"İki arada bir derede kalmışken aklımın son zerrelerini kullanıyorum! Bilginize..."
Tahmin ediyorum ki Türkiye şimdiye kadar böylesi curcuna, böylesi maskeli balo bir süreci yaşamadı!
Hangi kafayı yaşıyorsak artık, yaptığımız her hamle “kendi ayağımıza sıkmak” gibi anlamsız ve iç acıtıcı.
Öyle ya; “uzaktan gelen taş değil yakınımızdan gelen taş” değil miydi canımızı derinden kanatan!
Bazı kanalları izliyorum; Türkiye sanki Miami! Her şey hayatı dibine kadar keyifle yaşamaya ayarlanmış dersiniz. Her şey mükemmel, her şey yolunda, her konuda mutluluk zirvede...Olumsuz durumları aşırı reddetme, yok sayma; ters teper ve çok daha fazla antipati uyandırır!
Bazı kanallara bakınca da; hiç vakit kaybetmeden marketlerdeki tüm rafları boşaltıp eve zula yapmak ve tasarruf konusunda tarih yazmayı kaçınılmaz olarak düşünmek istiyorsunuz...
Ülkeyi yangın yeri olarak göstermekte çaba gösteren zihniyet kime hizmet ediyor?
Geçmişimiz ve geleceğimiz ile bu topraklara sıkı sıkıya bağlıyken, vatan uğruna toprağa karışan her nefer için içimizden bir yaprak daha sararıp düşerken; felaket tellallığı akıl kârı mı?
Hükümet, etiketlerdeki fahiş rakamlar konusunda bangır bangır “herkes ayağını denk alsın asla müsaade etmeyeceğiz” diyor. Fakat dinleyen yok!
İçindeki insanlık nurunu kaybedenler nefis canavarının çizdiği yolda ısrarla yürümeye devam ediyor ve günübirlik hatta saatlik değişen usulsüz etiketlere devam...
Siyaset, medya, iş dünyası ise birbirini karalama ve yaralama peşinde! Hele ki şimdi! Yolu Ankara’ya düşen veya kendi ilinde üst düzey bir siyasiye denk gelenler başlıyor “cadı kazanını” kaynatmaya ve aklına gelen her ismi içine atmaya.
Böyle olmaz efendim!
Varsa kendinizi siyaseten cilalamaya niyetiniz, daha etik, daha doğru ve kendinizden yana faydalı üretimlerinizi sunma yollarını denemelisiniz...
Ankara’da her şeyin farkında haberiniz olsun!
“Kimi yüreğindeki kiri ve karayı kimi de ruhundaki cennet bahçesinin mis kokularını etrafına yayarmış.” Bize cömertçe cennet bahçesinin kapılarını açanlar gerek!
Kriz, kriz, kriz... Anlayan anlamayan herkesin diline nakarat olan bu kelimeyi yakında maddi konular dışında “akıl sağlığımız” konusunda da fazlasıyla kullanacak gibi görünüyoruz bilmem farkında mısınız?
Ülkede iç- dış politikalara entrika dolu dokunuşlardan ve yanlış uygulamalardan dolayı ekonomik sorunlar yaşanıyor...
Evet istenmeyen rakamlarda bir enflasyon var...
Bunu ne Cumhurbaşkanı Erdoğan ne hükümet ne ilgili bakanlıklar, ne de vatandaş inkar etmiyor!
Etmiyor da pireyi deve yapmanın çözümden yana katkısı nedir? Biri bana açıklayabilir mi lütfen?
Ayrıca kriz bir yana geçtiğimiz cuma günü “Black Friday” sıyırmasına ağzımız açık bir şekilde şahit olduk. Büyük rakamlar yakalandı alışverişte.
AVM’ler, restoranlar, kafeler, eğlence merkezleri... Buradaki kalabalıklardan ve metrelerce uzayan kuyruklardan haberi olmayan var mı?
Geçtiğimiz yaz tüm tatil beldeleri hınca hınç dolmuştu ve halen tatil sezonu yaşanıyorken dahi önümüzdeki yıla dair tatil rezervasyonları süratle devam ediyor...
Kriz dönemleri, denizde yüzerken dengeyi kaybetmek gibi gelip geçicidir aslında...
O anlarda korku ve panik duygusuna kapılırsanız, deniz sizi karanlık sularında dibe çeker! Yok eğer sükunet ile nefes alıp vermeye devam ederseniz, deniz bereketli kolları ile sizi yüzeyde tutmaya devam eder...