Sosyal medya tartışmaları ile başlayan hafta, Biden'ın yemin töreni -öncesi ve sonrası- yansımalarıyla biter derken; son anda yazar Abdurrahman Dilipak'ın başlattığı iddia edilen "aşı karşıtı harekât" ve Bilim Kurulu üyelerinin 'Komplo teorisi' yaklaşımları gündemde ilk sıraya yükseldi.
Sosyal medya tartışmaları ile başlayan hafta, Biden'ın yemin töreni -öncesi ve sonrası- yansımalarıyla biter derken; son anda yazar Abdurrahman Dilipak'ın başlattığı iddia edilen "aşı karşıtı harekât" ve Bilim Kurulu üyelerinin 'Komplo teorisi' yaklaşımları gündemde ilk sıraya yükseldi.
Sosyal medya tartışmalarının en can alıcı noktası şüphe yok ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, AK Parti MYK’sından kulislere yansıyan “Sosyal medya önemli ama aynı zamanda çok şişirme bir şeydir." sözleri oldu. Erdoğan, partililerle, parti üyeleriyle ve de halkla doğrudan temasın, kısaca yüz yüze iletişimin önemine dikkat çekti.
Aktif siyasetle uğraşanlar bilir, her türlü farklı görüşe karşın kanıtlanmış gerçek, yüz yüze iletişimin maksimum bilgi geçişini sağladığıdır.
Yüz yüze etkileşim sonucu seçmenlerin oy kullanım oranlarının arttığı, kişisel temasın oy katılımını arttırmada, yapılan telefon görüşmeleri ve gönderilen mesajlardan daha etkin olduğu gerçeği de bilimsel bir sonuçtur.
- ABD'DE SEÇİM VE İLETİŞİM
Kısa süre önce seçimden çıkan ABD'de de kampanyalarını mart ayında büyük ölçüde dijital platforma taşıyan partiler ve adaylar, gördük ki, hızla geleneksel yöntemlere döndüler..
Cumhuriyetçi parti, Trump’ın seçim kampanyasında en çok önem verdiği konu olan yüz yüze iletişimi salgın döneminde de sürdürmeye gayret etti. Trump da miting alanlarına haziran ayında dönüş yaptı.
Joe Biden ise, yaz ortasından itibaren daha fazla etkinliğe fiziksel olarak katılmaya başladı ve eylül ayının ortasında seçimin kaderini belirlemesi beklenen birçok kritik eyalete haftada birkaç gün mitingler düzenledi.
Şüphesiz, ülkenin 45. Başkanı Donald Trump'ın görevdeki 4 yılının en akılda kalan özelliklerinden biri, sosyal medya ağı Twitter'ı neredeyse birincil iletişim kanalı olarak kullanmasıydı.
Twitter hesabından birçok ülkeye tehditler savuran Trump, önemli duyuruları buradan yaptı, hatta bazı bakanlarının görevden alınmasını bile bu platformdan açıkladı.
Ancak aynı Trump sosyal ağları da "yanlı" olmakla suçlamaktan geri durmadı. Özellikle de görevinin son döneminde “Big Tech” olarak nitelendirdiği şirketlerine yönelik saldırılarını da sürdürdü.
- Big Tech – GAFAM
Seçimleri açık ara kazanarak ABD’nin 46. Başkanı olan Biden’ın, yaşanan olaylar ve türlü karmaşanın ardından yemin ederek görevine başlaması öncesi dillendirilen ilk konu, ABD - Avrupa Birliği ilişkilerinde Donald Trump döneminde hızlanan bozulma eğiliminin düzelmesine yönelik beklenti oldu.
Uzmanlar, "transatlantik çatlağının" hızla kapanmasını beklemenin pek de gerçekçi olmadığı görüşünde.
