Cumhurbaşkanımızın himayelerinde geleneksel hale gelen ve bu yıl beşincisi gerçekleştirilen Necip Fazıl Ödülleri Töreni iyi çalışılmış bir organizasyonla çok başarılı geçti.

Muzaffer Doğan ve İhsan Kabil ile salona girdiğimizde tanıdık onlarca yüzle karşılaşıp dostlarımızla kucaklaştık. Katılımcılar seçkin bir ortama gelmenin sevinci içindeydi. Herkes heyecanlı herkes neşeliydi. Fakat işin doğası gereği özellikle ödül alanlar ve organizasyonu yapan Star çalışanlarında ayrı bir heyecan vardı. Nuh Albayrak başta olmak üzere töreni kültürel haberlerle zenginleştiren Gülcan Tezcan ve Bedir Acar da ise hem heyecan hem de ayrıntıları kaçırmayıp okuyucuya ulaştırma telaşı vardı. Bedir Acar’ın hazırladığı Necip Fazıl eki koltuklarına oturan herkese takdim edildi. Emek mahsulü olan ek değerli yazarların görüşleriyle zenginleştirilmişti. Özellikle İhsan Kabil’in yazısını çok beğendim. Bedir Acar işini aşkla yapan adamlardan birisi. Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak’ın protokol dahil bütün misafirlerin huzurunda Acar’a teşekkür etmesi özlemini çektiğimiz inceliklerin tekrar vücuda gelmesi açısından çok önemliydi. Kula teşekkür etmeyen Allah’a şükür edemez. Tevazu insanı büyütür. Kibir alçaltır. Ben yaptım oldu diyenlerin yerine biz yaptık diyenler her zaman başarılı olur. Bu sebeple Albayrak’ı özellik tebrik ettim.

GECENİN YILDIZI

Geceye katılan herkes yıldız olmakla birlikte bana gecenin en parlak yıldızı kimdi derseniz hiç çekinmeden Yücel Arzen derim. Roman kardeşlerimizden oluşan Sulukule Sanat Akademisiyle birlikte salondakilerin tamamının beğenisini aldı. Üstadın eserlerinden uyarladığı besteler muhteşemdi. Konuşmasının başında Mehmet Kısakürek’e teşekkür etti. Çile Şairinin isminin her yerde kullanılmasından hoşnut olmadığını bildiğimiz Oğul Kısakürek Arzen’in bestelerini dinleyince demek ki kaliteyi görüp izin vermiş. Keşke Yücel Arzen’e de özel ödül verilseydi. Bundan sonraki yıllarda asla ihmal edilmemeli diye düşünüyorum. Sakarya Türküsü ve Şarkımız şiiri ancak bu kadar güzel bestelenebilirdi. Kuvvetli alkışlar özellikle Başkan Erdoğan’ın uzun süre alkışlaması tam not aldığının açık göstergesiydi. Yücel Arzen dünya çapında bir sanatçıya yakışan kalitesini sanatıyla gecede gösterdi. Bundan sonra bu değerimizin değerini mutlaka bilecektir değerli devletlilerimiz.

ARİF AY DAMGASI

Ödül alanların konuşmaları kararında ve kıvamındaydı. Özellikle Arif Ay’ın her işinde olduğu gibi konuşmaya da ciddiyetle hazırlandığı belliydi. Arif Ay ödülü fazlasıyla hak eden bir şair. Jürinin tercihi tam isabet olmuş. Uzun yıllardan beri okuduğumuz fikirlerinden beslendiğimiz bir isim. Özellikle mazlum coğrafyalar milletimizin yaşadığı büyük acıları şiirlerine konu edinmesi benim çok önemsediğim hususlardan birisi. Birçok şiiri dilimde devran eder ama şu şiirinin sarsıcı etkisi hiç geçmez.

‘Biz Marifetnameyle bir akşamı yaprak yaprak çevirip

Geceye ferman açtık

Okuduk dudakla el arası tartıp her sözü bir bir

Sonra darasını düştük

Ve biz ölümden çok zulmü gördük

Biz Erzurum’da otuzüç kişiydik’

Arif Ay duruma göre duruşunu değiştirenlerden olmamıştır. Zor zamanlarda savrulmamış inancından fikirlerinden taviz vermemiştir. Darbe dönemlerinde çiçek böcek edebiyatı yapan çağdaşı edebiyatçıların aksine Ay kelimelerden kurduğu isyanla tavrını ortaya koymuş eğilmemiş bükülmemiştir. Bosna’nın acıları da Soma’nın kederi de onun kaleminden okuyucunun kalbine hüzün olup akmıştır. Şiiri bir gençlik uğraşı ve hevesin karşılığı görmemiştir. Şeyh Galip gibi kelama can verme derdinde olmuştur. Edebiyatı salih amellerden bir amel olarak görmüş kulluk vazifelerinin arasına eklemiştir.

