Bugün sizlerle Turgut Uyar'ın şiir dünyasına bir giriş yapacaktım ama her zamanki gibi Âl-i Osman ülkesinde rüzgârlar yine sert esmeye başladı.
Öncelikle bu yazının yazıldığı 10 Muharrem günü mucibince dünya saltanatı ve güç için Emevi Sultanı ve zalim Yezid’in emriyle Kerbelâ’da şehit edilen Hz. Hüseyin Efendimiz’i ve beraberindeki Ehl-i Beyt mensuplarını rahmetle anıyorum. Bilelim ki, gerçek mü’minler Ehl-i Beyt-i Mustafa’ya dost olanlara dost, düşman olanlara düşmandır.
***
Bugün sizlerle Turgut Uyar’ın şiir dünyasına bir giriş yapacaktım ama her zamanki gibi Âl-i Osman ülkesinde rüzgârlar yine sert esmeye başladı. TCMB enflasyon hedeflerini radikal bir biçimde değiştirdi; bu en azından gerçekçi hedefler belirlemesi hasebiyle umut verici. Aynı zamanda Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece bir kararnameyle TCMB Başkan Yardımcıları değişti: Yeni başkan yardımcıları Osman Cevdet Akçay, Hatice Karahan ve Fatih Karahan. Bu arada BIST100’de artış, piyasa profesyonellerinin tabiriyle “ralli” devam ediyor. Bazı iktisatçılara göre bu uluslararası piyasalarda “Türk ekonomi yönetimine güven arttı” şeklinde yorumlanmakta. CDS’lerin düşmesi de bu görüşü kuvvetlendiren bir etken. Öğrencilerim de soruyorlar: “Hocam, işler iyiye gidiyor galiba… Siz ne dersiniz?” Ben de, bu yüzden, Turgut Uyar’ı haftaya bıraktım, bu meseleler hakkında ne dediğimi yazdım. Buyurun, başlayalım…
TCMB’NİN ENFLASYON HEDEFİNİ YÜKSELTMESİ NE ANLAMA GELİR?
Her Merkez Bankası uyguladığı para politikasının işleyip işlemediğini görmek ve gidişatı kontrol etmek için ara hedefler belirler. Aynı zamanda politikanın sonucunda asıl amaçlanan nihai hedefler de olur. Bir bakıma bu hedefleri belirleyerek Merkez Bankaları kendi başarı kriterlerini de koymuş gibidir. Aslında King veya Briç Oyununa benzer bu durum: Her oyuncu kaç el alabileceğini oyun öncesinde deklare eder. Merkez Bankası da enflasyon hedefini açıklarken, eğer bu hedefin üstünde bir enflasyon gerçekleşirse başarısının ve politika uygulamalarının sorgulanacağını bilir. Bu yüzden ulaşılabilecek hedefler koymak bir Merkez Bankası için önemlidir. TCMB 2023 sonu için yüzde 58, 2024 sonu için yüzde 33 ve 2025 sonu için yüzde 15 enflasyon hedeflerini açıkladı. Bu bir önceki yönetimin hedeflerinden oldukça farklıdır. Bir önceki yönetim hem çok düşük enflasyon hedefleri koymuş hem de enflasyonu düşürmek bir yana arttırmak için elinden geleni ardına koymamıştı. Bu yüzden TCMB’nin güvenilirliği ve saygınlığı yerlerde sürünmekteydi. Sayın Nebati’nin veciz ifadesiyle “TCMB ve para politikası itibarsızlaşmıştı!”. Şimdi açıklanan hedefler nispeten ulaşılabilir hedeflerdir. Ama bu hedefler başka bir şey de ifade ediyor: TCMB enflasyonu hızlı bir şekilde düşürmek istemiyor, bu sene için zaten para politikasının etkisi çok geçerli olmaz ve sene sonu için yüzde 58 gerçekleşebilecek bir orandır. Öte yandan 2024 yılı için yüzde 33 hedefi enflasyonda yüzde 25’lik bir düşüş içermektedir. Bu nasıl olabilir? Özellikle yerel seçimlerden sonra çok sert bir istikrar programı uygulanmasıyla… 2025 yılı için de konan hedef yüzde 15’tir. Bu da 2025 yılında enflasyonu yüzde 18 daha düşürmek anlamına gelir. Yani 2024 yılı Nisan ayında başlayacak çok sert bir istikrar programının 2025 yılında da aynı sıkılıkla devam edeceği anlamına geliyor.
Pekiyi Merkez Bankası enflasyonu iki sene de yüzde 10’un altına indiremez mi? İndirebilir. O zaman ne yapması gerekir? Cevaplayalım.
TCMB 2024 YILI SONUNDA ENFLASYONU YÜZDE 10 ALTINA ÇEKEBİLİR Mİ? ÇEKERSE NE OLUR?
