Köyler, vatan olmanın mührüdür. Erzurum'un Horasan İlçesi'nin şirin bir dağ köyü Iğırbığır'dayız. Burada benzin kokusu yok, trafik yok, AVM, insan kalabalığı, bunaltan sıcaklık yok, sosyal medya yok, vericiler yetersiz olduğundan telefon görüşmeleri sınırlı.
Peki, neler var: Yüce dağların arasından akan çaylar, dereler var. Geniş araziler, yazlık otlaklar, kışlık meralar var. Envai kuşların sesleri birbirine karışıyor. Toprak, yerin altındakiler gibi yerin üzerindekilere de ev sahipliği yapmanın, vereceklerini vermenin mutluluğu içinde. Yıldızlar da başka türlü aydınlatıyor ve süslüyor köyün gökyüzünü. Hayat, doğal dengenin emanetinde sürüyor. Köy hayali ile bu dünyadan göçüp gidenlere ne yazık.
Birkaç gün de olsa yaz tatilini geçirmek için büyük şehirlerden sıla-i rahim için gelen köylüler, burada bir başka mutlu. Bu topraklarda doğanların ve soylarının ortak değer merkezi köy. Hekimler, hâkimler, belediye başkanları, iş adamları, mühendisler ve daha nicelerinin, rütbelerinden arındığı buluşma yeri. İnsanın sığınacağı bir limanının, bir köyünün olması ne güzel.
Köyde çocuklar ve yaşlılar, nüfusun çoğunluğunu oluşturuyor. Gençler ve orta yaş kuşağı daha az. Demek ki köyler, hayatın başlangıcı ile sonunu buluşturan yegâne çekim merkezi. Ölümün bizi davet ettiği bir yeryüzü macerasının başlangıcı ve sonuna şahitlik eden köyler, çocukların hayalleri ile yaşlıların deneyimlerini aynı ortamda harmanlıyor. Geçmişle gelecek köy yerinde buluşuyor.
Kız Çocukları
Rahmetli Babamız H. Zübet Fındıkçı’nın hatırasına ve hayrına köyde yaptığımız, kız çocukları ve kadınlara yönelik çok amaçlı kültür ve eğitim merkezindeyiz. Yaz dönemi eğitimlerini tamamlayan 5 ile 15 yaş arası 43 kız öğrencimizin hazırladığı “Birlik ve Beraberlik” programından keyif aldık, etkilendik.
Kurs öğretmenlerimiz Zeynep Aşık, Aslı Akın ve Ceylan Akın’ın yönetimindeki sade programa katılan, Horasan; İlçe Kaymakamı, Jandarma Komutanı, Müftüsü ve Halk Eğitim Müdürü, devletimizin sıcak elini bu dağ köyündeki yavrucaklara bir kez daha uzatmış oldular. Birlik ve beraberliğin maddi ve manevi değerlerin bileşkesinde olduğunu göstermek bakımından bu katılım anlamlıdır. Köyde çocuk olmak zor ama kız çocuğu olmak çok daha zor. Geleceğin annelerine ne kadar yatırım yapsak azdır.
Köy çocuklarının gözlerindeki ışıltı, başka bir derinliğin habercisi. Kendilerinden emin çocuklar, ne istediklerini biliyor, ısrarla okumak istiyorlar. Köydeki bir dolu işlerine ve kısıtlı imkânlarına rağmen başarı güdüleri yüksek. Kolay değil, köyde çocuk olmak. Onlar sabah erkenden kalkıyor, anne-babalarına yardım ediyor, büyük ve küçükbaş hayvanların bakımını üstleniyor, tarla işlerine yardım ediyorlar. Bahçe işleri ve özellikle sulama onlardan soruluyor. Bir de kardeşlerinin bakımı var.
Ayakta kalmak için mücadele ettiklerinden kişilikleri hızla gelişiyor. Zahmet çekerek ve sorumluluk alarak olgunlaşıyorlar. Tüm bunların yanında eğitimlerini ihmal etmiyorlar.
Köy Çocukları, Şehir Çocukları
İster istemez metropol yaşamın eğitim yorgunu kimi çocukları düşüyor aklımıza. En güzel kolejler, özel öğretmenler, ek kurslar, fazlasıyla harçlıklar, arabalar… Ama hiçbiri onları mutlu etmeye yetmiyor. Onlar sosyal medya dünyasında dolaşmaktan gerçek dünya ile buluşamıyor, köy çocuklarının gözüyle dünyaya bakamıyor, göremiyor ve yaşayamıyor. Birçok şeye zamanından önce ve hak etmeden sahip olduklarından var oluş neşesini ve ümidini yakalayamıyorlar.
Köy çocukları, bir şeyler yapmanın, üretmenin, kendini kanıtlamanın heyecanına yakalanmışken şehir çocukları, hiçbir şeyden heyecan alamamanın derdindeler. Köy çocukları, zihinleriyle ve bedenleriyle çile çekmeye hazırken şehir çocukları, hazlarının peşinde koşmaktan yorgunlar. Köy çocukları, kendi rüyalarını görür ve yaşarken şehir çocukları, başkalarının sanal rüyalarıyla avunuyorlar.
Elbette her iki tarafın da istisnaları var. Ama kalabalık şehirlerin, toprakla buluşamayan çocuklarının, teknoloji düşkünlüğü, hızla bağımlılığa dönüşerek onların çaba gösterme iradelerini zayıflattığı bir gerçektir.