Barış Pınarı Harekâtı ve ardından ABD ve Rusya ile varılan mutabakatlarla PKK/YPG, Suriye'nin Türkiye sınırlarındaki Kürtlerin ağırlıklı olduğu bölgelerden çıkarıldı, çıkarılıyor.
Böylelikle PKK’nın, “Rojava devrimi” diye adlandırdığı söz konusu bölgede hamilerinin desteğiyle bir devletçik kurma hayalleri yıkılmış oluyor. Tabi PKK ile birlikte hamilerinin de bu hayali yıkıldı.
Şimdi tartışılan konu bundan sonra ne olacağı…
Her gün televizyon ekranlarında, gazete sayfalarında onlarca uzmanın bu konuya dair görüşlerini izliyor, okuyoruz.
Hemen hemen tüm uzmanların ortak görüşü, PKK’nın ağır bir darbe almasına karşın yok olmadığı yönünde.
PKK/PYG, sınırda Kürtlerin ağırlıklı olduğu bölgeden çıkarılıp daha güneye doğru Arapların ağırlıklı olduğu zengin petrol yataklarının olduğu bölgeye taşınıyor.
Söz konusu bölge de zaten onların denetimindeydi ancak PKK’nın kalıcı bir devletçik oluşturmayı arzuladığı bölge, hali hazırda çıkarılmakta oldukları bölgeydi.
Zira PKK, Arapların ağırlıklı olduğu bölgede uzun süre kalıcı olamayacaklarını biliyor.
Arzu ettikleri, o bölgeden elde ettikleri gelirle devletçiklerinin yapı taşlarını döşemekti.
Şimdi mırın kırın ede ede de olsa bu bölgeyi terk ediyorlar.
Bundan sonraki görevleri güneydeki petrol ve doğalgaz yataklarına hamileri için bekçilik yapmak.
Peki, sadece bu mu?
PKK bununla yetinir mi ve daha önemlisi hamilerinin onlara bir devletçik hediye etme planları çerçevesinde öngördükleri hedeflerinden tamamen vazgeçti mi, geçecek mi?
Gerçek olan şu ki PKK bu durumla yetinmeyeceği gibi hamileri de söz konusu planlarından vazgeçmiş değil.
Zaten uzmanların da büyük kısmı aynı görüşte.
Ancak PKK’nın hamilerinin söz konusu planlarını bundan sonra nasıl hayata geçirmeye çalıştıkları konusunda pek dillendirilmeyen bir durum var.
Aylardır, hatta Ocak 2018’deki Afrin operasyonundan bu yana söylemeye çalışıyorum.
ABD, Afrin operasyonu ile birlikte Türkiye’nin, bu bölgede PKK’nın güdümünde bir devletçik kurulmasına izin vermeyeceği konusundaki kararlılığını gördüğünden bu yana alternatif bir plan üzerinde çalışıyor ki o plan Irak Kürdistan Bölgesi ile PKK’yı yakınlaştırmak.
Önceki plan Suriye’nin kuzeyinde kurulacak bir devletçik ile Irak Kürdistan Bölgesi’ni birleştirmek idi. Bu süreçte Irak Kürdistan Bölgesi Türkiye’ye düşman hale getirilecek ve Rojava Bölgesi ile Irak Kürdistan Bölgesi birleştirilerek bir devlet kurulacaktı.
Bu sayede Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki petrol ve doğalgaz yatakları Rojava üzerinden Akdeniz’e ulaştırılacak, böylelikle hem Erbil’in Türkiye’ye bağımlılığı ortadan kaldırılacak hem de Ankara’nın bu enerji koridorunun dünya pazarlarına taşınması konusundaki fonksiyonu devre dışı bırakılacaktı.
Fırat Kalkanı, Zeytindalı ve en son Barış Pınarı Harekâtı ve de PKK/YPG’nin Suriye’nin kuzeyinden çekilmesini öngören mutabakatlarla bu plan engellenmiş oldu.
Ancak şimdi ABD, Afrin operasyonundan bu yana üzerinde çalıştığı alternatif plana ağırlık vermiş durumda. O plan da dediğimiz gibi Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile PKK’yı yakınlaştırmak.
Bu yakınlaşma şimdiye kadar hiç olmadığı kadar sağlanmış durumda.
Özellikle Barış Pınarı Harekâtı’nın başından bu yana Erbil ile PKK arasında ciddi bir yakınlaşma dikkati çekiyor.
Erbil yönetimi hiç beklenmediği kadar Türkiye’yi karşısına alarak PKK/YPG’ye sahip çıkıyor.
Öyle ki Mazlum Kobani geçtiğimiz hafta Kamışlı’da düzenlediği basın toplantısında, Barış Pınarı Harekatı’ndan bu yana kendilerine gösterdikleri olumlu yaklaşım nedeniyle teşekkür etti. Mazlum Kobani aynı toplantıda Kürt gruplar ve partiler olarak Türkiye’ye karşı ortak pozisyon olmaktan söz etti.
ABD, iki yıla yakın süredir bu yakınlaşmayı sağlamaya çalışıyor. Bu konuda önemli ölçüde yol alınmış durumda. Türkiye’de de yayın yapan Erbil merkezli yayın organları ekranlarında, web sitelerinde yoğun bir şekilde Türkiye düşmanlığını işleyerek bu plana katkı sağlamaya çalışıyor.
Öte yandan büyük gösterilerle sarsılan Irak parçalanmaya doğru gidiyor.
Irak’ın parçalanması da, ABD’nin bu planının bir parçası.
Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin PKK ile yakınlaşması Ankara-Erbil ilişkilerini bitirir.
Bu ilişkinin bitmesi Türkiye için büyük kayıp, Erbil için ise felaket olur.
ABD’nin istediği de bu.
Bu senaryonun önlenmesi için Erbil’in ABD’nin bu oyununa gelmemesi, Ankara’nın da hem Erbil ilişkilerini gözden geçirmesi hem de hızlı bir şekilde kapsamlı bir Kürt politikası oluşturması şart.