Türkiye Yazarlar Birliği'nin öncülüğünde düzenlenen 4. Tarihi Roman ve Romanda Tarih Bilgi Şöleni için Malazgirt'teyiz.

Bulunduğumuz ilçe milletimiz için sembolik anlamı derin olan tarihe şahitlik etmiş bir merkez. Ulu Sultanımız Alparslan’ın üflediği ruh dağa taşa toprağa işlemiş. Kutlu bir emanet Malazgirt. Türküyle Kürdüyle bize bu toprakları vatan kılan ecdadımızın emanetine sahip çıkmak görevi hepimizin üzerinde. Fetih ruhu vatan şuuru taşıyan nesillerin çoğalması için de çok çalışmamız gerekiyor. Milli ödevimiz Malazgirt ruhunu kuşanmış yerli ve milli nesiller yetiştirmektir.

MALAZGİRT EBEDİLİK CEPHESİDİR

Görmeyi en çok istediğimiz yerlerden biri olan Malazgirt’e gelince buralarda daha çok olmamamız gerektiğinin yakıcı geçeğiyle muhatap olduk. Gitmediğiniz yer sizin değildir. Dokunmadığınız gençler bizim olmaktan çıkar. Bin yıl önce mağlubiyete uğrayanların intikam duygusuyla bu toprakları haince kaşıdığını kirli fitnelerle karıştırdığını ayrıştırma çalışmaları yaptığını görmezlikten gelemeyiz. Malazgirt bir milletin ebedilik cephesidir. Malazgirt şairin veciz ifadesiyle Bizans’ın Türke secdesidir.

Türkün kılıcıyla Kürdün kılıcının aynı iman duygusuyla düşmana yönelmesinin adıdır Malazgirt. Türkün Kürde Kürdün Türke kılıç doğrultmasını isteyenler Malazgirt ruhunun düşmanlarıdır. Malazgirt’i anlamak oynanan oyunları kavramakla mümkündür. Bin yıl daha bu topraklarda kalmanın tek yolu birlikten geçmektedir. Birlik dışındaki her şey bizi zillete düşürür.

MALAZGİRT UFKUNU TAŞIYAN ADAM

Malazgirt ufkunu taşıyan kişiler tarih boyunca bizi bir ve beraber kıldı. Kıymetlerini bilsek de bilemesek de onlar her dönemde taşıdıkları misyondan gafil yaşamadılar. İşte onlardan biri de merhum Kültür Bakan Yardımcımız Haluk Dursun’du.

Malazgirt’teki programımıza katıldıktan sonra rahmeti rahmana kavuşan hocamız çok yönlü bir devlet adamıydı. Yoğun programları arasında Malazgirt’te olmanın anlamını bilen aydınları yalnız bırakmayan Dursun devlette bizim dilimizden derdimizden anlayan bir şahsiyetti.

Sohbet Medeniyetinin günümüzdeki temsilcilerinden biri olan Dursun’un Veda konuşmasına şahitlik etmek bizlere nasip oldu. Haluk Hoca programı teşrif eden yediden yetmiş yediye herkesi derinden etkileyen tarihi bir konuşma yaptı. Yazarlar Birliğinin ve aydınların bu bölgeye daha çok gelmesinin öneminden bahsetti. Birlik beraberliğin sağlanması noktasında bu gelişlerin etkili olduğunu belirtti.

Tuna üzerine, Nil üzerine kitaplar yazdığını belirten Dursun geçtiğimiz yıllarda Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesinde konuşma yaparken yaşadığı hatırayı da şu cümlelerle anlattı:

"Genç bir kız öğrenci söz istedi ama muhalefet dozu yüksek heyecanlı bir şekilde, 'Sizin burada ne işiniz var? Ben sizin yaptığınız çalışmalara baktım, siz Tuna tarihçisisiniz, sizin hayatınız Tuna'yla geçmiş. İkinci kitabınız da Nil. Nil'le ilgili de çalışmışsınız. Sizin hayatınızda Dicle yok. Siz Dicle'siz bir tarihçisiniz, o yüzden sizin burada bulunmaya hakkınız yok, konuşmaya hiç hakkınız yok' dedi.

