da olur mu? Dönüp bakar mıyım, baksam görür müyüm? Bana gram moral olur mu? Olmaz, o-la-maaazz! Siz insanlarla dalga mı geçiyorsunuz? O düzenlediğiniz turların kime ne faydası var, altında yatan menfaatlerinizi bilmiyor, çözemiyor muyuz? Boşa, beleşe yapmadığınızı… İyilik adı altında bilumum devlet kurum ve kuruluşlarından destek istediğinizi ve aldığınızı... Sponsorluk için kapı kapı dolaştığınızı... Hayır yapıyormuş gibi verdiğiniz pozları, kare kare basına servis ettiğinizi... Böyle bir felaketi kendi kirli emelleriniz için kullanıp unvan, title sahibi olmak için uğraştığınızı… O komik turunuzdaki sözde ünlülerin küçük hesaplarını… Davetinize icabet etmeyenleri de yerin dibine soktuğunuzu, sizce görmüyor muyuz? Ayan beyan görüyoruz işte… Gösteriş için gittiğiniz Umre turlarından istediği verimi alamadınız… Şimdi de benim insanımın acısı üstünde tur düzenliyorsunuz.

Onlar…

Yeter artık, kimse onlara laf etmesin! Susun, durun demesin! Zaten susacakları kadar sustular, duracakları kadar durdular. Siz sesten rahatsız oldunuz, hiç tereddüt etmeden seslerini kıstılar. İstek şarkınızı bilmiyor diye dayak attınız, hatta öldürdünüz! Korona da evine ekmek götüremedi diye canına kıyanlar oldu… Ölen kimdi, merak bile etmediniz! Anlayamadınız! Susan, susturmaya çalıştığınız sadece müzik değil, koca bir sektör. Bırakın! Bırakın da artık ayıplanmadan, kınanmadan, utanmadan, sıkılmadan çalsınlar… Kötü çocuk, günah keçisi ilan edilmeden söylesinler. İşlerini yapsınlar! Yapsınlar ki onlar da yardım kolileri hazırlayabilsin, moral olsunlar onca umutsuza. Günlerdir gülmeyen yüzlere az biraz tebessüm olsunlar. Onları sadece keyfiniz yerine gelip, canınız eğlence çekince hatırlamayın! Unutmayın! İyi gününüzde kötü gününüzde onlar hep yanınızdaydı. Düğün derneğinizde, kutlamanız, doğum gününüzde onlar vardı. Beraber çaldınız felekten o günleri. Efkar basınca, damar şarkıları hep beraber söylediniz. En acı günlerinizde de sizi yalnız bırakmadılar… Ağıtlar, uzun havalarla yanınızdaydılar. Onlar sizi hiiiç yalnız bırakmadı mutsuz da olsalar, hasta da olsalar, yasta da olsalar... Sizi hep sayıp, sevdiler! Gördükleri onca vefasızlığa rağmen, hiç küsmediler!