Rusya ve Çin arasında bir önceliklendirme yaptığınızda, askeri güç ve askeri gücün ulaştığı teknolojik seviye açısından Rusya'nın Çin'e karşı üstünlüğünün bulunduğu görülmektedir.

14 Haziran 2021 günü yapılacak NATO zirvesi öncesi uluslararası arenada hareketliliğin arttığını görüyoruz. ABD Başkanı Biden, katil olarak tanımladığı Putin ile 15 Haziran 2021 tarihinde karşılıklı görüşme yapacak. Bu görüşmenin alt yapısı büyük ölçüde kurgulanmış gibi. NATO zirvesinde görüşülecekler arasında NATO’nun yeni stratejisi ve konumlanma planlanlaması mutlaka olacaktır. Tehdit olarak bugüne kadar Rusya’yı önceliğe alan ABD, İngiltere ve NATO, öncelikli tehdidi değiştirmiş, istikametlerini Çin’e kaydırmış gibi görünüyorlar.

Rusya ve Çin arasında bir önceliklendirme yaptığınızda, askeri güç ve askeri gücün ulaştığı teknolojik seviye açısından Rusya’nın Çin’e karşı üstünlüğünün bulunduğu görülmektedir. Ayrıca, Çin’in askeri açıdan ABD ile baş edebilecek seviyeye gelebilmesi için, ABD’nin bugün bulunduğu seviyede kalması koşulu ile 20-30 yıla ihtiyacı olduğu öngörülmektedir. Rusya ile ABD öncülüğünde Rusya’ya karşı girişilecek bir harekatın zararının yüksek olacağını dikkate almak gerekmektedir. ABD ile birlikte en fazla nükleer silaha sahip ülke konumundadır Rusya. Arktik’te sağladığı üstünlük, bu bölgede Çin ile iş birliğine gitmesi, uzay konusunda Çin ile iş birliği içinde çalışması, Doğu Akdeniz ve değişik alanlarda sağladıkları iş birliğinin giderek artması, Batı için yeni bir değerlendirme yapılmasını gerekli kılmıştır. Yakın ancak güçlü bir tehdite karşılık, güçlenmesi için zaman ihtiyacı olan, farklı alanlarda girişimleri ile hakimiyet mücadelesine girmiş olan Çin’in, Rusya ile karşılıklı gerginlik ortamından yararlanarak kendisini geliştirebileceği, Güney Çin Denizi başta olmak üzere tarihi hedeflerine ulaşabileceği değerlendirmesi, dikkatlerin ve önceliğin Çin’e verilmiş olabileceğini göstermektedir. Ukrayna krizi ile savaşın eşiğine gelen ABD ve Rusya’nın çatışma eşiğini özellikle ABD’nin düşürme çabalarını ve Rusya’nın da bu çabaları benimseyerek aynı doğrultuda karşılık vermesini bu değişikliğin habercisi gibi görebiliriz.

AYNI AKTÖRLER SAHNEDE

ABD, Rusya ve Çin’i aynı anda sınırlamaya ve çevrelemeye çalışmanın bu güçlerin ellerinde tuttukları diğer jeopolitik kozlar nedeniyle zorlanacağını, hatta farklı konularda farklı bölgesel aktörlerinde bu iki devlete katılmaları ile maliyetin artacağını görmektedir. İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya ve Japonya gibi iki önemli gücü karşısına alan ABD, soğuk savaş döneminde aynı hataya düşmemiş, Rusya ile Çin’in biraraya gelmesini çeşitli girişimlerle engellemeyi başarabilmiştir. Bu kez yine aynı aktörler sahnededir. ABD, önce Rusya’yı hedef olarak almışsa da Avrupa’da NATO aracılığı ile Rusya’yı sınırlandırabileceğini dikkate alarak ağırlık merkezini Rusya’dan Çin’e kaydırmış olabileceğini düşünebiliriz. Rusya, aslında daha öngörülebilir bir tehdittir ABD için. Rusya’nın kırmızı çizgileri bellidir. Bu çizgilerin aşınmasına veya geçilmesine asla müsaade etmeyeceğini Putin defalarca belirtmiştir.

Çin ise her ne kadar güvenlik stratejisinde ne yapmak istediğini açıklamış olsa bile yeteri kadar güce ulaştığında ne yapacağını kimse tahmin edememektedir. Biden’ın 2022 savunma bütçesinde tahsisi talep edilen, bugüne kadarki en büyük bütçe olması beklenen 715 milyar dolar ile Rusya ve Çin’e karşı caydırıcılığı arttırmak istemektedir. Özellikle Çin’in çok hızlı adımlarla konvansiyonel ve stratejik gücünü geliştirdiğine vurgu yapılan talepte, bu gelişmeler karşısında ABD’nin bölgedeki kabiliyetlerinin zayıflayabileceğine işaret edildiği görülmektedir.

Bununla paralel olarak Çin’in bölgedeki en büyük düşmanı olarak bilinen Japonya’nın artan savunma bütçesi, özellikle kara kuvvetlerini güçlendirme çalışmalarını ABD’nin değişen önceliği ile paralel gelişmeler olarak değerlendirebiliriz.

YENİ SURİYE YAPILANMASI

ABD’nin, Suriye’de PYD/PKK terör örgütüne olan desteğinin devam edeceğine ve hatta arttıracağına ilişkin bütçe tahsisleri, söylem ve görüntüler karşısında Rusya’nın giderek azalan ve hatta duyulmayacak şekilde fısıltı haline dönüşen Suriye’nin bütünlüğünden son zamanlarda söz etmemesini, muhtemelen Rusya ile ABD’nin yeni Suriye yapılanmasında, PYD terör örgütüne de ABD’nin istediği doğrultuda yer verilmesi konusunda anlaştıklarının işareti olarak algılayabiliriz.

Kuzey Irak’ta da, ABD’nin yaptırımların kaldırılması karşılığında Haşdi Şabi üzerinden İran’ı Türkiye’ye karşı kullanmaya başladığını söyleyebiliriz. Hedef Türkiye-İran çatışmasının gerçekleşmesi ve İsrail’in güvenliğinin tam sağlanmasıdır.

Bu gelişmelere paralel olarak artık NATO’nun Suriye ve Irak’ta yer alacağını söyleyebiliriz. NATO zaten Irak’ta eğitim maksadı ile personel bulundurmaktadır. 500 olan sayının bu yıl içinde artırılması kararı alınmıştır. 14 Haziran toplantısı sonrası bu bölgeleri NATO’nun yeni görev alanı olarak görmek bizleri şaşırtmamalıdır. ABD, hakimiyetin maliyetini NATO’ya devrederek asıl tehdit olarak belirlediği Çin’e yönelmenin son hesaplarını yapmaktadır.