"Gezi olaylarının sekizinci yılında engizisyona soyunanların temel bakış açısı hiç değişmedi. Toplumda yaşayan diğer farklı kesimlerle hayat idealini "eşitlenmeme pratiği" üzerine kuranları anlamak açısından bu durum bulunmaz bir nimet."
Twitter engizisyonunun bu haftaki “şanslı kişisi” Ertuğrul Özkök.
Vermiş olduğu bir röportajda “Erdoğan dünya çapında bir lider” cümlesinden dolayı yemediği hakaret kalmamış, önceki gün köşesinde kendisini izah etmeye çalışıyordu.
Günün birinde mensubu olduğu mahalle tarafından Özkök’ün lince uğrayacağını hiç düşünmezdim.
Önce “Erdoğan dünya çapında lider” diyor, sonra “yüzde 70 yaptığı işleri beğenirken, yüzde 30 da eleştiriyorum” diye açıklama yapıyor, vermiş olduğu mesaj “yani ben eleştirdiğim taraflarını da açıkça söylüyorum” kompleksi.
Kızdırdığı kesim akreditesini iptal etmesin diye bu kadar yalın cümleler için izaha mı gerek var?
İktidarı destekleyen ya da muhalif kesim olsun öyle bir kitle var ki yalan bile olsa inanmak istediğine inanıyor, bunların hepsi “benim gibi düşünsün” mantığının gerici reaksiyonları.
Ertuğrul Özkök, videosunun tamamının izlenmediğinden şikâyetçi. Öyle ya, bu sefer sosyal medyanın “411’i de aşan elleri kendisi için kaosa kalkmış”, o kesimin ifade özgürlüğünden anladığı tek şeyin kendi fikirlerinin dillendirmesi olduğunu bu olaydan sonra anlar mı pek sanmıyorum.
Zira izaha giriştiğine göre “orantısız” lincine maruz kaldığı kesimin bir gün kamu otoritesini ele aldığında nasıl bir özgürlük anlayışı getireceğine dair az çok belki fikir sahibi olmuştur. Bence en önemlisi bir çırpıda kendisini silmeye kalkanların demokratlığıyla ilgili kendi iç dünyasında izah yapması.
Gezi olaylarının sekizinci yılında engizisyona soyunanların temel bakış açısı hiç değişmedi. Toplumda yaşayan diğer farklı kesimlerle hayat idealini “eşitlenmeme pratiği” üzerine kuranları anlamak açısından bu durum bulunmaz bir nimet. Kendisini “makbul vatandaş” sayanların farklı düşüncelere tahammülünü görebilmesi için Özkök’ün anlaşılan bin nasihatten fazlasına gerek vardı.
Bundan sonra ne söylersen söyle, bir etkisi olmayacak, öyle ya Eski Türkiye güzellemelerini patron değişikliğinden sonra ara ara satır aralarına saklarken günün sonunda Eski Türkiye’nin müdavimleri okları sana çevirmişe benziyor…
Tarihin cilvesi işte, anlaşılan böyle cümleler için emeklilik vaktin çoktan geldi de geçiyor, biz senden Sharon Stone’un bornozlu haliyle yapmış olduğun röportaj anılarını dinlemeye devam edelim.
İnce’nin gönlü hangi sistemden yana?
Partiler anayasa taslak çalışmalarında son viraja girerken muhalefet parlamenter sistemde diretiyor, o nedenle sivil anayasanın hayata geçmesi pek mümkün olacağa benzemiyor.
Bir de “güçlendirilmiş parlamenter sistem” diye bir kavram ortaya çıktı, siyaset bilimi masterı yapmış biri olarak ilk kez duyduğum bir şey. Eski sistemi öve öve bitiremeyenler, parlamenter sistemin aksaklıklarının bu sistemde düzeltildiğini iddia ediyor.
Nedir, ne değildir, bilmiyoruz, eski sistemin sorunları varsa neden daha önce bunları gündeme getirmediniz, yoksa vesayeti palazlandırması hoşunuza mı gidiyordu?
Öyle ya, işin ilginç kısmı yeni kurulan tüm partilerin tüzüğünde “güçlendirilmiş parlamenter sistem” vurgusu var, bir tek İnce’nin Memleket Partisi’nin tüzüğünde azcık değinilmiş.
Acaba diyorum Muharrem Bey, cumhurbaşkanlığı sistemini mi savunuyor?