Çocukluğumda radyomuz, sabahın erken saatlerinde, yeni uyanan bir kedi gibi mırıldanmaya başlardı.
Yarı uykulu olan bedenim, radyomuzdan yayılan kısık sesli müziğe eşlik eder ve yavaş yavaş kıpırdamaya başlardı. Kısık sesin normal bir hale dönüştüğü anda, yataklarımızdan kalkma vakti geldiğini bilirdik. Annemiz bize hep ‘radyo sesi’ ile seslendi. Müzik sesi ile uyanmanın keyfi, yerini müzik ile yaşamanın keyfine bırakalı uzun yıllar olduğu halde, radyo sesi, çocukluğuma yolculuğun sihiri olarak baki kaldı.
TRT İstanbul Radyosu’nun mermer merdivenlerinden adım adım yükselerek, gece gündüz hiç kapanmayan kapısına ulaştığımda, ‘Radyo Sesi’ ni görmeye başlarım. Konser saatinden önce gelen kalabalık bir dinleyici bekleyişindeki aşina yüzlere gülümseyerek ilerlerim. Sıcacık koridorlarında, konuklarını soğuktan korumaya çalışan “Radyo Evi”, konser telaşını da aynı anda sürdürmeyi pek sever.
TRT İstanbul Radyosu’nun, gece gündüz kapanmayan kapısından içeri süzülmeden önce, mermer merdivenlerinden çıkmak gerekir. TRT İstanbul Radyosu’na, Türk Müziği Konserleri’ni izlemek için gelen konuklar, önce, radyonun mermer merdivenlerinde yükselmeye başlar, daha sonra da müziğin salınımında, yükseliş hissi ile buluşur.
Mesut Cemil Stüdyosu’na gelen davetliler, kaliteli bir müzik dinliyeceklerinden emin olduklarından mıdır bilinmez, ön sıralarda yer almak çabasından hiç vazgeçemezler. “Radyo Sanatçıları” ile yakın ilişkilerinin temelinde hep Türk Müziği var. Amatör Türk Müziği Koroları’nda eğitim aldıkları hocalarını dinlemek, ayrı bir onurlanma sebebi olsa gerek.
Radyoya attığım ilk adımla, güvenlik görevlileri ile başlayan sıcacık kucaklaşma, şefler, yöneticiler, ses sanatçıları, saz sanatçıları, tonmaisterler, teknik ekip, yayın ekibi, ana kumanda, denetleme ekibi, memurlar, yapımcılar, sunucular, temizlik görevlileri ve şoförler ile bütünleşmeye ulaşır. Bir radyo konserinin, ardındaki emeği gözlemlemek güzel bir nasip. Konserden erken çıkması gerektiğinden, ön sıradaki yerine oturmayan büyüğüme, bir konsere saygının, ardındaki emeğe saygı olduğunu hatırlattığı için çok teşekkür ederim.
Radyo stüdyosunun omuzlarına yüklenen televizyon çekiminin ağırlığıyla, ortaya çıkan karışıklığın çözülmesinde, yönetim, bugün yetersiz kaldı. Yaşanan gerginlik, konserin saatinde başlaması ile yerini güzel bir müzik ziyafetine bıraktı. Radyonun kısık sesi biraz daha açılmıştı.
Şef Ahmet Kadri Rizeli yönetiminde, “Sevda Yüklü Şarkılar” aynı anda TRT Nağme 101.6 frekansından canlı olarak yayınlanmaya başladığında, her zaman olduğu gibi söz müziğe bırakıldı. Müziğin içinde bildiğim ve bileceğim yerlere yolculuğa başladım. Bestekarların dönemine kondum, güftekarların hikayelerini okudum. Her bir eserin, kimlerce, kaçıncı defa kimler için okunduğunu hayale daldım. Kulağıma, güzel insanlardan yayılan güzel sesleri, yüreğime, söylenemeyen duyguları misafir ettim. Konser repertuarını hazırlayan şefin, bugüne seslenişine kulak verdim. Duyduklarım, duygulanımlarımla eşleşti.
“Radyonun Sesi” ile sevdiklerime seslendim.
Sevdiklerimin sevdiklerine seslendim.
Mesut Cemil’de, bir kez daha hep birlikteydik!