Demokrasiyi rafa kaldıran askerî müdahalelerin gölgesinde ve sivil olduğu iddia edilen hukuk profesörlerinin kışlaya bağlı emir-komuta hattından sufle alarak yazdığı mevcut anayasamızın gerçek anlamda "sivil" olmasının zamânı çoktan geldi.
Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimlerinden Cumhur İttifakı’nın zaferle çıkmasıyla AK Parti’nin en uzun vâdeli amaçlarının başında gelen sivil anayasa konusu Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yeniden gündeme getirildi.
Demokrasiyi rafa kaldıran askerî müdahalelerin gölgesinde ve sivil olduğu iddia edilen hukuk profesörlerinin kışlaya bağlı emir-komuta hattından sufle alarak yazdığı mevcut anayasamızın gerçek anlamda “sivil” olmasının zamânı çoktan geldi. Bir buçuk asırlık demokrasi kültürümüzün, tek partili dönemin kesintisi hâriç, Tanzimat’la başlayan çok partili yapısı Anayasamızın sivil olmasını gerektirmektedir.
Öyle gözüküyor ki, 2024’deki yerel seçimlerden sonra sivil anayasa konusu gündemi daha yoğun bir şekilde meşgul edecek. Sivil anayasaya kavuşuncaya kadar da meşgul etmelidir.
Ancak “sivil” vasfına halel gelmemesi için geniş tabanlı toplumsal bir mutabakat gerektiren anayasa metninin yazımında devletin bürokratik yapısının yanı sıra toplumdaki sivil toplum yapısını oluşturan kurum ve kuruluşlar etkin rol oynamalıdır. Türkçe adına öne çıkan bir edebî metin olma özelliği de taşıması arzu edilen sivil anayasa metni, kelime kelime, cümle cümle, bent bent, fıkra fıkra, madde madde yazılırken, sivil toplum kendisini bu metinde göstermeli ve görmelidir.
Bunun için her şeyden önce toplum, “Acaba hükûmet bu sene yüzde kaç zam yapacak?” türünde kısa vâdeli, ufuksuz, vizyonsuz düşünce yapısından kendini kurtarmalıdır. Burada sorumluluğun en önemli kısmı da gençlere düşmektedir. “Her şeyden haberli”, “her şeyi bilen”, “gümbür gümbür gelen” genç nesil, kendi geleceklerini kısır döngülere meze yapmamak için daha şimdiden ön almalıdır.
Kendilerine sorulmadan onlar soru sormalı, öneride bulunmalıdır. Aksi takdirde “bizim fikrimiz sorulmuyor” gibi mâzeret fabrikasının fason ürünleriyle sosyal medya fenomeni olmaktan ileri gitmeleri mümkün olmayacaktır.
Nasıl bir sivillik
Toplumsal karşılığı olmayan hiçbir siyâsî adımın yol alması mümkün değildir. Toplumsal karşılık da o adımı atacak insan tipinin varlığına bağlıdır. Sivil anayasa hamlesinin vücut bulması da aynı sebep-sonuç ilişkisiyle mümkündür. Toplumun sivil anayasa istemesi, sivil insan tipinin etkin ve yetkin olmasıyla doğru orantılıdır.
Sivil insan tipinin ne olduğu sorusunun cevâbını “ne olmadığı” üzerinden verelim:
Sivil insan, verili sorunlara çözüm bulma gibi bir kör dövüşüne girmez. Sorunlara çözüm bulmaktan önce kendi sorularını sorar ve bunların cevaplarını bulmaya yoğunlaşır.
Sivil insan, “kapağı devlete atmak” tavrını benimsemez. Sivil insan, “devlet versin; biz yiyelim” eksenli bir hayat anlayışına sâhip değildir.
Sivil insan için öğrenme, bir okuldan diploma alıp işe girme aracı değil, hayâtın amacıdır. Sivil insan, öğrenme faaliyetini her ne seviyede olursa olsun, bir eğitim kurumunun fizikî ortamı ve süresiyle sınırlamaz. Sürekli öğrenir. Öğrendiklerini sorgular ve güncel tutar.
Sivil insan, gündemi tâkip eder ama kendini gündeme kaptırmaz.
Sivil insan, maddî birikimini sonu gelmeyen ve empoze edilen ihtiyaç listesini tamamlamak için harcamaz. Onun için maddî birikim ve ekonomik güç, sivil insanların sayısını arttıracak eylemlerin finansmanı demektir. Vakıf ve dernek kurar; mevcut dernek ve vakıflara katılır, destek verir. Ancak bu şekilde “sivil anayasa” isteyenlerin toplum içindeki nitelikleri artar ve çarpan etkileri çoğalır.
Nasıl bir sivil gençlik
Gençlik, hayâta insanlar veya olaylar üzerinden değil de fikirler üzerinden bakan herkesin hedef kitlesi olmuştur. Sivil gençlik hem “birinci vâzife” idrakinde, hem de “benim olmadığım yerde kimse yoktur” şuurunda olmalıdır.
Medyada ellerinden cep telefonu düşmeyen, yüksek sesle müzik dinlemeyi veya sınırsız alkol tükenmeyi özgürlük zannedenlerin “işte gençlik” diye servis edilen tipleri bizi yanıltmasın. Bu tipler, sayıları az ama sesleri (yâni gürültüleri) ve görünürlükleri çok olan tiplerdir. Bu tipler, her zaman her ülkede olmuştur; bizde de olacaktır. Çok uluslu bir kapsamda yapılan bilimsel bir çalışmaya göre, her şeyin yolunda gittiği zamanlarda bile şikâyet edenlerin oranı farklı toplumlarda yüzde 7-11 arasında değişmektedir. Onları memnun etmek mümkün değildir, çünkü memnuniyetleri hep bir sonraki isteklerine bağlıdır.
Toplum yaşlanıyor ama bugünün gençleri bu devletin ikinci yüzyılını yaşayacak. Dolayısıyla bu yüzyılın ikinci yarısında olmayacaklar için değil, bugünün gençleri ve yarının yetişkinleri için bir anayasa yazılmalıdır.
Sivil anayasa için gerekli olan insan tipinin ekseni, sivil gençliktir. Bunun da en verimli ve etkili sonuç alınacak ortamı, siyâsî partilerimizin gençlik kollarıdır. Gençlik kollarına en büyük desteği ve katkıyı da siyâsî partilerin kadın kolları teşkilatlarıdır.
Sivil anayasanın alt yapısı
Sivil anayasa çalışmalarında ilçe ilçe, il il geniş ölçekli kamuoyu araştırmaları düzenlenmeli ve bu araştırmalardan çıkan sonuçlar iyi analiz edilmelidir. Özellikle de yönlendirici sorular yerine, açık uçlu sorulara verilen cevaplar dikkate alınmalıdır. Böylece bu sorulara cevap veren gençler, kendi görüş ve düşüncelerinin yansımalarını sivil anayasada göreceklerdir. Bunun sonucunda da referandumla halkın onayına sunulacak olan sivil anayasa metni, tam bir toplumsal mutabakat metni olarak Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında devletimizin yol haritası olacaktır.