Rusya'nın Ukrayna'da referandum adımından sonra savaşın tırmanabileceğiyle ilgili bir beklenti vardı.
Rusya’nın Ukrayna’da referandum adımından sonra savaşın tırmanabileceğiyle ilgili bir beklenti vardı. Ukrayna’nın dört bölgesinde düzenlenen ve beklendiği üzere ilhak kararı ile sonuçlanan referandumun, referandum ile beraber gelen kısmi seferberlik kararnamesinin belirli amaçları vardı. Daha önceki yazımızda da belirtmiştik Moskova sadece sahada Ukrayna’nın bölünmesi ile ilgili bir oldu-bitti yaratmak ve Ukrayna Savaşında şu ana kadar kazanç hanesine yazdığı Kırım’ın ötesindeki alanları “özel operasyonunun başarısı” olarak tasdiklemek istemiyordu. Bunun dışında caydırıcılığını daha ciddi hale getirerek Rus güçlerine karşı gerçekleşebilecek bir karşı saldırıyı da maliyetli hale getirmek istiyordu. Bu temel nedenlerin dışında Ukrayna sahasında maliyetleri göstermek suretiyle Rusya bir başarı alanı yakalayabilirse bu sınırlı başarı alanı üzerinden Batı ile yeni pazarlıkların kapısı açılabilir mi diye soranların, ümit edenlerin sayısı da az değildi. Bu aslında şu demekti: Rusya 2014’te gerçekleştirdiği Kırım’ın ilhakının doğasının (Gerasimov Doktrini) dışına çıkmayı başaramaz yani sınırları olan bir revizyonist güç olmanın ötesine gidemez ancak kendi stratejisi için önemli bazı kazançlarla yetinerek Batı ile pazarlığı, eğer Batı Kremlin’e bu imkânı verirse daha yumuşak bir dengeleme stratejisine kaydırabilir.
Kırmızı Çizgi Çizme Şansı Vardı Ama…
Bunun için nispeten uygun bir atmosferin olduğu da söylenebilirdi: Sonuçta Rusya Ukrayna Savaşı’nı başlatırken Ukrayna cephesinde güttüğü tüm maksimalist amaçları gerçekleştirememiş, NATO yeni üyelik istekleri ile konsolide olmayı başarmış, Avrupa Siyasi Topluluğu Rusya ve Beyaz Rusya’yı dışlayarak siyasi olarak Batı’nın sınırlarını çizmişti. Buna karşılık Rusya da -tamamen kendi başarısının bir ürünü olmasa da- başta ABD olmak üzere Batı’ya müttefikleri konusunda çok emin olmaması gerektiğini göstermişti. Sadece BM’de Rusya’yı kınama kararları için yapılan oylamalarda kimlerin çekimser davrandığına bakarak dahi ABD ve müttefikleri arasındaki güven bunalımı tespit edilebilir. Ama doğrusu OPEC +, geçtiğimiz günlerde petrol arzı ile ilgili kararlarıyla bu tespitin ötesine geçerek ABD’nin kutuplaştırıcı gündemini takip etmeyeceğini göstermiş, böylece işler Rusya’nın lehine gitmese de küresel siyasette ABD’ye açık çek verilmediğini ortaya çıkarmıştı. Sonuçta Ukrayna Savaşı uzayacak gibi görünse de bu noktada kalınsa idi belki bazı kırmızı çizgilerin hem küresel Rusya-Batı mücadelesinde, hem de daha muğlak bir biçimde Ukrayna cephesinde çizilmesi mümkün olabilirdi. Ancak, işler o noktada kalmadı ve bence bugün kırmızı çizgilerden giderek uzaklaştığımız riskli bir alana doğru evrildi. Bu yeni evrenin başlangıç noktası Kırım Köprüsü’ne/Kerç Boğazı Köprüsüne yapılan saldırı.
Karşı Saldırının Parçası olarak Kırım Köprüsü’nün Vurulması
Bu saldırının yapılabilmiş olması, sonucundan ve nasıl yapıldığından bağımsız Ukrayna Savaşı’nın doğasını değiştirebilir. Aslında Kırım Köprüsüne yapılan saldırı benzeri, Rusya açısından moral bozucu/prestij kaybına neden olan saldırılar daha önce de gerçekleşmişti. Bilindiği üzere Ukrayna direnişi uzun bir süredir Ukrayna topraklarının tamamının -Kırım dahil- kurtarılacağını ilan eden bir karşı saldırı stratejisi izliyordu. Karşı saldırı kimi zaman Rus kuvvetlerinin kısmi şekilde sınırlı alanlarda geri çekilmesini (Rusya’ya göre rotasyonunu) sağlayacak görünürlükte oluyor, kimi zaman da Rusya’nın Ukrayna’da sürdüreceği konvansiyonel savaşı zora sokacak ve Rus ordusunun ve istihbaratının açıklarını görünür hale getiren nokta vuruşlar şeklinde oluyor. Dolayısıyla son bir aydır özellikle Herson ve ötesinde Rus savaş yapma gücünü zora sokabilecek bu iki ayaklı karşı saldırının nokta vuruş bir operasyonla taçlanması bekleniyordu. Kırım Köprüsüne yapılan saldırı bu tür bir saldırı. Ukrayna Direnişinin Kırım’daki ilk saldırısı olmasa da hem Rusya tarafından çeşitli araç ve sistemlerle özel olarak korunan bir noktanın vurulabilmesi, hem Rusya’nın Ukrayna’da sürdürdüğü savaş için -özellikle de Zaporijna ve Herson’daki kontrol için gerekli askeri mühimmatın sevki için- kritik önemdeki kara ve demir yolu bağlantısına zarar verilebileceğinin gösterilmesi son derece önemli. Ayrıca, Köprü’nün Rusya-Kırım-Ukrayna birliği, Putin yanlılarının çok zikretmekten hoşlandığı Rus Dünyası bütünlüğü için sembolik önemi olduğu da biliniyor. Rusya için bu köprü Karadeniz’in batısında /Kırım’da alan kontrolünün askeri, siyasi ve psikolojik olarak sağlandığını 2018’den itibaren gösteren bir arzu nesnesiydi. Son saldırı, bu arzu nesnesine yakından zarar verilebileceğini göstermenin ötesinde, bunun planlı, programlı, propaganda malzemesi hazırlanmış bir biçimde (Putin’e iyi ki doğdun videoları yollayarak ve hatıra pul bastırarak) yapılabildiğini herkese göstermek direnişin karşı saldırıda bulunma kabiliyetine büyük bir ciddiyet katıyor.
