Sponsorunun ABD olduğu bu örgüt bugüne kadar tamamen ABD ekseninde hareket etmiştir.

2’nci Dünya Savaşı sonrası koşullarına göre kurulan ve soğuk savaş şartlarında gelişimini tamamlayan NATO, ABD ve Avrupa Birliği açısından artık ömrünü tamamlamış görünüyor. Macron’un ifadesi ile beyin ölümü gerçekleşen NATO’nun organları da üyelere destek verecek, onlara güvence sağlayacak durumda değil artık. Çoklu organ yetmezliği her alanda görülüyor.

Sponsorunun ABD olduğu bu örgüt bugüne kadar tamamen ABD ekseninde hareket etmiştir. ABD’nin isteği ile harekat alanı tanımı dışına çıkarak binlerce kilometre uzaklıktaki Afganistan’da görev almak zorunda kalan NATO, Avrupa’nın içinde Bosna -Hersek’te katliamlara seyirci kalmış binlerce insanın kanı eline sürülmüştür. Avrupa’da meydana gelen olaylara ABD’nin politikalarına göre müdahale veya etmeme kararı veren NATO’nun, soğuk savaş döneminde Varşova Paktına karşı sürdürdüğü dengeleme görevi dışında sahada hiçbir başarısı bulunmamaktadır.

ABD’NİN SİYASİ VE SİLAHLI GÜCÜ

ABD’nin siyasi ve silahlı gücü konumundaki NATO, Marshall yardımı ile başlayan sözde yardım olan, ancak parası faizi ile geri alınan harp silah ve araçları ile kasasını doldurmuş, 2’nci Dünya Savaşı şartlarında ürettiği ve stoklarında kalan harp silah ve araçlarını çaresizlik içinde ve mali açıdan zor durumda olan Avrupa ülkelerine satarak hegemonik güç olmasının, üsler oluşturarak dünya hakimiyeti hedefine ulaşmasının mali boyutunu hazırlamıştır.

Harp silah ve araçlarında başlayan bağımlılık ABD ekonomisinin itici gücü olmuştur. ABD, ülkesi yanıp yıkılmadan savaştan zaferle çıkmış ve ayakta kalan tek ülke olmanın avantajını çok iyi değerlendirerek İngiltere’den dünyayı kontrol eden güç unvanını almıştır.

Ülkesinde yapılan saldırı sonrası terörle savaş adı altında ya bizdensin ya da teröristsin diyerek bütün ülkeleri bu açıdan istismar eden ABD birçok ülkeyi ve sonrasında NATO’yu Afganistan bataklığına sürüklemiş ve bu ülkeyi daha önce Vietnam, Irak’ta olduğu gibi tam bir kaos ortamına sürükleyerek adeta kaçmak zorunda kalmıştır.

Kendi ülkesine yönelik terörist eylemlerde hemen faaliyete geçen ABD, ülkemizin 30 binden fazla insanımızın can kaybına ve mali kayıplara yol açan terörle mücadelesine ne kendisi destek vermiş , ne de NATO kapsamında destek verilmesine imkan sağlamıştır. Tam tersine bir NATO ülkesine yapılan saldırılara karşı Irak Kuzeyinde olduğu gibi önleyici müdahalelerde bulunmuştur. Aynı durumu, Suriye Kuzeyinde de gördük. Çok sayıda insanımızın can kaybına yol açan Suriye merkezli terörist saldırılara engel olmak için kolunu bile kıpırtatmamış, tam tersine bu terör örgütünü eğiterek, silahla donatarak ve sürekli kontrolü altında tutarak Türkiye’ye karşı güçlendirmeye çalışmıştır. Kuzey Irak’ta bağımsızlık referandumunu destekleyen de yine ABD olmuştur.

NATO, üyesi olmamız ABD’nin ülkemize karşı olası bir harekatına asla engel olmayacaktır. Çünkü NATO, ABD demektir. Tam tersine bu ülkelerin bile hemen sınır komşumuz Bulgaristan ve Romanya dahil hemen ABD’nin yanında yer alacaklarında asla kuşkunuz olmasın. Bu durum NATO ülkesi olmasa bile ABD güdümlü Ukrayna içinde geçerlidir.

