Cumhurbaşkanı Erdoğan, Elon Musk'la görüşmesini anlatırken aslında her iş için gerekli olan o cümleyi kuruyordu: "Gördüm ki her şey bir hayal ile başlıyor…"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Elon Musk’la görüşmesini anlatırken aslında her iş için gerekli olan o cümleyi kuruyordu: “Gördüm ki her şey bir hayal ile başlıyor…”
ABD’de siyahların özgürlük mücadelesinde sembol olmuş Martin Luther King’in, “Benim bir hayalim var” cümlesi 54 yıldır kulaklarımızda hala daha çınlamıyor mu sanki? Ya da Albert Einstein’in, “Hayal gücü bilgiden daha değerlidir” sözü? Yahut kısa zaman önce hayata gözlerini yuman, üretmiş olduğu Apple ile hepimizin hayatını değiştiren Steve Jobs’un, “Arkanda bıraktığın her hayal, gerçekleştiremeyeceğin bir gelecek demektir.” cümlesi?
Eminim Cumhurbaşkanı Erdoğan da 2002 yılında iktidara geldiğinde hayalleriyle birlikte geldi. Hayallerinin bir kısmını gerçekleştirdi, bir kısmını gerçekleştiremedi ama toplumun büyük bir kesiminin gönlünde taht kurmasının temel sebebi bunun için mücadele etmesiydi. Elon Musk’la Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüşmesinin hepsinden öte böyle bir tarafı da var.
Elon Musk, Silikon Vadisi’nin en başarılı isimlerinden biri. Şirketinin değeri 51 milyar doları buluyor. Tesla olarak piyasa devi General Motors’u da geride bırakmış durumda. Elektrikli araç üretiminde dünya birincisi. Aynı zamanda uzaya uydu fırlatmak için hayata geçirdiği Space X ile de birçok hayalini gerçekleştirecek gibi gözüküyor. 2022’ye kadar Mars’ı kolonileştirmek için 2 kargo paketi göndermeyi bile düşünüyor. Tüm bunlara ek olarak uzay için geliştirmiş olduğu roketleri dünyada da kullanmayı planlayarak New York – Londra arasındaki mesafeyi 29 dakikaya düşürme niyetinde. Anlayacağınız birçok şirketle de ortaklığı bulunan Musk’ın hayalleri saymakla bitecek gibi değil.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Elon Musk'ın Türkiye’ye Türksat 5A-5B uydularının uzaya fırlatılması bağlamında geldiğini belirterek “Yarın bununla ilgili Airbus ile bir anlaşma yapılacak. O da bunun alt tedarikçilerinden birisi. Kendi SpaceX firması. Bunu konuştuk” dedi. Sadece bununla da kalmadı Kalın, Türksat 6 uydusunun tamamen kendi imkanlarımızla Türkiye’de üretileceğinin de müjdesini verdi. Dolayısıyla bu görüşme hayırlara vesile olmuş gibi duruyor, bunu en iyi şekilde test etmek için gelecek aylara bakacağız ama bu görüşmeden rahatsız olanlar da yok değil.
Hayatlarını son 15 senedir “endişeli” bir şekilde sürdüren “modernlerimiz” bu görüşmeden de rahatsızlık duydu elbette. Elon Musk’ın Instagram hesabından Anıtkabir’de çekmiş olduğu fotoğrafı paylaşmasını tüm yurtta coşkuyla kutlarlarken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la fotoğraf koymamasını da büyük bir sevinçle karşıladılar. Eh, hayatları boyunca 29 Ekim ve 10 Kasım gibi günlerde sosyal medya hesaplarından profil fotoğraflarına Atatürk’ü koymak dışında başka bir işlev görmeyen “modernlerimizin” böyle küçük şeylerle mutlu olmasını engellemeyelim. Oysa fotoğraf koymaktan ziyade uydu, yerli otomobil ve teknolojiyle ilgili Musk’la yapılan görüşmelerin ve işbirliğinin onlar için hiçbir önemi yok zira.
Ne var ki öyle olmuş olsa da “modernlerimizin” eleştirilerinden Musk da payını aldı. Anıtkabir’de fotoğraf paylaşırken “dahi” olan Musk, Külliye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’la konuşurken “Jet Fadıl” benzetmelerine maruz kaldı. Tüm dünyayı kasıp kavuran teknolojik icatların Külliye ile Anıtkabir mesafesindeki değeri “modernlerimiz” için kısa bir reklam vaktine kadar böyle ne yazık ki. Zaten o sırada uyduyu alan çoktan uzaya fırlatmış oluyor.
Ortak değerimiz “Atatürkçülük” mü?
Bir 10 Kasım daha geride kaldı. Belki de uzun zamandan sonra ilk kez birlik ve beraberlik içerisinde geçirdiğimiz 10 Kasım’ın bu olduğu söylenebilir. Öyle ki AK Parti Beşiktaş İlçe Başkanlığı Anıtkabir’e otobüs bile kaldırdı. CHP’li teşkilatların her 10 Kasım ve 29 Ekim’ler de yaptığını şimdi AK Parti teşkilatları da yapıyor.
10 Kasım gibi bir günde dahi Mustafa Kemal’le ilgili tartışmalar bitmek bilmiyor. Bu tartışmaları çıkartanların Mustafa Kemal’i kendi tekeline almak isteyenler olduğunu senelerden bu yana tecrübe ediyoruz. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana kendilerini merkeze, kendi gibi olmayan diğer toplumsal sınıfları çevreye iten bu zihniyet herkesi “Atatürk düşmanı” olarak kategorileştirerek toplumdaki ayrışmayı sağladı. Açıkçası Mustafa Kemal bu ülkenin ortak değeri, cumhuriyetin kurucusu. Bu noktada kimsenin tek bir itirazını dahi şimdiye kadar işitmedim. Ama “Atatürkçülük” adı altında Mustafa Kemal’in ismini kullanarak kendi gibi düşünmeyenlere yaşam hakkı vermeyen bu güruha her zaman olduğum gibi bugün de, gelecekte de karşı olacağım. Çünkü “Atatürkçülüğün” Atatürk’le bir alakası olmadığını, en başta Atatürk yaşasa bu faşist zihniyete karşı çıkacağını az çok Mustafa Kemal’in hayatını bilen biri olarak söyleyebilirim.
O nedenle tarihe not düşmek için tekrar yazma gereği duyuyorum. Ben bu “Atatürkçülük” sınıfında yokum. Atatürk ise hepimizin ortak değeri.
Pazar fıkrası
Dün Ertuğrul Özkök, “Erdoğan’ın en güveneceği insanlar ülkenin laikleridir” başlıklı bir yazı yazmış.
Sevgili Özkök, Ajda Pekkan’ın “poposunu” yazan biri olarak buna kendini katmıyorsun değil mi?
Laiklerimizi de töhmet altında bırakma lütfen!