Bu itiraz karşısında sükûnetini metanetini koruyup sahip olduğu makamların dışında sivil bir vicdanla o kızımıza şu cevabı verdiğini söyledi Hoca: 'Tamam, bir dakika haklısın ama biraz dinle. Konuşmayı nerede yapıyoruz? Dicle Üniversitesinde yapıyoruz. Kampüsün içerisinden Dicle geçer. Ben buraya nereden geldim? Cizre'den geldim, Cizre tam bir şehirdir ve tam bir Dicle şehridir. Bir gün önce de Hasankeyf'te idim. Batman, oradan da yine Dicle gelir. Demek ki gözümüz Dicle'de ama gönlümüz de Tuna'da. Bunda da bir zarar yok günah yok ama haklısın bu bir gecikme, bu bir tehir. Zaten her işin, her vazifenin rehine bırakılmış bir vakti vardır. 'Vakti şerif' denir zaten ona. İşte o vakti şerif gelmiş ben Dicle'de sizle bugün beraberim.' dedim. Sonra gösterdim, gençlerin hepsi zaten aynı frekans gençler. 'Siz Dicle'nin kuzularısınız ve siz Dicle'nin kuzuları bize emanetsiniz. Haklısınız geç kaldık bu emanete sahip olmakta ama bundan sonra sizinle hep beraber olacağız ve bu bölgede Dicle'nin, Murat'ın, Karasu'nun, Zap Suyu'nun, Aras'ın kuzularını çakallara kaptırmayacağız.'

Bu irkiltici hatalarımızı da sorgulayıcı hatırasından sonra da Malazgirt, Çanakkale, Sakarya ve Sarıkamış'ı hatırlamadan tarihin doğru dürüst yorumlanamayacağına vurgu yaparak, "Muş'ta ve diğer bütün bölge üniversiteleri gezip dolaştıktan sonra o kızın bana 'Ne işin var senin burada?' demesinden ders çıkardım. O günden beri vaktimin büyük kısmını hep bu bölgede geçiriyorum. Tamamıyla Ankara'nın doğusunda yani özellikle bu Dicle, Fırat, Zap üçlüsünün olduğu yerlerde geçiriyorum." dedi.

Ülkede kardeşliği tesis için başarılı öğrencileri doğudakileri batıya batıdakileri doğuya getirerek tanıştırıp gezdirdiklerini gururla anlattı. Bunu yapmalarındaki amacı da su sözlerle açıkladı: "Bizim temelimiz Anadolu'dur, Malazgirt'tir, Sakarya'dır, Sarıkamış'tır, Ahlat'tır. Kudüs bizim için mukaddes, hep söylüyorum ama Kudüs kadar Müküs'ü (Bahçesaray) tanıyacağız. Çok güzel bir çaydır. Rahmetli Fethi Gemuhluoğlu'nun dediği gibi, biz bu coğrafyaya, tarihe, edebiyata, şiire ve gazavatnamelere dost olacağız. Bu kültürel gelişimimizi akademik çalışmalarla da tamamlayacağız, tekemmül ettireceğiz, mükemmelleştireceğiz ve inşallah geleceği o zaman çok daha emin bir şekilde karşılamış olacağız."

ADI MALAZGİRT’TE YAŞAYACAK

Haluk Hoca bu kuşatıcı konuşmasından sonra hazirunla vedalaştı. Çok geçmeden üzücü haberi aldık. Biraz önce yanımızda olan değerli bakanımızın vefat haberi ciğerimize ateş gibi düştü. Dicle’nin kuzularını çakallara kaptırmamak için son yıllarda gösterdiği olağanüstü gayreti anlatırken heyecanlanan gözleri ışıldayan vatansever bir yüreği kaybetti Türkiye. Özlemini duyduğumuz Malazgirt Akıncılarının biri daha eksilmiş oldu. Bir değerimiz daha dön emrine uyarak aramızdan ayrıldı.

Malazgirt Kaymakamız ve belediye başkanımız merhumun isminin son konuşma yaptığı kültür merkezine verilsin teklifimizi yerinde bularak onayladılar. Haluk Dursun ismi çok sevdiği Malazgirt’te ebediyen yaşayacak İnşallah. Mekânı cennet olsun. Nil’in Tuna’nın Dicle’nin başı sağ olsun.