Dinin Avrupa kıtasının geçmişini belirlediği bir gerçek ama geleceğini de belirliyor. Bugün Avrupa'nın birçok kilisesi kapılarını kapatmak üzere.

Bazıları camiye döndürüldü bazıları da farklı amaçlarla hizmet veriyorlar. Cemaati azalan kiliseler bir varlık krizinin ortasında sürükleniyor. Notre Dame kilisesinin tarihine baktım ve bu kimlik karmaşasını gördüm. Victor Hugo’ya Haçlı Seferlerinin ortasında vücuda gelmiş bu anıtsal kilise ne gotik özellikleri tam taşıyor ne de saf bir “Arap” kanına sahip. Bu nedenle mimari anlamda önemli de değilmiş. Anlamam o işlerden ama milyonlarca turistin ziyaret mekanı olan kilise bir süreliğine inananlardan uzak kalacak, Hristiyan ve turizm inananlarından.

Avrupa’nın Haçlı seferlerinin özünde kafir olarak kabul ettikleri Müslümanların kutsal toprakları çiğnemelerini engellemek yatıyordu. Bunun yanında ekonomik anlamda kıskaçta olan ve iç sorunlarını ihraç etmek isteyen kral ve prenslerin büyük bir hikaye yazma çabası da bu iştahı alevlendirdi. Kudüs ne pahasına olursa olsun ele geçirilmeliydi ve yaptılar da. Sonrasında Eyyubi, Memluk ve Osmanlı idareleriyle uzun süren Müslüman hakimiyetinden önce görece olarak kısa bir zulümdür dönemi başladı.

Kudüs’ün en azından uzunca bir süre alınmayacağı belli olduktan sonra Avrupa pusulasını Afrika ve Amerika’ya çevirdi. Coğrafi keşiflerden ve kolonyal heveslerden söz ediyorum. Uçsuz bucaksız Amerikan topraklarını kolayca ele geçiren Avrupa zihni benzerini Afrika’da da yaptı. Kullanmadıkları dinlerini, inananı azalan kiliselerini Afrika’yı medenileştirmek için kullandılar. Gayretli misyonerle kolonyal günlerin öncüleri arasında yer aldılar. Afrika’da Hristiyanlık hızla yayıldı ve evet dünyada en fazla Hristiyan nüfus barındıran kıta oldu ya da olmak üzere. Afrika yeterince medenileştiğine karar verdikten sonra dinden uzaklaşan Hristiyanların ikaz edilmesi meselesi başladı. Avrupalılara Hristiyan köklerini hatırlatmak da yine Afrikalı sömürgelerine düştü. Bugün Avrupa’da zenci birçok din adamı bulunuyor. Eski efendilerinin dinden çıkmalarını engellemek Afrikalılara düştü.

Şimdi Notre Dame yandı ve geride biraz kül biraz duman kaldı. Muhtemelen tüm dünya bir araya gelerek yeniden bu abideyi ayağa kaldıracak. Geri gelmeyecek olan ihtişamlı geçmiş ve Hristiyan kökleriyle gurur duyan Fransa. Bağış kampanyasına ilk katılanın lüks bir giyim markası olması inancın değil gösteri dünyasında bir figürün yerine konma çabası olduğunu gösteriyor.

Katedral yanarken herkesin fotoğraf çekmeye odaklanması, bize olan bitenin büyük bir cenaze törenine evirildiğini gösteriyor. Din adamı açığını Afrika’dan karşılayan kiliseler, Orta Çağ’ın gotik görüntüsüyle fotoğraf çektiremediği için hayıflanan hevesli turistler ve bir modern çağ gösterisi olarak yangın.

İslam düşmanlığıyla kendini var etmeye çalışan Avrupa’nın gerçeğe uyanması için bir alarm olacak mı? Değil. Sadece suçu atacak yeni bir kurban arıyorlardır. Onu buluncaya kadar şaşkınlık içinde birbirlerine bakmaya devam edecekler. Sonra? Bir kambur bulunur ve onun üzerinden içli bir hikaye yazılır. Walter Benjamin’in dediği gibi metropolde aşk ancak son bakışta olur.