Bazen bir selam, bir günaydın, bir merhaba insanı yaşama bağlar, yaşam sevincini geliştirir. İnsanlar arasındaki soğukluğu, kopukluğu, küskünlüğü giderir. İnsanlar arasındaki samimi ilişkilerin oluşmasına neden olur.
Bazen bir selam, bir günaydın, bir merhaba insanı yaşama bağlar, yaşam sevincini geliştirir. İnsanlar arasındaki soğukluğu, kopukluğu, küskünlüğü giderir. İnsanlar arasındaki samimi ilişkilerin oluşmasına neden olur.
Yolda, işte, gerçek ve sanal dünyada, telefonda, karşımızdaki insana önce “Merhaba” veya “Selamün Aleyküm” deriz. Ben daha çok Merhabayı kullanırım. Bunca yıl “Merhaba” kelimesinin gerçek anlamının ne olduğunu da hiç düşünmemiştim. Gerçekte neyi ifade ediyordu acaba? Geçenlerde şöyle bir araştırdığımda neler buldum neler…
Merhaba, “Günaydın” ya da “Hoşgeldiniz” anlamında bir esenleşme sözüymüş. Kelimenin kökeni Farsça. Kelimeyi ikiye ayırdığımızda “mar” ve “heba” kelimelerinde oluşuyor. “Mar” Farsçada yılan demek, “Heba” ise heba etmek, yok etmek. Yani asıl anlamı aramızdaki yılanı öldürelim, düşmanlığımızı yok edelim, demek. Farsçada genel kullanım anlamı ise “Benden size zarar gelmez” Böylece her merhaba diyen kişi size iyi niyetini göstermektedir.
Selamunaleyküm ise “Barış sizin üzerinizde olsun" anlamına gelen Arapça sözlü selamlaşmadır. Biz Müslümanlar arasında dini bir selamlaşma olduğu gibi diğer dinlerin Arapça konuşan insanları da kullanır.
Selam vermek, bir kimseye yapılacak en güzel hürmet. Bir insanın, karşılaştığı kimseye iyilik, sağlık ve afiyet dilemesi, iyi dileklerde bulunmasıdır. İnsanlardaki güzel huylardan biri de, birbirlerine selam vermeleri ve almalarıdır.
Selamlaşmak, insanlar arasında düşmanlığa sebep olan kızgınlık ve dargınlık, nefret ve kin gütmek vs. gibi kötü huyları yok eder. Karşılıklı sevgi ve saygının doğmasını sağlar. Her dinde ve her toplumda selamlaşmaya ait sözler ve hareketler vardır ve ayrıdır. Her toplumun dini inancı ve ahlaki yapısına göre selam vermek ve almak için kullandıkları sözler ve yaptıkları el, baş ve diğer beden hareketleri ayrı ayrı olmaktadır.
Herhangi bir insana verdiğimiz selam, ona değer verdiğimizin, onu sevdiğimizin göstergesidir. Bundan dolayıdır ki o kişi de bize karşı güzel duygular beslemeye başlar ve arada karşılıklı bir sevgi, saygı durumu oluşur.
Maalesef günümüzde öyle bir durum oluşmuştur ki aynı apartmanda yaşayıp belki yıllarca her gün selamlaşıp da iki çift laf etmeyen, birbirinin halini hatırını sormayan insanlar bulunmaktadır. Böyle bir selam, samimiyetsiz, kuru bir selamdan başka bir şey değildir.
Selamlaşmanın bir amacı da insanların durumlarını sormak, varsa sıkıntılarını öğrenmek ve imkanlar dahilinde onlara yardımcı olmaya çalışmaktır. Yoksa insanlar birbirinin adını bile bilmeden her gün selamlaşsa ne olur? Düşünmeye, aklımızı meşgul etmeye gerek yok. Bunların yerine basarım merhabayı, olur biter…
Bir şey daha var. Merhaba sözcüğü, eski harflerle yazıldığı zaman yelkene benzer. Şöyle bir öykü vardır merhaba ile ilgili: “Çok eski zamanlarda, uzun yolda karşılaşan iki seyyah, diğerine zarar vermeyi düşünmediğini, düşmanca bir niyeti olmadığını anlatmak için, yaylarını gerip, oklarını uzaklara atar ve mir heba yani okum boşa gitsin derlermiş. Zaman içinde bu söz, merhaba olmuş."
Çevremizdeki insanlarla güzel bir iletişim içinde olmak, onlarla dost veya arkadaş olmak, onlara duyduğumuz sevgiyi belli etmek istiyorsak selamlaşmayı asla kesmemeliyiz. Birine karşı küskün veya öfkeli de olsak, onun verdiği selama mutlaka karşılık vermeli; bize atılan her adım için, biz onlara karşı on adım yürümeliyiz. Selamlaşmanın, insanlar arasındaki muhabbeti, sevgiyi ve saygıyı artırdığını unutmamalıyız.
Her başlangıcın bir sonu olduğu gibi yazımın da sonuna geldik. Ben bunu bir ayrılık saymıyorum bir buluşma sonrası, yeni bir buluşma için, MERHABA demek için hoşçakalın.