Son zamanların trendlerinden biri de kitap yazmak.
Yazarların, uzmanların tekelinden çoktan çıktı kitap yazmak. Kimileri için ikinci iş ya da hobi. Hayalperestler için oturduğu yerden gelecek para, ün. Sırf “O da yazmış, benim neyim eksik.” diye hırs ve kıskançlıktan kudurup yazanlar bile var. Sözün nereye geleceğini tabi ki biliyorsunuz. Şeyma Subaşı ve kitabına… Kitap daha çıkmadan eleştirileri kitabın önüne geçti. “Vay o kimmiş kitap yazıyormuş? Kim okurmuş? Neyini anlatacakmış?” Eleştirmenin de ötesinde aşağılamaya giren cümleler. Kitap çıktı ama kimse susmadı. Aynı hızla tiye almaya devam ettiler. Şeyma’nın çıkıp, “Kitabı ben yazmadım, editörler yazdı. Edebiyatçıyım diye bir iddiam yok.” açıklaması bile dalga konusu oldu. Kızı severim sevmem ayrı konu ama eğri oturup doğru konuşalım. O kadar tuhaf tipler kitap yazdı ki kimse “sen kimsin?” demedi. Üstelik onların kitaplarını da editörler yazdı. Çıkıp şöyle yazdım, böyle yazdım diye ahkam kesip, yalan söylediler. Kimse yalancı demedi. Hatır gönül ilişkisi ile utanmadan imza günleri yaptılar. Konuşmacı olarak oraya buraya gittiler. Kimsenin gıkı çıkmadı. Şeyma’yı beğenelim beğenmeyelim ama gerçek, hiç yabana atılmayacak sayıda fanları ve sevenleri var. Ayrıca onu merak edenler de bırakın okusun. Size ne? Kime ne? Herkes bilir… Bu kadar eleştiri tam tersi bir etki yaratır! Nitekim dediğim gibi de olmuş. Kitabı okuyor diye tiye alınmaktan korkanlar internetten sipariş veriyormuş. Ne okuduğunu kimse görmesin diye de kitabı kaplatıyorlarmış. Yani efendim o Bodrum, Çeşme plajlarda yan şezlongunuzda elinde kitabını kaplatmış birini görürseniz hiç şaşırmayın. O da Şeyma’yı okuyor.
Şiraze ayarı
Benim için Mustafa Sandal; bir iki tane sevdiğim şarkısı olan, garip dans eden bir şarkıcı. Laf aramızda, olsa da olur olmazsa aramam yani. Allah var adamın sakin, sabırlı, iyi bir baba portresi de var. Ve en önemlisi de bugüne kadar abuk sabuk haberlerle anılmamış biriydi. Boşanmasının hemen ardından “ne alaka!” dediğim isimlerle, olmadık şekilde anıldı. Tam “Eyvah bu da kayışı kopardı.” diyecektim, ondan beklenen hareketi yaptı. Stabil bir ilişkiye adım attı. Ama görünen Mustafa’nın da şirazesi kaydı. Geçenlerde 6 ay beraber olduğu kadından neden ayrıldığı sorulduğunda “Güzel vakit geçirdik, bitti.” demiş. Ya ağzından çıkanı kulakları duymuyor. Ya ettiği lafın nereye gittiğini bilmiyor. Bir gecelik ilişkide bile bu cümle kurulmaz. Tuhaf, ucu her tarafa çekilebilecek bir cümle. Senin düşünmeden ya da 3 gün düşünerek bulduğun bu cümleyi, sana yedirirler. Melis 6 ay seninle ağzı açık gezmemiştir. Ruhun duymadan senin iç organlarının röntgenini 6 günde çekmiş, çoktan arşivlemiştir. Senin edeceğin 10 cümleyi tek kelimesi ile tersine çevirir. Damarına basmak büyük cesaret. Bak hemen nasıl sana lafı yapıştırdı. “Ayrılığa aldatma değil daha çirkin bir şey sebep!” Aynı Mustafa Sandal gibi tuhaf ve ucu açık, nereye çekersek oraya gidecek cevap. Hayal dünyamız uçsuz bucaksız, tövbe tövbe neler geçiyor insanın aklından… Hadi anlat millete, hadi çık işin içinden. Ayrılmışsınız, kadın susmuş konuşmuyor. Sen daha niye kaşıyorsun, kışkırtıyorsun. Hele bir de dediği gibi bir olaya da şahit olmuşsa. Zeki kadın suya sabuna dokunmadan hatta hakaret bile etmeden senin tüm hayatını çöp edebilir. Bu yaşında daha bunu öğrenemedin mi?
Hiç şakası yok!
Çok az bilinen bir hastalıktan, sayısız kişi hasta. Ve bu durumdan bihaberiz. Aslında durum çok ciddi, hasta tedavi edilmezse sonuç ölüm olabilir. Hastalığın adı Histrionik! Bu hastalar, girdiği her ortamda herkesten ama özellikle karşı cinsten ilgi görmek isterler. Tuhaf, samimi, yakın temas hareketlerde bulunurlar. Genelde abartılı giyimi tercih ederler. Çok kolay yalan söylerler. Zengin ve lüks bir yaşam sürdüklerini anlatırlar. İyi oyunculardır, etrafını kandırma ihtimali yüksektir. Para ile insanları kendilerine bağlamayı düşünebilirler. Hastanın en mutlu olduğu anlar övgü, ilgi gördüğü zamanlardır. Histrionik kişi anlık, mantıksız kararlar alabilir. Kredi çekip, ev satıp hiç düşünmeden 1 gecede harcayabilirler. Bu davranışları ve gereksiz yalanları kimse anlayamaz. Çoğu zaman bu hastalar, insanlar tarafından yadırganıp, dışlanabilirler. Bu tür davranışlar hastayı daha derin sorunlara iter. Hasta ile yapılan konuşmaların hiçbir faydası olmaz. Tam tersi agresifleşmesine ve sizden uzaklaşmasına neden olabilir. Uzmanlar bir an önce terapi ile ilaç tedavisine başlanmasını aksi takdirde hastanın kendine zarar verme ihtimalinin olma yüksek olduğunu belitmişler. İşin aslı astarını okuyan herkes, en az iki isim geçirmiştir aklından. Özellikle sosyal medya bu insanların yuvası olmuş değil mi? Meğer bizim kaile almadığımız, hava atmayı seviyor, sonradan görme, yalancı deyip es geçtiğimiz kişiler baya ciddi hastalarmış!