Sanırım Almanya ve dolayısıyla AB açısından oldukça önemli gelişmelere hazır olmamız gerekiyor.
65 gün sonra Şansölye Angela Merkel’in partisi CDU’nun olağan kongresi var. 18 yıldır CDU başkanı ve 13 yıldır Şansölye olan Bayan Merkel için bu kongre bir dönemin yani “Merkel Dönemi’nin” sonu anlamına gelebilir. Gelebilir diyoruz çünkü o güne kadar olacaklar belirleyecek her şeyi.
Aralık ayı başında Hamburg’ta CDU son kez CDU Başkanlığına aday olup seçildikten sonra 2020 yılında yerine geçecek Şansölye adayını belirleyip vedaya hazırlandığı konuşulan Angela Merkel’in bu planının tutmama ihtimalı ise artık çok yüksek.
Geçtiğimiz hafta Berlin’de CDU Federal Meclis Grubu Başkanı seçiminde kendi adayı sağ kolu Volker Kauder’in seçimi kaybetmesi hiç beklenmeyen olaylardan birincisi oldu diyebiliriz. 69 yaşındaki Kauder’e karşı aday olan 50 yaşındaki Ralph Brinkhaus’un seçilmesi 'Merkel Dönemi'nin sonunun başlangıcı” olarak yorumlanmakta. Şansölye Merkel’in desteklemediği bir adayın CDU Federal Meclis Grubu Başkanı olması sadece adayı Kauder için değil Bayan Merkel için de büyük bir yenilgi oldu.
Şimdi herkes iki seçim sonucu beklemekte. Almanya’nın iki önemli eyaletinde Eyalet Meclisi seçimleri var. Biri “en zenginlerin başında gelen” Bavyera diğeri ise son yıllarda ekonomisi başarılı bir şekilde gelişen Hessen.
14 Ekim 2018 Pazar Günü Bavyera Eyaleti’nde sadece bu eyalette var olan CSU’yu büyük bir hezimet beklemekte. CSU, Bavyera’da aralarında var olan anlaşma gereği hiçbir seçime katılmayan CDU’nun kardeş partisi. CSU bu anlaşma gereği karşılık olarak Almanya’nın geri kalan 15 eyaletinde hiçbir seçime katılmamakta. Bavyera’da bugüne kadar hep iktidar partisi olan CSU bu sefer çok zorlanmakta. AfD, CSU’nun iktidarını tehlikeye sokmuş durumda. Kamuoyu yoklamalarına göre CSU’nun kendi başına iktidar olması imkansız. Daha da kötüsü koalisyon yapabileceği yeterince oy alacak bir başka parti de gözükmüyor. 15 Ekim 2018’den itibaren Bavyera’da hangi koalisyonun olabileceğini kestirmek şu anda çok zor. CSU şimdiden bu yenilginin faturasını Şansölye Merkel’in sığınmacılar politikasına çıkarmaya ve Merkel’i suçlamaya hazırlanıyor.
21 Ekim 2018 Pazar Günü ise Hessen Eyaleti’nde seçim var. Bu eyalette CDU ve Yeşiller’in aslında başarılı bir koalisyon hükümeti var. Kamuoyu yoklamalarına göre eğer bu iki partinin oyu yeterli olmazsa bir CDU-Yeşiller-FDP hükümetinin kurulması büyük bir olasılık olarak konuşulmakta. Kısa adı “Jamaika Koalisyonu” olan bu koalisyon modeli belki de Şansölye Merkel sonrası Almanya Federal Hükümeti için de model olmaya aday.
Her halukarda bu iki seçim sonrası Hamburg’ta yapılacak olan CDU kongresinde Angela Merkel ve dolayısıyla Almanya açısından önemli bir karar verilecek. “Merkel ile tamam mı, devam mı?” sorusuna cevap aranacak.
Alman medyasında birçok ihtimal dile getirilmekte. Ancak görünen o ki Angela Merkel için artık “son” çok yakın.
Bu nedenle sadece Almanya’yı değil AB’yi de ilgilendiren bir ihtimali dile getirmekte yarar var.
2019 yılının Mayıs ayında yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimleri sonrası yeni AB Komisyonu belirlenecek. 14 yıllık Şansölyelik döneminin ardından Angela Merkel’in AB nezdinde yüksek bir makama gelmesi belki de CDU’nun “Merkel Sorunu’nu” çözerken her tarafı en fazla memnun edeceği ve en az zararla çıkacağı çözüm modeli olabilir. Bugüne kadar hiçbir şansölyenin atmadığı adımı atarak Berlin’den Brüksel’e gidecek Angela Merkel’in AB Komisyon Başkanı olması özellikle bir Alman’ın bu göreve getirilmesine sıcak bakmayan diğer bazı AB üyesi ülkelere rağmen mümkün olabilir. Almanya’nın eski bir şansölyesini sadece AB Komiseri olarak düşünmek aslında gerçekçi olamaz. Ama artık bu konuda da bir “ilk” bizi şaşırtmamalı.
Bayan Merkel’in “ne olacağı” sorusundan bağımsız olarak Şansölye Merkel’siz bir Almanya’ya hazır olmalıyız.