Tatildeyim. Çok nadir yazmak istemediğim zamanlardan. Gündemden uzaklaşmış, biraz dinlenirken yazmak için tekrar derinlemesine gündem analizi yapmak zor. İçim almıyor.
Kafa, tatil kafası. Çık demekle çıkılmıyor o kafadan. Bir de niye çıkayım, değil mi? Şunun şurası yaz kısa. 40 bilemedin önümde 50 gün olsun. Sonra bay baaayy yaz.
Benim kafa bu olunca algıda seçicilikten mi bilmem. Konum tabi ki tatil ve biz. Geçmiş yazımda yazmıştım. Kadın olarak zaten tatilin ön hazırlığı bile yorucu. Baya efor istiyor. Bir de bunu katlamalı yapanlar varmış. Geldiğim günden beri şöyle etrafıma bakıyorum da bu ne süs bu ne şaşaa. Sonra bir sosyal medyada gezindim. Benzer fotoğraflarla dolu. Kadın mayosunu giymiş ona uygun pareosu, takıları, terliği, gözlüğü güneş ürünleri serisi. Zaten o gün üstündekiler bir valiz. Saçını yaptırıp happy hour partisine yetişmeye çalışanlar. Oradan koşturup yemek için hazırlanıp devamı için üşenmeyip kostüm değiştirenler. Yazmak yorucu. Düşünün bir de bunu uyguladığınızı.
Bu tatil olamaz. Bu olsa olsa yeni bir iş kolu olabilir. İhtisasını bu alanda yapıp bu işi paraya çevirmeliler.
Biri onu durdursun!
Beni takip edenler bilir. Estetiğe karşı olmadığım gibi yapanları koruma derneği bile kurmayı düşünüyorum. Doktorumu, göğsümü gere gere söylerim. Yaptırdığımı saklamam. Saklayanların ne kadar komik duruma düştüğünü gördükçe tişört bastırıp gezmeyi bile düşünüyorum. ABS kod adlı doktorum Ayşen Bilge Sezgin’in de fotoğrafını da tişörtün arkasına bastıracağım. Ona sözüm var… Şimdi bu kadar abartılı cümleleri neden kurdum. Anlamayan kalmasın lütfen. Estetiğe karşı değilim. Ama bir köpeğe estetik nedir. Altını çizmek isterim. Sağlık problemi için değil. Cidden estetik. Nasıl yaparsın? Nasıl kıyarsın? Kim Kardashian köpeğine kısırlık ameliyatı yaptırmış. Akıl fukarası Kim’in aklı sonradan başına gelmiş. “Ayy benim köpeğimin psikolojisi bozulacak.” deyip, çocuğa protez testis taktırmış. Kendine ne yaptırırsan yaptır. Kardeşlerine, annene, teyzene bizi ilgilendirmez. Hatta çok boşta kaldıysan kocana da yaptır. Ama köpeğe dokunma! Bir de bunun adına hayvan severlik demek. Köpeğin psikolojisini düşündüm açıklaması yapmak. Şuur kaybı. Bu kadını biri durdurmalı, bu işin sonu kötüye gidiyor.
Kime gülüyoruz?
Adnan Oktar ismini duymayan bilmeyen yoktur. Adam kendine yıllarca hoca dedirtti. Kitaplar yazdı. Televizyon programları yaptı. O programları, kimi ciddi ciddi izledi. Kimileri de sadece gülmek için. O veya bu sebeple hepimiz bir Adnan Hoca tanıdık.
Şimdi, bu şahıs ve beraberinde 235 kişi için gözaltı kararı çıktı. Maşallah, İnşallah hocamız kaçmaya çalışırken yakalanmış. Suçu ne mi? Suç işleme amacıyla örgüt kurmak. Çocukların cinsel istismarı. Cinsel saldırı. Şantaj. Siyasi ve askeri casusluk. Dini inanç ve duyguları istismar edilmesi suretiyle dolandırıcılık. Bu liste uzayıp giderken işin içinde terörle mücadeleye muhalefetliğe uzanan bayağı derin suç listesi var, hocamızın. Bunca zamandır çoğumuzun gülerek izlediği bu adam, içinde bir canavar barındırıyormuş. Biz bir haber, adama gülüyorduk oysa ki. Bu haberlerden sonra, kimdir bu adam diye küçük bir araştırma yaptım. Bu adam 1956 yılında Ankara’da doğmuş. Asıl adının Adnan Arslanoğulları olduğu öne sürülmektedir. Hiç evlenmiyor. Bilinen hiç çocuğu yok. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Felsefe ve Tarih bölümünü’nü yarım bırakıyor. Ve bir an da nereden geldiği belli olmayan maddi ve manevi güçle, kendi cemaatini kuruyor. İçlerinde bilindik ailelerin ve tanınan isimlerin de olduğu sayısız kişiye fotomontajla şantaj yapıyor. Bu adamın kendisine ait bir sürü şirketi ve televizyon kanalı var. Bir dönem Harun Yahya kod adı ile kitaplar yazıyor. Hoca, bir dönem Mason düşmanı iken sonra bir bakıyoruz Mason oluyor. Belli bir süre akıl hastanesinde bile yatıyor. Son derece lüks bir yaşamı maskesi düşerek son buluyor hocamızın.
İşin aslı astarı; bu olaydan kendime bir ders çıkarttım. Kime güldüğüme artık daha çok dikkat edeceğim.