Nedir bizi eski bayramları hasretle anmaya sevk eden?
Bayram muhabbetlerinin vazgeçilmezi “Ah o eski bayramlar” sızlanmalarıdır.
Nedir bizi eski bayramları hasretle anmaya sevk eden?
Herhalde büyüyünce harçlık almaktan harçlık verme sorumluluğuna geçişin maddi kaybı değildir eskiyi aratan.
Biz neyi veya neleri kaybettik de sızlanıp duruyoruz? Hayatımızdan neler eksildi?
Halbuki çocukluğumuza döneceksek, o zaman olmayan ve şimdi olan o kadar çok şey var ki!
Mesela o zamanlar bırakın cep telefonunu evlerimizde bile telefon yoktu. Televizyon yoktu veya siyah beyaz tek kanaldı.
İnternet yoktu.
Yani bilgiye şappadanak ulaşamıyorduk.
Uçak vardı ama Fabrikatör İhsan Bey’in kızı Paris’e gitsin diye vardı. Şimdiki gibi memleketin her köşesinde havaalanı yoktu. Uçak bileti otobüs bileti fiyatına da değildi tabii.
Toplu sms, oturduğun yerden yüzlerce kişiyle sanal bayramlaşabilme imkanı falan da yoktu.
Yani o kadar yokluğun nesini özlüyoruz biz?
Veya nasıl bir geyiktir bıkıp usanmadan sürdürdüğümüz “Ah o eski bayramlar!” inadı...
Demek adını koyamadığımız bir kayıp söz konusu...
Tarif edemediğimiz...
Veya edince karşımıza çıkan anlamsızlıktan ürktüğümüz.
***
Bir o bayram sızlanmalarımız var...
Eskiye öykündüğümüz. Yani bir yığın “yok”a...
Bir de “Kardeşim millet Mars’a gidecek, biz nelerle uğraşıyoruz? Bilimsellik, çağdaşlık, vırt, zırt...” şikâyeti...
Demek Mars’a gitmek mühim bir şey...
Buradaki şikâyetin temelinde ötekinin ne kadar ileri çağdaş bilimsel olduğu ve bizim ne kadar geri kalmış, mürteci, yobaz filan oluşumuz var…
Bu şikâyetin sahiplerinin veya yanlarında durdukları zihniyetin yüzyıldır sahip oldukları üniversitelerimizde bilim adına bir şey üretmediklerini, sadece başörtüsü ve cüppe giyip eylem faaliyetlerinde bulunduklarını da not edelim.
xxx
Neyse şimdi meselemiz karşı mahalleye laf sokmak değil.
Daha dikkate değer bir ayrıntı var.
Şimdi biz o Mars’a gidecek millet ile yani Batı ile teknolojiyi kullanma anlamında eşitlenmemize rağmen, neden eski günleri arıyoruz?
İnternetse internet… Cep telefonunun son modeliyse son model… Neyimiz eksik?
***
Bu bir kimlik buhranı...
Ve beraberinde yabancı kültürlerin alışkanlıklarını da getiren ruhtan yoksun teknolojik ilerlemenin insanları robotlaştırması...
Kendine yabancılaştırması…
Bilimsel ve teknolojik ilerlemenin insana ne verdiğine bakmamız lazım.
Ne verdiğine ve neleri götürdüğüne...
***
Mars’a gitmeyi dostlarımla huzur içinde ve muhabbetle içeceğim çay kadar umursamıyorum.
İnsan insani değerlerini kaybetme pahasına gidecekse Mars’a, hiç gitmesin...
Biz eski bayramlardaki manayı ve huzuru arıyoruz elimizde cep telefonları...
Atmosferde kanserojen frekanslar...
Ve hayatla, hayatın değerleriyle frekans tutturamayışımız…
Sonra eskiye özlem...
Ve bir yandan da bilime tapınma gıcıklığı...