Çünkü, Trump’ın ortaya koyduğu büyük strateji ve bu stratejiye paralel attığı adımlar neticesinde birçok Avrupa ülkesinin ve kurumsal olarak AB’nin ABD’ye yönelik yaşadığı güven bunalımının hemen ve tamamen sona ermesi söz konusu değil.
Bir başka ve önemli konu da, birçok uzmanın ve gözlemcinin işaret ettiği gibi, ABD açısından stratejik öneme sahip Big Tech - GAFAM'ın (Google, Apple, Facebook, Amazon ve Microsoft) veri mahremiyeti (data privacy), vergi konuları, tekelci piyasalar bağlamında AB yasalarıyla sık sık başı derde giriyor olması.
AB, GAFAM'ın Avrupa'daki, "tekel" yasalarıyla çelişen etkinliklerini denetlemek ve etkin biçimde vergilendirmek istiyor. AB, bu konuda ısrar ettikçe ABD transatlantik ticareti içinde, otomotiv sanayii de olmak üzere kritik alanlarda misilleme yapmaya çalışıyor.
- KOMPLO TEORİSİ – OKULLARDA DERS OLMASI ŞART
Gelelim komplo teorisi meselesine..
Koronavirüs aşısıyla ilgili her gün yeni bir ilerleme sağlanırken her konuda olduğu gibi özellikle sosyal medyada aşılarla ilgili söylentiler yaygın olarak ilgi çekiyor ve paylaşılıyor.
Genetik kodların değiştirilmesinden, milyonlarca kişinin bedenine mikroçipler yerleştirmeye kadar birçok söylenti 'kulaktan kulağa' yayılıyor..
Kriz dönemlerinde yükselişe geçen komplo teorilerine karşı ne yapılabilir?
Cevap, konunun uzmanı, “Sahte Gerçekler. Komplo Teorilerinin Düşünce Biçimimizi Nasıl Etkiledikleri Üzerine” başlıklı kitabın yazarı, sivil haklar savunucusu ve internet aktivisti Katharina Nocun’dan, geliyor.
Almanya Federal Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’nın “deutschland.de” portalında, Martin Orth’un sorularını yanıtlayan Nocun, “Koronavirüsünün varlığına inanmayan biri ne kendini ne de başkalarını korumaya özen gösterir. Tıp alanında büyük bir komploya inanan insanlar ağır hastalıklara yakalandıklarında doktora gitmeyip başka şeylere bel bağlayabilir. Bunun sonu da ölüm olabilir.” diyor.
Komplo teorilerinin yayılmasında suçu internete atmanın eksik bir yaklaşım olduğuna vurgu yapan Nocun, “Elbette komplo teorilerini üreten ideologlar Facebook, Instagram, YouTube ve Telegram gibi platformları kullanıyorlar. Fakat komplo teorilerinin tehlikeleri üzerine bilgilendirmeyi amaçlayan pek çok hesap da bu platformlar üzerinden işliyor. Ayrıca geleneksel medya da komplo teorilerine alan sunuyor. Yani mesele ilk bakışta göründüğünden daha karışık.” tespitini yapıyor.
Nocun, seçimlerin hileli olduğuna peşinen inanan birinin, günün birinde seçme hakkını kullanmamaya başlayabileceğine de dikkat çekerek, “Bir demokraside farklı düşünceler yüzünden tartışmak normaldir. Fakat belli gruplar kendi gerçeklerini üretmeye başladığında bu acil sorunlar için çözüm üretme becerimizi tehlikeye atar. Bu sadece küresel salgın için değil, başka konularda da geçerli.” değerlendirmesinde bulunuyor.
“Çözüm nedir?” sorusuna Nocun’un verdiği cevap ise hayli düşündürücü, mutlaka da yapılmalı:
“İnsanlar komplo ideologlarının stratejileri konusunda aydınlatıldığında ve farkındalıkları arttığında bu teorilere inanmamak konusunda daha dirençli hale geliyorlar. Bu tür eğitim programlarının okullardaki ders planlarına dahil edilmesi şart.”