ABD’de Harris-Trump münazarasının kazananı kim diye tartışılırken, münazara öncesi hiç tahmin edilmeyen bir mesele ön plana çıktı ve adeta hiçbir şey söylemeyen münazaranın ruhunu ele geçirdi.
Trump, münazara öncesi, esnasında ve sonrasında ABD’ye gelen (pandemiden itibaren sayıları artan) iki topluluğu kedi-köpek yeme suçlaması üzerinden hedef tahtasına oturttu: Ohio, Springfield’deki Haitililer ve Colorado, Aurora’daki Venezüellalılar.
Trump ve Trump’ın konuşması ile olay viral olduktan sonra Vance Haitilileri egzotik bir damak tadına sahip olmakla, Venezüellalıları da çeteleşip şehri ele geçirmekle suçlamaya devam ettiler. Uzaktan güvenlikleştirmeye giriş diyebileceğimiz bir strateji izleniyor Trump ve kampanya yöneticileri tarafından.
Aslında bu Trump’ın bir önceki seçimde ortaya attığı yasa ve düzen sloganının da bir uzantısı. O zaman yerleşik Amerikalıların evi (mümkün olduğunca beyaz ama siyahi ve Latin Amerikalıların da evi) olarak görülen Amerikan banliyölerini yağmacılara karşı korumak fikri hem George Floyd olayları sonrası ortaya çıkan atmosferi dağıtmak hem de salıncak eyaletlerdeki endişeli sınıfları ikna etmek için kullanılmıştı. Trump ve o zamanki ekibi- seçim sonuçları göstermişti ki- “yağmacıları vurma özgürlüğünü” dillendirecek kadar ileri giden güvenlikleştirme çabalarında aslında başarılı olmuşlardı.
Düşman içeride
ABD’yi sadece dışarıdan tanıyanlar için koskoca ülkenin sakin kasaba (üniversite kasabaları dahil) ve banliyölerinin birdenbire böyle korku dalgaları içerisine sürüklenmesi, bir şekilde yabancı addettiği unsura karşı savunma pozisyonu alması her zaman şaşırtıcıdır. Buralarda hayat, çünkü bilen bilir sıkıcı bir sakinlik içerisine gömülmüştür. Topu topu üç trafik ışığını, iki dondurma dükkânı, iki okul, iki süper-market geçerek hayatın akışına katılırsın; insanlar mümkün olduğunca medeni ve kibardırlar, sabah selam verilir, selam alınır. Derken bir şey olur ve birdenbire restoranlara-okullara bomba tehditleri yağmaya, defolun yazıları duvarları süslemeye, milis grupları kuruldu, sokakları birilerine karşı birileri için koruyacak haberleri gelmeye başlar. Merkezi otoritenin kaynakları hep yetersizdir, oralı olanlar da yabancı addedilenler de korkmaya başlar. Söz konusu yerler şanslılarsa bir çatışma çıkmadan bu radikal atmosfer atlatılır. Trump, kedi-köpek yenildi ve çeteler Aurora’yı işgal etti derken sadece ABD’nin bu zaman zaman sessizleşen öfkesini kaşıyıp, iki kasabayı huzursuzluk merkezleri haline getirmedi, bu seferki güvenlikleştirme odağı aslında Haitililerin ve Venezüellalıların çok ötesinde. Trump ve ekibi “içerideki düşmandan -enemy within-)” bahsederken aslında Biden-Harris ikisinin “radikal ideolojisini” hedef alıyor. Biden ve Harris’in radikal ideolojisi ne ola ki diye soranlara Trump’ın yanıtı, komünizm, Amerikan solu, Marksizm. Trump, Liberal kapitalist ekonomik düzeni Marksizm olarak duyursa da Harris ile aynı salıncak eyaletlere ve aynı orta sınıfa seslendiğinin bilincinde. Bu yüzden iki aktör, ekonomik-sosyal politikalarda nasıl ayrıştıklarını halkçılık-elitizm, kültür savaşları, özgürlükler gibi netameli konulara girmeden açıklayamıyorlar. Hatta keskin göründükleri konularda dahi (kürtaj ya da sondaj) güçlü bir politik pozisyon sürdürebiliyor değiller çünkü yarış çok at başı gidiyor. Bu yüzden Trump ve Harris benzer bir şekilde farklı konular üzerinden birbirlerini ABD için en büyük iç tehdit ilan ettiler. Trump, Biden/ Harris’i ABD için tehlike teşkil edenleri (çete kuracak Venezüellalarla, evcil hayvanları kaçıran Haitililer gibileri) ülkeye almakla, ABD’yi tüm Dünya’nın yoksul ve yoksunlarına açmakla; Harris Trump’ı ülkeyi bölmek ve demokrasiyi alt etmekle suçluyor. Trump’ın dış politikasının da- tam ne olduğunu anlamasak da Trump ve Vance olayların gidişatının büyük ölçüde değişeceği sinyalini veriyor- iyiye karşı kötünün gücünü artıracağını iddia ediyor.
