Bankalar bir özel şirketin sahip olabileceği en üst imtiyaz olan halktan fon toplama yetkisine haizdir. (Bunun üzerinde tanınabilecek daha üst bir imtiyaz para basma imtiyazıdır ki bu sadece iki ekonomi için istisnai bir durumdur.)
Hükümetler emisyonun enflasyonist etkisi nedeniyle bankalara ihtiyaç duyar. Fon toplama imtiyazını da bu nedenle kullandırır. Fakat imtiyazı topladığı fonun kısa vadeli finansmanlarınınsa uzun vadeli olması sorununa razı olmak kaydıyla tevdi eder. Buna karşılık mevduat güvencesi bankaların yüklendiği vade uyumsuzluğu nedeniyle maruz kaldığı sistematik riske karşı bir tedbir olarak geliştirilerek ikram edilmiştir.
Vade uyumsuzluğu ile mücadele için bankaların stratejisi geliştirmesi gerekir. Ancak bankaların iç stratejileri yanında hükümet düzenlemelerle sorunu aşmaya katkı sağlayabilir. Örneğin mevduat/katılım fonunun farklı vadelerine göre farklılaşan (uzun vadede azalan) stopaj (gelir vergisi) böyledir. Vadeye göre farklılaşan (uzun vadede azalan) zorunlu karşılık uygulamasınınsa böyle olmadığını tespit etmek gerekir.
Bu sorunu aşmak üzere tasarruf sahibine yönelik tedbirler alınması gerekir. Tam bu noktada bir iyileştirme sağlamak üzere mevduat/katılım fonu güvencesinin vadeye göre farklılaştırılması bir politika aracı ve ihtiyaç olarak ön plana çıkmaktadır. Konjonktür böyle bir tedbiri nasıl karşılar tahmin etmek güçtür. Fakat cari mevduat/katılım fonu güvencesinin 20 bin USD’ye karşılık bir tutar olması (100 bin TL) Türkiye için olumsuz algılara yol açabilecek seviyedir. Mevduat/katılım fonu güvencesinin ahlaki tehlikenin bir parçası niteliği olduğu doğrudur. Fakat sıkışıklık dönemlerinde sınırsız güvence uygulaması gibi ihtiyaçlar ortaya çıkmaktadır ki böyle bir noktadan dönüş yoktur.
Mevduat/katılım fonu sahibinin vade eğiliminin uzatılması üzere daha uzun vadelere artan mevduat güvencesi uygulanması bir gereklilik olarak gözükmektedir. Cari tutar üç ay ve altındaki vadeli hesaplar için korunabileceği gibi 6 ay için 200 bin TL ve/veya 1 yıl için 300 bin TL güvence sunulması makuldür. Hazine ve Maliye Bakanlığı, BDDK ve güvencenin asıl sağlayıcısı olan TMSF sistematik bir yaklaşımla etkin vade yapısı gelişmesi üzere güvence tutarlarını tespit edebilir.
Dünya uygulaması güvencenin standart olması biçimindedir. Ne çıkar, Türkiye artık öncü ruhunu ortaya koymalıdır.