Boşluk insanlık tarihi boyunca pek hoşa giden bir durum olmamıştır. Serserilikle, aylaklıkla, verimsizlikle, sorumsuzlukla yan yana durur.

Boş gezenin boş kalfası derler işe yaramayanlara, boş konuşmak, boş durmak, boş adam… Bunlar hep boşluğa yönelik hücumlardır. Bomboş olmak işe yaramamak elbette iyi değildir ama tıka basa dolu olmak? Sakıncaları yok mu? Düşünelim.

Bazı kitaplar baskıya giderken boş sayfalarında şu ibare bulunur: “Bu sayfa özellikle boş bırakılmıştır.” İşgüzar matbaa çalışanları bu sayfayı atıp kitabın forma sayısını bozmasın diye ikazda bulunulur. Hayatımızda boşluklar önemlidir. Yaradanımız geceleri dinlenelim diye yoktan var etmiş. Gece olmasaydı, hep gündüzü yaşasaydık? Zor olurdu herhalde. Ecdadımız da bazı boşluklar koymuş hayata, bunlardan en anlamlılarından biri mermerlerin ortasındaki minik girintiler. Ayağın takılmayacağı kadar küçük, dikkat çekecek kadar büyük boşluklar. Bu boşlukların konulma sebebi, yağmur sonrasında hayvancıklar bu girintilerdeki sulardan istifade etsin. İnce düşünce. Ama bu incelikler hayatımızdan uzaklaşınca orayı sadece anlamsız bir boşluk olarak görmeye başlıyoruz. Kızılay Başkanı Dr. Kerem Kınık cami bahçesinde mermer oyuğunun inceliğini anlamayıp çimentoyla dolduranları ikaz etmiş. Görünmeyen ikaz da şu: Hayatımızı inşa eden küçük şeyler, inceliklerdir. Belediye yetkilileri durumdan vazife çıkarıp ilgili ikazı bir başvuru olarak kabul etmişler.

Geçenlerde eğitim alanının önemli isimlerinden Ali Koç bir sohbetinde çocuklara yeterince boşluk bırakılmadığından her şeyin programlığından söz ediyordu. Merak yok, keşif yok ve hatta can sıkıntısı denilen şeyi tadacak kadar boş zamanları bile yok çocukların. Oysa diyor Ali Koç, keşifleri ve insanın merakını tetikleyen şey boşluklardır. Gökyüzüne bakıp ayı, yıldızı merak etmesi, yeryüzündeki yükseltileri, alçaltıları merak etmesi. Bunları itinayla düzeltiyoruz. Çocuklarımızın hayatında hiç boşluk bırakmıyoruz. Yapamadığımız her ne varsa onlara görev olarak yüklüyor ve sonra utanmadan karşılarına geçip şöyle diyoruz: Boş zamanlarımızı ne kadar güzel planladık değil mi? Ne kadar faydalı şeyler öğrendik değil mi? Boşluk düşüncesine tahammül edemeyiz çünkü çok vakit kaybettiğimizi, hayatın hızla akıp gittiğini düşünürüz.

Midemizin üçte birini yemekle, üçte birini suyla doldurmamızı tavsiye eder Peygamberimiz ve üçte birini de boş bırakmamızı öğütler. Boşluk lüzumludur. Tıka basa dolu mide de beyin de sosyal hayat da pek fayda getirmez.

Hasılı boşluk hareketin de bereketin de ayrılmaz bir parçasıdır. Sadece insanların değil şehirlerin de boşluğa ihtiyacı var. Her görülen yere bina, yol kondurmak bizi nefessiz bırakıyor. Evleri yaparken bahçe boşluğu, otopark boşluğu bırakmadan toprağa hücum etmek bizi boğuyor.

Yüksek binalar göğü görecek boşlukları kapatıyor, sosyal medya tefekküre ayıracağımız zaman boşluklarını kapatıyor. Çok yoğun ama az verimli bir dünyada sürüklenip duruyoruz. Boşluklarımızı kaybettiğimiz ölçüde boşalıyor hayatlarımız. Sonrası: Şişkin göbekler, şişkin egolar, şişkin trafik ve şişkin bir hayat… Boşlukların değerini bileceğimiz bir hayatla dolmayı temenni ederim.