Ukrayna Cepheyi Genişletiyor
Nitekim yabancı haber sitelerine konuşan Ukrayna ve destekçilerinden askeri uzmanlar, köprüye yönelik saldırının kendi başına büyük bir zafer ilanı olmadığını kabul etseler de Ukrayna’nın zaferinin küçük ama önemli başarıların toplamı ile geleceğini söylemişler. Bu açıdan Kırım köprüsüne Rus savunma sistemlerini aşarak yapılan bu saldırı iki önemli mesaj veriyor. İlki şu; Zelensky’nin Kırım dahil tüm Ukrayna topraklarının direniş tarafından zaman içerisinde kurtarılacağı mesajı hatırlanacaktır, şimdi bu saldırı ile Ukrayna direnişi, Referandum ya da Kısmi Seferberlik kararı ile bir şey değişmediğini, aksine Ukrayna direnişi için karşı saldırı hattının an itibariyle Kırım’ı içine alacak şekilde genişletildiğini söylüyor. Rusya, Referandum ile Ukrayna sahasında savaşı sınırlı alanda tutup başarılarını konsolide etmek, bunun üzerinden küresel sistemde ve Avrupa güvenliğinde revizyon talebini sürdürmek isterken Ukrayna ve destekçileri cepheyi genişletmeye cesaret ettiler. Bu durumla ilişkili olarak ortaya çıkan ikinci mesaj aslında çok açık; birileri Rusya ve Putin’e kaybedebileceğini söylüyor.
Savaşın bu noktaya hızla bir hafta içinde gelmiş olması gerçekten ürkütücü. Başta Washington olmak üzere Batılı başkentlerin Kremlin’in cezalandırma hamlelerinde bir rasyonalite /sağduyu aradığını, hesaplarını Rusya’nın taktik nükleer silahlarını kullanmayacağı üzerine yaptıklarını tahmin ediyoruz. Ancak Ukrayna Savaşı ile görünürlük kazanan küresel Rusya-Batı mücadelesinde Rusya’nın maksimalist pozisyonunu koruduğunu düşünüyorum. Moskova büyük bir güç olarak tanınacağı küresel bir siyaset yapısı arzu ediyor. Bu arzu ile Ukrayna Savaşını başlatan Putin’in şimdi Ukrayna’da sınırlı alan kontrolü mücadelesinde kaybedebileceği bir senaryoyu kabul etmesini beklemek benim için çok zor. Hatta bugün Kerç Boğazında olanlardan sonra Rusya’nın Batı ve Ukrayna ile anlaşmaya yakın olduğunu düşünmenin de zor olduğunu söyleyebiliriz.
Düşünülmeyeni Düşünmek
Bu aşamada Rusya’nın düşünülemeyeni düşünmeye başlaması ve taktik nükleer silahlarının tozunu almaya girişmesi hiç zor değil. Rusya’ya kaybedeceğini göstermenin akıllıca bir strateji olmadığını -hatta eğer Washington’ın amacı Rusya’yı sınırlamaksa bu amacın sonuçları açısından da komplikasyon yaratacağını söylemek lazım. Rusya’nın taktik nükleer opsiyona başvurması durumunda ABD’nin cevabının ne olacağı konusunda birbirinden farklı açıklamalar var. Amerikalı yetkililer muhtemel yanıtlarının konvansiyonel olacağını söyleseler de bu tür bir olasılıkta savaşın Ukrayna ile sınırlı kalmasının mümkün olmadığını da belirtmeliyiz. Nitekim Kerç Boğazındaki hadiseden beri Almanya dahil bazı Avrupa ülkelerine yönelik siber saldırı duyumları da geliyor. Savaşın bölgeye ve Avrupa’ya yayılması, NATO’yu içine çekmesi ABD ne kadar uzakta olursa olsun en kötü senaryo. Böyle bir durumda denge siyaseti yürütmenin alanı da çok daralacak, savaşın ağırlığı sadece elektrik faturaları üzerinden değil bizzat farklı güvenlik tehditleri üzerinden hissedilecektir.