İktidar, bilimin ışığında, güçlü bir yönetim kabiliyetiyle koronavirüs fırtınasını dindirdi, kontrol altına aldı.

Şu koronavirüs, muhalefetimizi şaşkın ördeğe dönüştürmüşe benziyor.

Ne yapsak ne etsek de bu iktidardan kurtulsak diye düşünmekten helak oldular -ki bunu düşünmek buna dair yol haritaları belirlemek haklarıdır- lakin bir türlü doğru düzgün bir yol tutturamıyorlar.

Biri önlerine geçip “hadi bu tarafa gidiyoruz” diyor, başlıyorlar onun arkasından dizilip yürümeye daha sondaki o yöne doğru dönemeden “yok bu tarafa gidelim” deniyor, başlıyorlar o tarafa doğru yürümeye.

Bir o yana bir bu yana derken hepsinin kafası karışıyor.

O dönüşlerde bazen çarpışıp birbirlerini düşürüyorlar, bazen birileri alıp başını gidiyor bir bakıyorsun uçurumdan yuvarlanıyor. Bazen dönüşlerde başı dönüp yere düşenler oluyor diğerleri onun üstünden geçiyor falan.

Sürekli bir keşmekeşin içinde dönüp dönüp duruyorlar.

Önce koronavirüsün ülkeyi hallaç pamuğu gibi savuracağı, hükümetin de bu savrulmayla baş aşağı yere çakılacağı hesaplandı.

Bu umuda bel bağlamakla yetinmediler koronavirüs fırtınasına destek olur umuduyla hepsi bulundukları yerden nefesleri yettiğince üfürmeye başladılar.

Pensilvanya ve Kandil de onlara destek verdi.

Ve tabiî ki küresel hamileri de.

Lakin umdukları gibi olmadı.

İktidar, bilimin ışığında, güçlü bir yönetim kabiliyetiyle koronavirüs fırtınasını dindirdi, kontrol altına aldı.

Dünyanın önde gelen birçok ülkesi virüsün etkisiyle bir oraya bir buraya savrula dururken Türkiye dimdik ayakta kaldı.

Yetmedi dünyanın yarısından fazla ülkesine yardım eli uzattı.

Virüsten umduklarını farklı arayışlara yönelmeye başladılar.

Önce “Öyle ya da böyle bu hükümet gidecek” diyerek darbe tartışmaları başlattılar.

Darbe girişimi deneyimli Pensilvanya’dan destek gazları gelirken Kandil’den de intihar eylemi dâhil her türlü bombalı saldırıyla destek sözü verildi.

Afrin’de 11’i çocuk 44 masum sivili havaya uçurmakla işe başlayan PKK, ardından Diyarbakır’da odun toplamaya giden 5 köylüyü öldürdü.

Sonrasında ise önce Van’ın Özalp ilçesinde koronavirüs nedeniyle yardıma muhtaç insanlara yardım götüren Vefa Sosyal Destek Grubu üyesi iki yardımsever ardından Batman’ın Kozluk ilçesinde AK Partili belediye meclis üyesi katledildi.

Eş zamanlı olarak Pensilvanya’nın ve Kandil’in hamileri de Suriye ve Irak’ta Türkiye’ye karşı “Kürtleri birleştirme” çabalarına hız verdi.

HDP de giderek dilini sertleştirmeye başladı.

Partinin her iki eş başkanı, partilerinin bağlı olduğu KCK’nın başındakiler gibi “Bu hükümet Kürt düşmanıdır” demeye başladı.

Oysa bağlı oldukları terör örgütünün bu katlettiklerinin tümü Kürt’tü.

Eş başkanlar doğal olarak o konuda sus pus kalmayı tercih etti.

Lakin hükümeti devirme cephesinin terör ayağı ve onun siyasi uzantıları sertleştikçe kendilerine yönelik kıskaç da daraltıldı.

HDP elindeki belediyelerden birkaçını daha kaybetti.

PKK, Kandil’deki mağaralara sıkıştırıldı.

En son İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Cudi’de askerlerle iftar yaptığı görüntüler ulaştı tüm dünyaya.

Ve Soylu oradan, “Eylül ayında Cudi’de festival yapılacağı” müjdesini verdi.

Hâsılı kelâm, hükümetin “bir şekilde” gitme ihtimallerinin güçlüğü ortaya çıkınca o çabalar süredursun “normal şekilde nasıl gider?” arayışlarına hız verildi.

Kanımca son günlerde yoğunlaşan İYİ Parti, HDP tartışmaları da bu arayışın bir uzantısı.

Zira tüm kamuoyu araştırmaları iktidar cephesinin tüm saldırılara rağmen güçlendiğini ve resmi gayri resmi tüm muhalefet bileşenlerinin muhtemel bir erken ya da normal seçimde daha ağır bir hezimet alacaklarını ortaya koyunca iktidarın karşısına ikili ittifakla dikilmesinde karar kılındığını düşünüyorum.

Yani muhalefet cephesinin dokuları arasındaki uyuşmazlığın iktidara yaradığı o nedenle o dokular arasında uyuşanları iki ayrı gruba ayrıştırmanın daha kârlı olacağı hesap edilmiş görünüyor.

Dokularının önemli ölçüde uyuşması sağlanan CHP ile HDP bir grup, İYİ Parti, Saadet Partisi ve AK Parti’den kopanların kurduğu iki parti ayrı bir grup oluşturarak sandığa gitmeleri halinde seçimi ikinci tura taşıma ihtimallerinin daha yüksek olacağı, ikinci turda da bu iki grubun ittifak yaparak “normal şekilde” iktidarı indirebilme ihtimalleri hesap ediliyor olmalı.

Olabilir, mümkündür…

Geçen yerel seçimlerde İstanbul’da Ankara’da, Mersin’de, Antalya’da yaptılar oldu.

Ben yüksek ihtimal görmüyorum ama yapabilirlerse baş göz üstüne.

Yeter ki “normal şekilde” olsun.

Yeter ki onun bunun kuyruğunun peşine takılıp şaşkın ördek gibi bir o yana bir bu yan savrulunmasın.

Yeter ki, tek hesapları Türkiye’ye diz çöktürmek olan büyük güçlerinin sofralarında meze olunmasın.

Yeter ki milli olunsun, yerli olunsun, kendileri olunsun.