70’li yıllardan itibaren kendini konumlandırdığı yerin anlamına aykırı hareket etmemiş ve Türkiye’de bazı çevrelerin Marksist ideoloji çerçevesinde edebiyat yaptıklarını görerek bunu sömürge edebiyat olarak nitelendirmiştir. Kendi medeniyet değerlerinden beslenmeyen kesimlerden uzak durmuş Necip Fazıl Sezai Karakoç ve Nuri Pakdil gibi yerli isimlerin izinden ayrılmamıştır. Özellikle Nuri Pakdil ismi Ay için ayrı bir yerdedir. Pakdil’le tanışmak onun için yazmayı sıradan bir eylem olmaktan çıkarıp bilinç düzeyinde algılamaya başlamasına sebep olmuştur. Pakdil Arif Ay için hem hoca hem ağabey hem de yazdıklarıyla önüne düşen ön açan bir ustadır. Devrimci ve derviş kişiliğiyle Ay ‘la birlikte yüzlerce isme ufuk açmış yol ve yön göstermiştir. Bu yönüyle Pakdil’den en çok istifade eden isimlerden birisi olmuştur Arif Ay.

Geçtiğimiz yıllarda Türkiye Yazarlar Birliği olarak düzenlediğimiz Edebiyat programlarından birinde onur konuğumuz Sayın Arif Ay olmuştu. Ödül töreninde konuşurken o gece yaptığı konuşma geldi aklıma şöyle demişti Usta Şair:

"Bizim medeniyetimiz şiir medeniyetidir. Bu medeniyet içinde doğumdan ölümümüze, hayatımızın her alanını şiirle süslemişiz. Mimarimizi şiirle süslemişiz. Selimiye bir şiirin karşılığıdır. Ticaretimizi, el sanatlarımızı şiirle süslemişiz. Doğumda şiirler söylemişiz. Ölümde, ağıtlarımızı yine şiirlerle dile getirmişiz. Dünyanın her kriz dönemlerinde o krizin verdiği bunalımı ve umutsuzluğu insanların üzerinden atan şiirler olmuştur. Mevlana ve Yunus kritik dönemlerde gelmiştir."

İNCE ATIFLAR

Ödül alan diğer isimlerin konuşmaları da çok güzeldi. Özellikle Aykut Ertuğrul’un babaannesinin dualarına atıfta bulunması, Fatih Baha Aydın’ın ödülü anne babasına, Yasemin Karahüseyinoğlu’nun çocuklarına adaması ince atıflardı. Muhammed Harp’in Üstadla tanışmasına ve onun eserlerine çalışması için teşviklerde bulunan Mustafa Miyasoğlu’nu yad etmesi, Ahmet Yaşar Ocak’ın kısa konuşmasında Jüri üyelerinden bazıları arkadaşım diyerek latife yapması gecenin güzelliklerindendi.

Klasik Türk Müziğinin büyük ustası Nevzat Atlığ herkese göre uzun konuştu ama o salonda en uzun konuşma hakkına sahip yetkinlikte olması hasebiyle hiç kimse sıkılmadı aksine tarihi konuşmasını can kulağıyla dinlediler. O gece belki de öğretmenlerinin zoruyla programa gelen öğrenciler yıllar sonra Nevzat Atlığ’ı dinlemenin onu yakından görmenin haklı gururunu yaşayacaklar. Millet olarak Atlığ’ın hakkını kolay ödeyemeyiz. Ömrüne bereket olsun.

GÜNDEM NECİP FAZIL

Gece Necip Fazıl’ın şanına layık olarak başladı ve bitti. Dostlarla vedalaşıp salondan ayrıldığımda kulaklarımda Sayın Cumhurbaşkanımızın aziz üstadımıza ithafen söylediği sözler gece boyunca eksilmedi. “Türk Milleti’nin hissiyatını, hayallerini, özlemlerini kendi üslubuyla kelimelere döktüğü için de, vefatından 35 sene sonra bile üstat aramızdadır, kültür ve fikir hayatımızın başköşesindedir. Bize düşen; üstadın uğruna hayatını adadığı davaya sahip çıkarak, onu anlamak, ona yoldaş olmaktır.”

Evet 35 yıl sonra bile Üstad gündem olmaya gündemi belirlemeye devam ediyor. Onun yaktığı meşale kıyamete kadar bu toprakları aydınlatmaya devam edecek. Ruhu şad olsun.