Müesses nizamın ABD’ye biçtiği elbise
Atmosfer bu haldeyken iki ay içerisinde ikinci kez Trump’a karşı suikast girişimi gerçekleşme aşamasında engellendi. Suikast şüphelisinin özellikle ABD’nin Ukrayna’ya desteği konusunda radikal görüşleri olduğu, elinde kötüye karşı iyiyi destekle ve Ukrayna’yı silahlandıralım afişleriyle Washington’da gösterilere katıldığı ortaya çıktı. Bu andan itibaren iki şey konuşuluyor. İlki ABD’deki siyasi radikalleşme ve şiddet ortamı. Kutuplaşma her şekilde devam ediyor, adaylar birbirlerini bir güvenlik tehdidi olarak ilan ettiler ve ABD siyaseti ve sosyolojisi bütün bu güvenlikleştirme edimlerini bir kürsü konuşması hafifliğinde alamıyor anladığımız kadarıyla. Musk, Trump’a yönelik ikinci suikast girişiminin ardından niçin Biden ve Harris’e kimse suikast yapmayı düşünmüyor türevi bir sözde şaka tweeti atıp, olayların çirkinleşme ihtimaline karşı hemen sildi. ABD basını konuyu, işte Trump Haitililere saldırdı, ortam radikalleşti ve bunlar gerçekleşti diye geçiştirmeye çalışıyor ama bir eski ABD başkanı, belki gelecek başkomutana iki ay içerisinde art arda suikast girişiminde bulunulması, son anda önlenecek kadar FBI ve gizli servisin gerekli tedbiri alamaması çok da hafife alınacak bir şey değil. Nitekim Trump, Florida’daki son hadise sonrasında kampanyasına bağışta bulunmasını hedeflediği bir kısım potansiyel destekçiye e-posta göndererek para ve destek istedi, şunu yazmayı da ihmal etmedi: “beni durdurmak için her yolu deniyorlar”. Trump’ın müesses nizamı ABD’yi mahvetmekle, yeterince yurtsever olmamakla suçladığı biliniyor, dolayısıyla Trump’ın görüş açısına göre ABD değerlerinin orada-burada kemirilmesi (kedi-köpek yenmesi filan) sadece birer amaç, esas sorun müesses nizamın ABD’ye biçtiği giysi. Bu giysiyi Ukrayna’dan başlayarak çıkarıp atmayı hala en önemli hedeflerinden biri olarak gösteriyor Trump ve ekibi.
Vance’in barış planı
Suikast girişimi zanlısı, öz-silahlı militan ruhlu koyu bir Ukrayna destekçisi olduğu için Trump’ın potansiyel Ukrayna politikası yine tartışılmaya başlandı. Suikast girişiminden birkaç gün önce Vance bir mülakat esnasında “barış planı” dediği bir planı açıklamıştı. Vance ile ilgili şöyle bir durum söz konusu, onun beyanlarını Trump doğrudan kendi beyanıymış gibi kabul etmiyor. Bazen onaylıyor, bazen ise onaylamadan kendi ne söyleyecekse söylüyor. Pek çok gözlemci de isteyen istediğini önersin, son sözü Trump söylemedikçe kimsenin gerçek bir plan ile ortaya çıkamayacağını söylüyor. Tüm bunlar doğru olsa da Vance, Trump’ın Ukrayna’da çatışmaları bir günde bitirme sözünden hareket eden bir planla geldiğini açık etti. Zaten, Vance’in planına Nulland ve Sullivan’ın karşı çıkıp eleştirmesi, Beyaz Saray’ın planı rakibin planı olarak gördüğünü bize gösteriyor. Vance göre Ukrayna’daki savaş bitecek gibi değil (sahadaki gerçeklik kadat Rusya’nın dayanma gücünü de böylece Vance kabul etmiş oluyor), ve ABD böyle “hiç bitmeyecek bir savaşa” bulaşmamalıydı. Burada Cumhuriyetçi Parti’nin ABD üstünlüğünün Avrupa kıyılarında sınanmasına karşı olmasının neden önemsendiğini de anlıyoruz. Evet, ABD bu savaş aracılığıyla bir şeyler başarıyor/başardı; başardıklarının en önemlisi Rusya’nın sınırlılıklarını göstermek ama eğer Rusya’nın kaybetmediği bir durumda savaş sona erer veya donarsa, ABD’nin neyi başaramadığı için başarmak istemediği de görünürlük kazanacak. Vance’in planını bu nedenle Nulland, Putin’in planı olarak adlandırmakta güçlük çekmiyor.