28 Mayıs’ta iş başına gelen Hükümet ve yeni TCMB yönetimi eğer gerçekten enflasyonu düşürmeyi ana hedef olarak belirleselerdi belli bazı eylemleri ivedilikle yerine getirmeleri gerekecekti. Öncelikle Hazine ve Maliye Bakanlığı önderliğinde ilgili Bakanlık ve Kurumların uzmanlarının ortak çalışmasıyla bir istikrar programı hazırlanırdı; bunun tamamlanması için bir ay yeterli olurdu. Dolayısıyla Haziran sonunda veya Temmuz başında dört başı mâmur bir istikrar programı hazırlanması için hiçbir engel yoktu. (Hükümetin en büyük şansı muhalefetin olmamasıdır; şu anda Türkiye’de fiziken ve fiilen bir muhalefet yoktur, DMD) Böyle bir istikrar programı başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere bütün kamu kurumları ve bakanlıklarda ciddi bir tasarruf başlatmalı, gereksiz ve ertelenebilecek ancak büyük masrafa yol açan yatırım ve ihalelerin sonlandırılması, vergi gelirlerini arttırırken vergi yükünü düşük ve dar gelirliye, maaşla geçinen orta sınıflara değil rantiye, haramzade ve kodamanlara yüklemeliydi. Bunlar Maliye politikası ayağıdır. Para politikası ayağında (her ne kadar ben enflasyon hedeflemesine ve politika faizinin para politikası aracı olarak kullanılmasına karşı olsam da, DMD) mevcut yapı içinde politika faizinin yıl sonu hedeflenen enflasyon düzeyine yaklaştırılması gerekirdi. Yani eğer 2023 sonu için yüzde 58 enflasyon hedefi konmuşsa, bu programda faizin de hemen yüzde 40’lar seviyesine çekilmesi sene sonuna doğru da yüzde 58’e ulaşacak şekilde arttırımların devam etmesi gerekirdi. Pekiyi bunun sonucu ne olurdu? İktisatta mucizevi bir şey olmaz, uygulanan her ilacın bir yan etkisi, maliyeti bulunur. 2024 sonunda enflasyonu yüzde 10’lara çekmenin maliyeti ekonomik küçülmedir, kredi zincirinin kırılmasıdır, varlığını yüksek enflasyonist ortamda canlı ekonomideki paranın devir hızının yüksekliğine borçlu birçok küçük ve verimsiz işletmenin batmasıdır. İşsizliğin yüzde 15’lere ve daha yukarısına fırlamasıdır. Pekiyi Sayın Cumhurbaşkanı bunu göze alır mıydı? Tabii ki, hayır. Her ne kadar muhalefet diye bir kurum olmasa da Sayın Cumhurbaşkanı yerel seçimler üzerinde çok ciddi şekilde çalışmaktadır. Hedef İstanbul, Ankara ve İzmir’i almaktır. Yüksek enflasyondan kaybedilen oylar fazlasıyla canlı bir ekonomiyle geri gelmektedir. Bu yüzden böyle bir programa müsaade etmesinin siyasi hedeflerine ulaşamama sonucunu doğuracağından endişelenmektedir.
HÜKÜMET VE MERKEZ BANKASININ BİR YOL HARİTASI VAR MIDIR?
Hem vardır, hem yoktur. İktisadi anlamda Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar ciddi bir dış destekle beraber sağlam bir istikrar programını gerektirmektedir. Böyle bir şeyi ben duymadım ve görmedim. Seçimler bittiği iki ay olmuş, daha ortada kapsamlı bir istikrar programı bulunmamaktadır. TCMB Başkanı bile iki ay sonra ilk defa halkın karşısını çıktı, biz de sesini duymuş olduk. Yani iktisadi anlamda bir plan ve program bulunmamaktadır. Eğer varsa, bu program halka açıklanmamıştır.
Öte yandan siyasi anlamda gayet sağlam bir yol haritası bulunmaktadır. Benim kanaatimce Sayın Cumhurbaşkanımız hem Sayın Şimşek’e hem de Sayın Erkan’a “Seçimlere kadar büyümede yavaşlama istemiyorum. Canlılığın korunması gerekir. Siz ekonomik canlılığı koruyarak elinizden geldiği kadar enflasyonu kontrol edin, beklentileri olumlu yöne çevirecek bir görüntü verin.”, talimatını vermiştir. Yeni atanan guvernör yardımcılarının da bir vitrin düzenlemesi olarak faydası olduğunu düşünüyorum. Bu isimler duyulunca herkesi bir iyimserlik dalgası kapladı ancak ekonomi temennilerle, inşallah – maşallahla idare edilmez. Sağlam eylemlerle ekonomi politikası kalıcı sonuçlar üretir. Bu manada bir eyleme henüz tesadüf etmedik.
TÜRK EKONOMİSİNE GÜVEN ARTIYOR MU?
Uluslararası kurumların hangi hükümete, ne derece güvendiğine yönelik gerçekçi bir istatistik bulunmamaktadır. Elimizde dolaylı yoldan güvenin arttığına yönelik bilgiler verebilecek göstergeler vardır. BİST100 endeksindeki artış, CDS’lerdeki düşüş gibi… Ancak tekrar kendi kendimize sorduğumuzda “Acaba güvenin artmasına neden olacak ne yapıldı?” diye, göreceğiz ki aslında yapılan bir şey yoktur. KDV’ye fahiş zamlar yapmak, emekçileri açlık sınırında yaşamaya zorlamak dışında bir önlem alınmamıştır. Bir de “dost ve kardeş ülkelerden” borç para istenmiştir. Dolayısıyla bu değişimlerin güveni arttırdığı ve yabancıların Türk piyasalarına para yağdıracağı beklentisi çok gerçekçi değildir.
Bu güzel ve sıcak yaz gününde mecburen sıkıcı iktisadi meseleler hakkında konuştuk Pazartesi Nakşibendiliğin nasıl tasavvuftan selefi benzeri bir yapıya dönüştüğünü anlatacağım. Haftaya Cumartesi günü ise “İkinci Yeni’nin en yakışıklı şairi” Turgut Uyar ve şiirini ele alacağım.