İçlerinden biri İbn Haldun'dan alıntı yaparak: "İnsan alışkanlıklarının çocuğudur" dedİ.
Geçen günlerde İstanbul Boğazı’nın kenarındaki bir toplantının ardından masadaki dostlarımızla sohbete devam ediyorduk. İçlerinden biri İbn Haldun’dan alıntı yaparak: “İnsan alışkanlıklarının çocuğudur” dedi. İbn Haldun içinde bulunduğumuz günlerde sık sık referans olarak kabul ettiğimiz bir isim. “Coğrafya kaderdir” sözü de benzer şekilde Türkiye’de sıkça atıf yapılan sözleri arasında yer alıyor. Küçük bir parantez: Yakın zamana kadar bu tarz alıntılar genelde Batılı düşünürlerden yapılırdı. Bunu küçük ama önemli bir ayrıntı olarak görüyoruz.
Yakın zaman içinde faaliyete başlaması planlanan İbn Haldun Üniversitesi belki de geçmişte verilen cevapları günümüze taşıma çabamızın önemli bir parçası. Geçmiş bize eskisi kadar “eski” ve “modası geçmiş” gelmiyor belki de. İbn Haldun’un Türkiye gündemindeki yeri bununla da sınırlı değil. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Daily Sabah’taki köşe yazısında Toynbee ve İbn Haldun’a atıflar yaparak bugünkü gelişmeleri ve değişimleri izah etmeye çalışıyor.
İbn Haldun elbette bahsedilenlerden çok daha fazlasını hak ediyor. Yazdığı Mukaddime sosyal bilimlerin kurucu metinlerinden, öncü metinlerinden biri. Ancak onun düşüncelerini olduğu kadar düşünme biçimi üzerinde de ciddi şekilde kafa yormamız yerinde olabilir. İslam’ın yeni yayılmaya başladığı dönemde oluşan fikir bahçesinin zenginliği belki bugünkü meselelerin halledilmesi için ilham verici olabilir.
Metodoloji bazen fikrin kendisinden daha değerlidir. Modern kütüphaneciliğe imzasını atan Dewey, onlu tasnif sistemiyle sıfırın icadına benzer bir fikri açılım getirmiştir. Dewy’in metodolojisi Batı olarak tanımladığımız medeniyetin fikir arsasının kadastrosu diyebiliriz. Batı aklı bu şekilde neleri bilmediğini net olarak ortaya koyabilmiştir.
Üst akıl diye bir şey arıyorsak bunu Dewey’in düşüncesinde aramamız uygun olacaktır. Zira onunla birlikte birçok uzmanlık alanı ortaya çıkmış ve zaman içinde onun çizdiği istikamette derinleşmeler yaşanmıştır.
Sadece kütüphanede değil, kitapçılarda, medyada, gazetelerde, üniversitelerde ve nihayetinde sokaklarda gördüğümüz bir düşünme, hayatı algılama ve medeniyet inşa kılavuzu olmuştur Dewey’in onlu tasnif sistemi. Elbette öncülleri ve ardılları vardır ve bir zincirin halkasıdır.
Bizlerin de İbn Haldun’u geçmişe duyulan özlemin nostaljik bir öğesi olmaktan çıkarıp yarın için ilham veren bir metin haline dönüştürmemiz ve öncelikle de İbn Haldun’un düşünce sisteminin haritasını çıkarmamız gerekiyor.
Gündelik telaşları güçlü bir entelektüel çıpa ile sağlama alıp, ilim ve irfanın birlikte dolduracağı bir havza oluşturmamız gerekiyor.
İbn Haldun’u dediği gibi , içinde yaşadığımız coğrafya bizim kaderimiz olabilir ama biz alışkanlıklarımızın çocuğuyuz. Yeni alışkanlıklar edinmek ve kısır tartışmalardan kurtulmak elimizde. Hakikatin önemini kaybettiği günümüzde kendimizi yeniden inşa edebilmek için İbn Haldun’un bilgeliğine ihtiyaç duyuyoruz. İslam’ın altın çağındaki özgüven sahibi düşünme biçimini örnek olarak işin yeni Mukaddimesini oluşturabiliriz. Münevverlerimiz arasında acı verici mutluluk olarak tanımlayabileceğim karamsarlık ve kötümserlik hastalığına da böylesi güzel bir çerçeve iyi gelebilir.