O halde bugün Bağdat notlarımı aktarayım, bir sonraki yazımı da Irak Kürt Bölgesel Yönetimi merkezinde şekil bulan denklemlere ayıralım…
Son tahlilde Irak Sahası’nda neler yaşandığını merak ediyorsunuz biliyorum.
O halde bugün Bağdat notlarımı aktarayım, bir sonraki yazımı da Irak Kürt Bölgesel Yönetimi merkezinde şekil bulan denklemlere ayıralım…
Sandığa gitmeye hazırlanan Bağdat’ta aydan aya hız kazanan ve kendini net bir şekilde gösteren iyileşme gözlerden kaçmıyor. Sokaklar daha temiz, yapılar daha düzenli, modern ve lüks yaşam alanları yükseliyor. Modernleşme ve büyüme sadece şehir hayatında değil elbette. Tarımsal ve hayvansal üretimde de istihdamı, ürün artışını ve yatırımları büyütmeyi hedefleyen modernist bir yaklaşımla hareket etmeye çalışıyor Bağdat Yönetimi.
Irak denince Çin’i de unutmamalı bundan böyle… Zira Irak’ın ticaret, inşaat, yatırım, teknoloji pazarları ciddi anlamda Çin firmalarının tekeline geçmiş durumda. Bilhassa inşaat sektöründe çeşitli sebeplerden dolayı (sorunlu, çürük ve düşük kaliteli yapıların teslim edilmesi) Türkiye firmaları büyük güven kaybı yaşıyor şu an ve Çin de bu durumu hızla kendi lehine çeviriyor.
Yeri gelmişken şu notu da hemen düşmek istiyorum; komple Irak sahasında (Bağdat ve Erbil Yönetimleri) Türkiye firmaları hızla pazar ve güç kaybediyor bu sebepten tüm dinamikler bu sorunu acilen masaya yatırmamız gerekiyor.
Seçim tarihi yaklaştıkça Sadr Hareketi de yeniden “ben buradayım” demeye başladı. Geniş katılımlı sokak olayları sonrasında aktif siyasetten çekilen Sadr, şimdilerde ufak çaplı sokak eylemleri, basın açıklamaları ve yeni ittifak denklemleri için görüşmeler yürütüyor. Çok ihtimal vermesem de Sadr Hareketi’nin eski etkisini elde edip edemeyeceğini bekleyip göreceğiz. Sadece Sadr değil elbette Irak’ta komple siyaset/diplomasi yaklaşan seçimler sebebiyle oldukça hareketli. Şiiler, Sünniler, Araplar, Kürtler, Türkmenler ve Azınlıklar yeni ittifak denklemleri ve yeni yol haritaları üzerinde yoğun bir şekilde çalışıyor. Iraklı Türkmenler de, son süreçte ciddi kan kaybı yaşayan Türkmen Partilerinin toparlanma adına neler yapacağını merakla bekliyor.
Karşılıklı yürütülen “su ziyaretleri” sonrasında Iraklılar tıpkı Türkiye’nin terörle mücadelesinde olduğu gibi su konusunda da artık özeleştiri boyutuna geçmiş görünüyorlar. Geçmişte “kuraklığımızın tek sebebi Türkiye” diyen Iraklılar şimdi “gelen suyu tutmadığımız ve doğru kullanmadığımız için biz de hatalıyız” demeye başlamışlar.
Irak’ta son süreçte yükselen “madde bağımlılığı” da sorun olarak önemli bir yer tutuyor. Siyasi ve dini merciilerinde aleni bir şekilde dile getirdiği uyuşturucu madde kullanımı dini etkinin yoğun hissedildiği güneyde de büyük bir sorun bu sebepten mücadele konusunda kanuni düzenlemeler her an gelebilir.
Ve gelelim Bağdat’ta Türkiye’ye dair öne çıkan başlıkların en önemlisi “Ovaköy Kalkınma Yolu Projesi”ne.
Güzergahta ve işleyişte henüz tam şeklini bulmayan Kalkınma Yolu Projesi bölge açısından çok önemli alt başlıkları bünyesinde barındırıyor. İki ülke arasında en büyük gidiş geliş yükünü sırtlanan ve çoğu zaman yoğunluk sebebiyle insani açıdan eziyet tablolarına mesken olan Habur’un yükünü hafifletmeyi hedefleyen Kalkınma Yolu Projesi hayata geçtiği an nüfuz ettiği bölgede; ticareti, istihdamı, alt yapıyı, üst yapıyı, turizmi, siyaseti, diplomasiyi, güvenliği, istikrarı, sosyal-kültürel etkileşimi ve daha pek çok alt başlığı domino etkisiyle harekete geçireceği için insanlar da kavuşacakları huzur ve güvenlik açısından bir an evvel start verilmesini istiyor.
Bu proje önemli olduğu kadar çoğu dengeyi de oldukça tedirgin ediyor. Körfez Ülkelerinden başlayıp önce Irak ve Türkiye’ye oradan da Avrupa’ya ve dünyaya açılan bu önemli ticaret yoluna bazı ülkelerin (misal Mısır ve İran) “off the record” köstek olma girişimleri sonuç vermeyecektir diye düşünüyorum çünkü tüm dünyayı olumlu bir şekilde etkileyecek bu projede başta Körfez Ülkeleri olmak üzere tüm iştirakçi ülkeler oldukça kararlı.
Irak’ta bana keyif veren bir başlığı da paylaşmak istiyorum. “Türkiye” sözünü duyan Arapların yüzünde ve gözünde beliren mutluluk görülmeye değer. Bağdatlı bir görevli “hoşgeldiniz” diyerek başladığı Türkçe konuşmasıyla beni fazlasıyla mutlu etti.
”Türkiye’ye çok gidiyorsunuz bu sebepten Türkçe öğrendiniz sanırım” dediğimde aldığım cevap şu oldu; “Türkiye’ye hiç gitmedim fakat çok seviyorum bu sebepten Türkçe öğreniyorum…”
Evet Bağdat tablosu huzurdan ve kalkınmadan yana arz-ı endam ediyor son aylarda. Halk ise bu iyileşmeden mutlu olsa da halâ temkinli bakıyor çünkü Irak, bir gecede her şeyin tepetaklak olabileceği siyasi kayganlıktan kurtulup istikrara kavuşabilmiş değil.