Burun kıvırıp, eksik taraflarımızı eleştirip, kendi toplumumuzu yerden yere vurmaya bayılırız.
Ozan Güven sevgilisi Özlem Bulutsuz’u darp ettikten sonra, ilk açıklama reklam anlaşması yaptığı firmadan geldi. Firma; anlaşmalarını sonlandırıp, yollarını ayırdıklarını açıkladı. Laf aramızda benim esas merak ettiğim, devam eden dizisinde ne olacağıydı. İzleyenler bilir, Ozan Babil dizisinde öyle kolay kolay vazgeçilebilecek bir karakter değildi. Ay Yapım ilk olarak dizinin yeni yayın dönemi tanıtım çekimlerine çağırmadı. Tanıtımda olmaması kafaları karıştırsa da bu net bir cevap değildi. Daha sonra Ay Yapım’dan beklenen açıklama geldi. “Babil dizisi oyuncularımızdan Ozan Güven, hakkında yargıya intikal eden olayla ilgili olarak süreç tamamlanana kadar iş faaliyetlerine ara verme kararı almıştır.” Ozan Güven’in yerini, Çukur dizisinde oynayan Onur Saylak’ın alacağı söyleniyor. Bu haberler sevinç nidalarıyla karşılanmış. Yapılan bir dolu klişe yorum… “İlahi adalet! Oh olsun… Ektiğini biçti.” diyenler… Ozan ile yaptığı anlaşmaları bozan firmalara yalakalık yapıp, övenlerle dolmuş taşmış. Alınan bu kararlardan dolayı kimseyi alkışlamıyorum. Ne Ay Yapım’ı ne de reklam veren firmayı tebrik de etmiyorum. Trafikte kırmızı ışıkta durduğum için kimse beni tebrik etmiyor. Ben de artık normalleri alkışlamaktan bıktım.
Marazlı düşünceler
Burun kıvırıp, eksik taraflarımızı eleştirip, kendi toplumumuzu yerden yere vurmaya bayılırız. Ama eğri oturup, doğru konuşmak gerek. Milletçe yardım sever insanlarız. Zorda, yardıma muhtaç birini gördüğümüzde öyle kolay kolay sırtımızı dönüp gitmeyiz. Hepimiz elimizden geldiğince, gücümüz yettiğince bir şeyler yapmaya çalışırız. Türkiye’nin hatta dünyanın neresinde olursa olsun, Türk insanı bir yolunu bulup yardım elini uzatır. Yeter ki sesinizi duysun. Sosyal medya bunun gibi konular için çok etkin ve önemli bir yol. Bir de işin içine ünlü, güvenilir isimler girerse o saatten sonra adınızı, acınızı duymayan kalmaz. Ki bence bunun en güzel örneklerinden biri Bergüzar Korel… Özellikle yardıma ihtiyacı olan çocukları, hayvanları olabildiğince sayfasında paylaşıp destekliyor. Seslerinin duyulması için elinden geleni yapıyor. Bergüzar’ın bu paylaşımlarını saçma sapan yerlere çeken yorumlar okudum. Hakaret edenler, aşağılayanlar, “Sen yardım et!” diyenler, hatta işi siyasi davaya çevirenler… Yapmayın, etmeyin! Bu kadar acımasız olmayın. Yardımın azı çoğu, şekli, siyaseti, dayatması olmaz. Herkesin kendi derdine düştüğü bir dönemde, kimseyi yaptığı iyilikten pişman ettirmeyin.
Tercihen kötüyüz
Etrafıma şöyle bir bakıyorum da biz bile isteye, seve seve kötüyüz. Seviyoruz kırıp dökmeyi, eleştirip, ahkam kesmeyi. Oturduğumuz yerden maval okumayı. Sormadan, araştırmadan ipe götürmeyi. Dolduruşa getirip kendi kendimizi yılların emeğini hiç etmeyi. Yılların sevgisini anlık zevkle kirletmeyi. Seviyoruz işte “Temiz kalpliyim” deyip boğazımıza kadar pislikte debelenmeyi. Hakkımızı haksızlık yaparak aramayı. İyi niyete kötü bakmayı. Önce kavga edip sonra konuşmayı.
Seviyoruz işte acı konuşan dostu, tatlı sohbete satmayı. Zekiyi aptal yerine koymayı. Aynı hatalarda ısrar etmeyi. Çamur atarak kendimizi savunmayı. Seviyoruz işte güzel şeyleri itina ile mahvetmeyi. İşin aslı astarı; seviyoruz işte kırmayı, üzmeyi, incitmeyi…