İÇİ DOLDURULAMAYAN VİZYON

NATO-2030 vizyonu içi doldurulamayacak ve ulaşılamayacak hedeflerle doludur. Bu kapsamda, NATO’nun harekat alanını Ortadoğu ve Pasifik olarak genişletmek isteyen ABD bu defa sözünü geçirememiş, Fransa’nın Afrika’da özellikle Sahel bölgesinin de harekat alanı kapsamına dahil edilmesi önerisi ile karşılaşmış, sonuçta NATO üyesi Avrupa ülkelerinin onaylarını almak mümkün olmamıştır.

ABD, NATO’dan ümidini kesmiş durumdadır. Hatta Avrupa ülkeleri de. ABD’nin İngiltere ile başlattığı yeni iş birliği, AUKUS adı verilen ittifak vb. faaliyetler ve hatta Rusya ile artan yakınlaşma çabaları, Yunanistan’da Dedeağaç dışında bazı adalar dahil üs kurma çalışmaları, Yunanistan’ı her alanda destekleme çabaları ve yaptıkları iş birliği anlaşmaları, Ermeni soykırımını ilk kez bu yıl tanımış olmaları, Bulgaristan ve Romanya’da oluşturulan sözde Rusya odaklı hava ve kara üsleri oluşturması, Suriye’de terör örgütü ile gözümüzün içine bakarak yakın ilişkisine devam etmesini ABD’nin değişen ittifak anlayışının izleri olarak değerlendirmek gerekir.

ABD’NİN TEK HEDEFİ

ABD, hiçbir koşulda Türkiye’nin yanında olmayacaktır. Bu kesindir. Tercihini yapmıştır ve artık Yunanistan’ın yanında yer aldığını açıkça göstermektedir. Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya ile batıdan, Suriye’deki yapılanması ile güneyden Türkiye’yi çevreleyen ABD’nin tek hedefi bulunmaktadır. Büyük Ortadoğu Projesine karşı en büyük engel olan Türkiye’yi bölmek ve parçalamaktır. ABD kaynaklı sivil veya askeri her yazıda /konuşmada bu izleri çok yakından görebiliyoruz.

Avrupa Birliği’de doğu sınırını kesinleştirmiştir ve bu sınır Yunanistan’dan geçmektedir. ABD, yeni ittifak yapılanmalarında NATO ülkelerinin görüşünü almamakta ve hatta Fransa gibi bir ülkenin denizaltı satışını engeleyebilmektedir.

Türkiye, artık kararını vermelidir. NATO’nun askeri kanadından derhal çekilmelidir. Bir süre daha siyasi kanatta yer almaya devam etmelidir. Eğer Ege Denizinde bir çatışma ortamı ortaya çıkarsa ABD ve Yunanistan ile iş birliği anlaşmaları yapan, harp silah, araç ve gemi satan Fransa’nın da Yunanistan’ın yanında yer alacağından kuşku duyulmamalıdır. Yunanistan bu hamleleri ile anlaşmalar hilafına silahlandırdığı Ege adalarını adeta koruma altına almaktadır. Yakında, arkasında yer alan nükleer güce sahip iki ülkenin desteği ile karasularını 12 mile çıkarma kararını uygulamaya geçmesine şaşırmamak gerekir. Bu hamleyi Kıbrıs’ta tek bir devlet hamlesine yönelik girişimlerin takip edileceği dikkatlerden uzak tutulmamalıdır.

ENTEGRE OLAMAMIŞLAR

Türkiye, NATO’nun askeri kanadından çıkarsa, NATO, saha tecrübesi olan ikinci büyük gücünü kaybetmiş olacak ve diğer ülkeler kapasiteleri ile karşılayamayacakları bir yükün altına girecektir. Bu NATO’da dağılmayı da beraberinde getirebilecektir. Zaten ne NATO ne de AB eski doğu bloku ülkelerinin yüklerini taşıyamaz hale gelmiştir. Bu ülkelerin çoğu ne askeri ve ne de siyasi olarak entegre olamamışlardır.

NATO’nun askeri kanadından çekilmek bize olumsuz etkisi olmaz. Ülkemizde bulunan başta Kürecik radarı dahil olmak üzere NATO ve ABD’ye tahsisli tesislerin kapatılmasının zararını bu ülkeler çekecektir.

Bir sonraki yazıda bu konuyu değerlndirmeye devam edeceğim.Ve bir seçenek olarak Şanghay İşbirliği Örgütü’ne tam üyeliğin fayda ve mahzurlarını da analiz etmeye çalışacağım.