Son birkaç ayda varsıl karşıtlığıyla dikkat çeken bir söylem biçimi belirdi.
Son birkaç ayda varsıl karşıtlığıyla dikkat çeken bir söylem biçimi belirdi. Önce IMF (Uluslararası Para Fonu) Başkanı, Jeff Bezos’un uzay turizmi çabaları ve serveti ilişkisinden yoksulluğun giderilmesine dönük eleştirel de olan bir söylemde bulundu. Geçtiğimiz gün de WFP (Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı) Başkanı, Elon Musk’ı hedef aldı.
Musk’ın servetinin yüzde 2’siyle dünyada açlığın ortadan kaldırılabileceğini ifade etti. Musk da gerçekten mümkünse tüm varlığını bunun için kullanacağını söyleyerek mukabele etti.
Evet, gerçekten mümkün ama sadece Elon Musk’la değil. Onun gibi başka varsıllar da var ve zekât da bunun mümkün olması orada. Zekât, yüce adaletin bir kısmının insan eline transfer edildiği bir ibadettir.
Tek başına Bezos’un zekâtı, mesela, Afganistan’ın milli gelirini ikiye katlamaya yeter. Hatta dünyanın ilk üç zengininin toplam zekâtı milli gelir sıralamasında en alttaki 60 ülkenin gayrisafi yurt içi hasılasından daha büyüktür.
Fakat zekâtı fakir perspektifinden ele almak problemli bir yaklaşımdır. Fakir ajitasyonu Katolik bir tarzdır. Ve son dönemde İslam adına konuşanların bu tarafa konumlandığı bir söylem geliştiği söylenebilir. Zavallı bir söylem biçimi… Hatta zekâtın ibadet olmaklığını ikinci plana itip pozitif dışsallığı üzerine söylem kurarak muhtaçların içinden çıkılmaz bir psikolojiye itilmesi…
Çünkü muhtaçlar (7+1 kategori) zekât almak için baskı yapamaz. Hem muhtaçlar öfkelendirilip bu öfke “sistematik biçimde” varsıllara yönlendirilmemelidir. Bahsettiğimiz başkanların söylemleri bu amaca hizmet eder. Dünyayı anarko-kapitalizme hazırlayan bu çıkışları masum görmek saflık olur.
Aslında zekâtın, varsılı kendilerine doğrultulması her zaman mümkün olsun tepkiyi sönümlemek gibi ikinci bir rolü de vardır. Son dönemde yükselen analitik bakış açısından yoksun tek taraflı değerlendirmelerdense meselenin her yönünü kavramak gerekir.
Bezos, Musk ya da diğerleri yüzde 2,5 zekât vermişse her türlü çıkışa verebilecekleri bir cevapları vardır. Daha fazlası mümkündür ama yüzde 2,5’ta kalmak istiyorlarsa mesele bitmiştir. Üzerlerine düşeni yapıp korunaklı alana geçmişlerdir.
Zekât böylece anarko-kapitalizmden sakındırmak bakımından tek yönlü fakir ajitasyonu etrafında sığ görülüp geçilemez. Varsılın da yoksul gibi yegâne güvencesidir.
Zekâtın olmadığı bir yapıda öfke, hakkı olmadığı halde varsılın her şeyine göz dikebilir. Çünkü varsıllığın adaleti insan eliyle kurulamaz. Tanrının çizdiği bir sınırdan başka yolu yoktur.