İyi, insanın özüydü, iyi olmaksa istenen.
Şubat ayının 14’ünde, sıcacık evinde, yeni bir günün erken saatlerini geçiriyordu. Ani bir kararla, kendini sokağa attı. Sahilde, fırtınanın dövdüğü adımların azlığında ilerledi. Yüzüne konan gülümsemenin nedenini bilemeden yürüdü. Aşina yerler hareketlenmiş, pastanelerde, vitrinlerde, kırmızının hakim olduğu yiyecekler, giyecekler, hediyelikler yerlerini almıştı.
Yollarda biraz telaşlı, biraz da heyecanlı yürüyüşler dükkanları dolduruyor, herkes birbirine, sevgiyi hatırlatan gülüşlerle, “İyi Günler” diyordu.
İyiyi bu denli özlemek! diye mırıldandı.
İyi, insanın özüydü, iyi olmaksa istenen. Karmaşık bir zıtlığın farkına vardığını düşündü. Yine, düşünceleri arasında koşmaya başlamıştı:
İyiyi yaşayan birisinin iyi olabileceğini düşündü. Yoksa, iyi insan olunduğu için mi, iyiyi yaşama şansı veriliyordu. Bilemedi yine!
Kahvesini yudumlarken çalan şarkıya eşlik ettiğini fark ederek durakladı.
“Unutturamaz seni hiçbir şey, unutulsam da ben”
Her yerde müzik vardı. Müziğin anlattıklarında da hayatın kendisi:
Ekrem-Müzehher Güyer aşkının işlendiği bu eser, tam da cevap ararken kulaklarına doluyordu. 1943 Ankara Radyosu sınavını yüzlerce kişi arasından kazanan delikanlı Ekrem, hayatına anlam katacak aşkı için burada olduğunu nereden bilebilirdi ki! Müzehher hanımla başlayan mesai arkadaşlığının ardından gelen “aşk” ve “evet” ile hayatlarına dolan mutluluk, müziklerine bulaşarak dinleyicilerle buluşuyordu. Çocukları Metin’le taçlanan sevgi bahçelerinde, aşk büyüyor, udun tellerinden sevgi dolu nağmeler yükseliyordu.
“Her yerde sen her şeyde sen, bilmem ki nasıl söylesem”
Birbirine aşık iki insanın, birbirlerine, nicelerce söyledikleri bu şarkıyla, her yeni gün, sevgiyi kucaklıyordu.
“Bir sisli hazan kesilir ruhum eğer görmesem”
Binlerce kişinin aşklarına yön gösteren eser, bugün de, hala kulaklarda çınlıyordu işte. İki kişi arasında yaşanan “Aşk”, yeni aşklara sesleniyor, insanları kalplerinden vuruyordu.
Yeni bir gün, 19 Şubat 1954, Ekrem Güyer’in vedasını getiriyordu. Dönülemeyen yolculuğa çıkan Ekrem bey, Müzehher hanımın kalbinde yaşamaya devam ediyorsa da, paylaştıklarına özlemi gün geçtikçe dayanılmaz oluyordu. Bir gecede değişen hayatına, artık takılarak yaşamaya başlayan Müzehher hanım, artık, soğuk ve sisli günlerindeydi. Yüreğine sığmayan acısını dile getiren sözleri sevdiğiyle konuşur gibiydi:
“Unutmandım seni ben
Unutmadım her zaman kalbimdesin
Aylar yıllar geçti söyle sen neredesin
Anlaşıldı sen geri dönülmeyen yerdesin”
Radyo koridorlarında, uzatılan bir kağıttaki bu sözler, Şekip Ayhan Özışık tarafından bestelenerek hayat bulmuştu. İki nota arasına takılan tüm sesler, günümüzde de, yüreklerde dinlenmeye devam ediyordu.
Hüznün takılı kaldığı yıllar da, güzelliklerle bezeli yıllar da her yeni günde iyilikleri bekliyordu.
Yeni güne, iyi günler diledi.
Bir gezegenin turunu tamamlamasıyla, değişeni karşılayan insanlara baktı:
Bir güne sığdırılan Sevgililer Günü’nü uğurladı. Aşka yolculuklar da, iyiye yolculuk gibi insanın kendisine uzanıyordu.
Güne takılanlarla, hayata takılanlara ayrı ayrı sevgisini yolladı!