Eskiden yurt içinden yılda 2-3 bin kişiyi dağa çıkarmayı başaran terör örgütüne özellikle son dönemde bir yılda katılım sayısı bir elin parmaklarını geçmez oldu.
Milli Savunma Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği Analiz ve Değerlendirme Subayı Binbaşı Pınar Kara, önceki gün düzenlediği bilgilendirme toplantısında terörle mücadele konusunda bazı verileri açıkladı.
Kara’nın açıklamasına göre 24 Temmuz 2015’ten bu yana Irak ve Suriye’nin kuzeyi dahil olmak üzere terör örgütü PKK’ya karşı yürütülen operasyonlarda 33 bin, bu yılın başından bu yana yürütülen operasyonlarda ise 2 bin 529 terörist etkisiz hale getirildi.
Sadece kasım ayı içerisinde etkisiz hale getirilen terörist sayısı 169.
Bu veriler, özellikle FETÖ’cülerin TSK ve devletin diğer kurumlarından temizlenmeye başlanmasıyla birlikte terörle mücadelede ne denli başarılı sonuçların alındığını gösteriyor.
Ve tabii ki aynı zamanda PKK’nın nasıl bir can çekişme hali içine düştüğünü de.
PKK elebaşlarının son zamanlarda yaptıkları açıklamalarda sürekli ve ısrarlı bir şekilde terör örgütüne katılım çağrısı yapmaları da bu durumu teyit eden unsurlardan biri.
Lakin ideolojik ve siyasi olarak büyük bir çöküntü yaşayan, sahada da her geçen gün daha ağır kayıplar veren terör örgütünün bu çağrıları sonuçsuz kalıyor.
Eskiden yurt içinden yılda 2-3 bin kişiyi dağa çıkarmayı başaran terör örgütüne özellikle son dönemde bir yılda katılım sayısı bir elin parmaklarını geçmez oldu.
Türkiye’den eleman temin etmekte zorlanan terör örgütü, DEAŞ ile mücadele adı altında batılı güçlerin propaganda desteğinin de etkisiyle Kuzey Irak, özellikle de Suriye’nin kuzeyinden bu açığını kapatmaya çalışıyordu.
Ancak Suriye’nin kuzeydoğusundaki bazı kentlerde denetimi elinde bulunduran terör örgütünün, halka yönelik baskıcı politikaları, artan işkenceler ve zulümlerin yanı sıra bölge halkının açlıktan kırılma noktasına gelmesi terör örgütüne yönelik arttırdı.
Bu bölgelerden de örgüte katılım giderek düştüğü gibi yerel halkın terör örgütüne tepkisi de giderek büyüyor.
Halkın tepkisi arttıkça terör örgütü eleman temin etmekte daha da zorlanıyor.
Ve eleman temin etmekte zorlandıkça da gözünü çocuklara dikiyor.
Özellikle de kız çocuklarına.
Bunun son örnekleri Suriye’nin Kuzeydoğusundaki Kamışlı’da yaşandı.
Son bir ayda yaşları 13 ile 16 arasında değişen 30 kız çocuğu zorla dağa kaçırıldı.
Bu ailelerden bazıları geçtiğimiz Cuma günü Kamışlı’daki Birleşmiş Milletler Ofisi önünde bir araya gelerek eylem yaptı.
Terör örgütü PKK ve YPG’ye yönelik tepki ve öfkelerini haykırarak çocuklarının geri gönderilmesini istedi.
Tıpkı Diyarbakır Anneleri gibi…
Şırnak, Hakkari ve Muş’ta HDP binaları önünde evlat nöbeti tutan aileler gibi.
PKK/YPG’nin çocuklara göz dikmesi yeni bir durum değil.
Belirttiğimiz gibi özellikle son yıllarda aldığı ağır darbeler sonrasında eleman temin etmekte güçlük çekmeye başladıkça daha fazla çocuklara yönelmiş durumda.
Birleşmiş Milletler tarafından Mayıs ayında yayınlanan bir rapora göre YPG, 2018 ile 2020 arasında “zorunlu askerlik” adı altında 400’den fazla çocuğu bu şekilde zorla silah altına aldı.
Tepkiler üzerine PYD/YPG 2019’de BM ile artık çocukları silah altına almayacağına dair sözleşme imzalamıştı ancak yine BM raporuna göre o tarihten itibaren 160 çocuk daha aynı şekilde kaçırılarak silah altına alındı.
Dikkat çeken bir konu bu çocukların büyük kısmının İran destekli gruplara ait kamplarda tutulmaları.
Bu bilgi de geçtiğimiz hafta sonunda arada Suriye’deki PKK/YPG dışındaki Kürt gruplara yakın Afrin İnsan Hakları Örgütü adlı kuruluş tarafından paylaşıldı.
Örgüt tarafından yapılan açıklamada, PKK tarafından kaçırılan çocukların Irak ve Suriye’de İran destekli Pasdarlar ve Haşdi Şabi milislerine ait kamplarda silahlı eğitime tabi tutuldukları bildirildi.
Bu durum son zamanlarda PKK’nın giderek daha fazla İran’ın kontrolüne girmeye başladığını göstermesi açısından önemli.
Daha doğrusu Tahran’ın PKK’yı Türkiye’ye giderek daha fazla desteklemeye başladığının somut kanıtlarından biri.
Ancak ne ABD’nin, ne Fransa ve diğer bazı batılı devletlerin ne de İran’ın desteği terör örgütünü ayakta tutmaya yetmeyeceğe benziyor.
Zira gerek Türkiye’nin hem yurt içinde hem de Irak ve Suriye’de terör örgütüne karşı yürüttüğü operasyonlar gerekse de Irak ve Suriye’deki Kürt annelerin Diyarbakır anneleri gibi korkusuzca seslerini yükseltmeye başlamaları örgütün sonunun yakın olduğunu gösteriyor.