Vance’in planı üç aşamadan oluşuyor: İlk aşamada Vance’in deyimi ile Trump, Putin, Zelensky ve Avrupalıları bir araya getirecek ve onlara şöyle diyecek “bu savaş çok uzadı, barışa yönelik bir plan üzerinde düşünme vaktiniz geldi”. Sonrasında Rusya bugüne kadar eline geçirdiği Ukrayna toprağını elinde tutuyor. Yani Ukrayna bölünüyor ama daha önemlisi saldırgan strateji geliştiren aktör olarak Rusya, Ukrayna’da çok değerli bir stratejik derinliğe sahip oluyor (tabi şunu da ifade etmek gerek bugün Ukrayna Kursk saldırısına rağmen ve savaşma azmine rağmen Rusya’yı geri püskürtecek bir operatif kapasiteye sahip değil). Sınır askerden arındırılıyor. Bu Rusya’ya da sınırdan askeri saldırı gücünü çekeceksin demek. Son aşamada Ukrayna, NATO’ya girmeme yani tarafsızlık sözü veriyor. Ama Rusya’nın Ukrayna’yı gelecekte işgal etmemesi için bazı güçlü güvenlik garantileri de Kiev’e sağlanıyor. Bu basit planda Ukrayna’ya güvenlik garantilerini kim sağlayacak, sınırın askerden arındırılmasını kim nasıl garanti edecek, tüm bu garantiler güvenilir mi (hani Ukrayna’ya Budapeşte Memorandumu ile de bazı garantiler verilmiş ve unutulmuştu ya) bunlar belli değil. Rusya 5-10 yıl sonra yeterince güçlenirse yeniden saldırgan bir stratejiye geçiş yapabilir ya da Ukrayna’yı satanlara karşı mevcut Kiev rejimini rahatlıkla devirebilir. Bu tabloda Avrupalılara tabi neyin düştüğünü hepimiz tahmin ediyoruz. Rusya politikalarını radikal biçimde dönüştürüp, güvenlikleştirirken silahlanmaya yönelik kararlı adımlar attılar. Buradan dönüş olmayacağına göre Ukrayna savaşının Vance’in söylediği şekilde sona ermesi Avrupa’da süren yeni Soğuk Savaş’ı bitirmeyecek, hatta daha da güçlendirecek. Öyle ama, sahada da bir değişiklik olma şansı çok zor. Sahada değişiklik ancak ve ancak konvansiyonel, taktik ve belki stratejik nükleer tırmanmanın Rusya Batı arasında olmasıyla olur ki, çok zor, çok maliyetli ve geçtiğimiz haftaki yazımızda belirtiğimiz gibi mesele stratejik nükleer kapasiteye gelirse caydırıcılık hala işliyor. Sullivan, Kiev’deki bir güvenlik konferansında konuşurken Vance’in planını kastederek kimse Ukrayna ve Avrupa üzerine bir barış anlaşması/barış süreci empoze edemez dedi, iki gün sonra Trumpizmden etkilenmediğini sosyal medya mesajı olarak paylaşan hafif kaçık biri 13 saatini Trump’ın golf oynayacağı sahanın yakınında onu vurma hayalleri ile geçirdi. Ukrayna’dan Florida’ya yeni Soğuk Savaş (ABD’nin rakipleriyle olan mevcut durumu) garip biçimlerle radikalizmi ABD’ye taşıyor.